NEDİM ODABAŞ'ın haberi Bu mezarda yatan Abdurrahman Paşa’nın kimliği noktasında, Kültür Müdürlüğü’nün çok daha açıklayıcı bir çalışma yapması, bu bölgede medfun Resulullah’la tanışma nuruna erişmiş Ashab’ın mezarlarında enformasyon boyutu yüksek bir ihya çalışması yapılması gerekmiyor mu? İstanbul muhakkak fetholunacaktır. O’nu fetheden kumandan ne güzel kumandandır, O’nun askerleri ne güzel askerlerdir”… İki cihan serveri Hz. Muhammed (sas) Efendimizin bu hadisi şerifinin sırrına mazhar olabilmek için, o dönemde onlarca Sahabi İstanbul’u fethetmeye çalışmışlardır. İslam tarihi boyunca onlarca kez kuşatılan İstanbul’un fethi, Fatih Sultan Mehmet’e nasip olmuştur. Hatta, Resulullah’ı Hicret’ten sonra evinde misafir eden Hz. Ebu Eyyub El Ensari (ra), İstanbul’un fethine katılmıştır, mezarı da Eyüp Camii’nin içindedir. Surların dibinde de o dönemde İstanbul’u fehetmeye çalışan Eshab-ı Kiram’dan onlarca isim yatmaktadır. ![]() ****************************************************************** Dediğimiz gibi, İstanbul surlarının diplerinde Resulullah’ın ashabından onlarca isim medfun. Fakat, bizim dikkatimizi bundan yıllar önce, bugün İGDAŞ’ın binasının karşısında bulunan bir mezar çekmişti. Mezar, Aksaray istikametinden gelindiğinde, İGDAŞ binasının sol çaprazında, yukarıdan Sulukule’nin dibinden inildiğinde ise, yolun hemen bitiminde sağ kanatta yeralıyor. Paşa lakabı Osmanlı’ya ait değil mi? Mezar, yeşil çinilerle kaplı, bir çınar ağacının etrafına örülmüş dikdörtgen bir mezar. Ön cephesinde aynen şu ibare yeralıyor: “Ashab-ı Kiram’dan Abdurrahman Paşa ve Refiki” Bu yazı, hem Osmanlıca hem de Türkçe olarak yazılmış. Bu mezarda habere konu olan şey nedir? Biz, hayatımız boyunca bu konuda eserler okumuş olmamıza rağmen, Resulullah (sas) Efendimiz’in Ashab-ı içinde, “Abddurrahman Paşa” diye bir sahabiye rastlamadık. Böyle bir sahabiye rastlamamamız gayet doğal… Çünkü, “Paşa” lakabı, Resulullah döneminin değil, ondan asırlar sonra kurulan Osmanlı devletinde kullanılan bir sıfat. Ashab-ı Kiram içinde, “Paşa” ismiyle anılan bir sahabinin olması, teknik ve tarihi bir vakıa olarak mümkün görünmüyor. Gelelim, işin kültürel enformasyon boyutuna… Bu bölge, Fatih Belediyesi’nin mücavir alanı içinde… Yani, bu bölgede yatan onlarca sahabinin mezarlarının korunması, bakımı, onarımı ve Müslüman kimlikli bu halkın bilgilerine aktarılması işi, Fatih Belediyesi’nin Kültür Müdürlüğü’nün uhdesinde olması gerekir. Belediye’nin kültür çalışması var mı? Peki, var mıdır böyle bir çalışma? Bu bölgede yatmakta olan Sahabe-i Kiram ile ilgili böylesine kapsamlı bir eser hazırlanmış mıdır? Mesela, bu bölgeden geçen ve bu mezara tesadüfen rastlayan bir Müslüman, levhasında, “Eshab-ı Kiram’dan Abdurrahman Paşa” yazan bu mezarda, kimin yattığı konusunda daha detaylı bilgi sahibi olmak isterse, kimden ve nereden faydalanacaktır? Bu levhanın doğru olduğundan nasıl emin olacaktır? Oysa, bu mezarın levhası Kültür Müdürlüğü’nce hazırlanmış olsaydı, bizim de böyle bir haber yapmamıza gerek bile kalmayacaktı. Biz de, bu bölgede bir ashab bulunduğunu bilecektik, dostlarımıza, tanıdıklarımıza, etrafımızdakilere bu çok önemli tarihi bilgiyi haber verecektik. Bu mezarda yatan Abdurrahman Paşa’nın kimliği noktasında, Belediye Kültür Müdürlüğü’nün çok daha açıklayıcı bir çalışma yapması, bu bölgede medfun Resulullah’la tanışma nuruna erişmiş Ashab-ın mezarlarında enformasyon boyutu yüksek bir ihya çalışması yapılması gerekmiyor mu? Bizans ihya edilirken, sahabe mezarlarının durumu Resulullah (sas) Efendimiz’in ashab-ı olmak çok önemli bir sıfattır… Resulullah’ı bir kere bile görmek demek, Ashab olmak demektir. Resulullah’ın gül, nur ve cennet cemaliyle müşerref olmak demektir. Resulullah’ın Ashabına ait bu gerçek sıfat, her mezar için kullanılmaması gerekir diye düşünüyoruz. Acaba yanlış mı düşünüyoruz? Ve, bildiğimiz kadarıyla Fatih Belediyesi, yine kendi mücavir alanı içinde bulunan Rum Ortodoks kilisesinin etrafında bulunan binaların restorasyonu, rehabilitasyonu için AB ile birlikte milyonlarca dolarlık yatırımlara imza atıyor. Bu bölgede, kilisenin ihyası yönünde yapılan çalışmalarda, miadı dolmuş onlarca bina yeniden elden geçiriliyor, bu bölgede insanların evleri, allem kallem edilerek elinden alınıp, mecburi bir restorasyon çalışması gerçekleştiriliyor. Bu bölgenin ihyası için harcanan enerjinin binde biri, Eyüp’te ve surların dibinde yatmakta bulunan Ashab-ı Kiram için harcanamaz mı? Böylece, “Abdurrahman Paşa” mezarını gördüğümüzde kurcalanan kafalarımız da, böyle bir ihya çalışmasının ardından daha net ve berrak olur. |
|||||
![]() |
|||||
Milli gazete |
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle