En Sıcak Konular
Taraf
Ahmet Altan
0 0 0000
Devleti yönetememek...
Hangi zihniyet, hepimize ait olan bu devleti “kendi malı” sanabilir?
Hangi zihniyet, devlet eliyle katillere binlerce bomba dağıtabilir?
Hangi zihniyet, halkla devlet arasına girip bu ikisini birbirine düşman haline getirmek ister?
Hangi zihniyet, “halksız” bir devletin zorbalıkla yaşayabileceğine inanır?
Hangi zihniyet, bir ülkeyi yönetebilmek için cinayetlerden medet umabilir?
Ancak, kendi çıkarlarının halkının çıkarlarıyla taban tabana zıt olduğunu gören, buna inanan, halkını “yabancı” olarak değerlendiren bir zihniyet yapabilir bunları.
Bir tür “sömürge” yönetimi.
Böyle bir “zihniyet” devletin içinde var bugün.
Başka türlü Ergenekon çetesinin eline binlerce bomba teslim edilmezdi.
Ta 1960’lardan itibaren kışkırtıcı ajanlarla üniversitelerde çatışmalar çıkarılmaz, gencecik çocuklar “darbe hazırlığı” yapabilmek için öldürtülmezdi.
Halkın seçtikleri devrilmezdi.
Muhtıralar verilmez...
Hukuk darbeleri düzenlenmezdi.
Cinayetlerin adı “vatanseverlik” konulmazdı.
Uyuşturucu kaçakçılarıyla ortak çeteler kurulmazdı.
Halkın parasıyla beslenen bankalar ona buna peşkeş çekilmezdi.
Bütün bunların hepsi yapıldı.
Ve, halk yıllarca korkutulup susturuldu.
Binlerce kanlı oyun oynandı.
1 Mayıs’ta kalabalıklar tarandı, üniversite kapılarına bombalar atıldı, faili meçhul cinayetler işlendi.
Halka bir “düşman” gibi davranıldı.
Tek amaç vardı, halkın karışmadığı bir yönetim biçimi kurmak, halkın parasını halka hesap vermeden kullanmak.
Lockheed uçak alımında olduğu gibi “cebe atılan rüşvetlerin” yargılanmasını engellemek.
Bütün bunlar bombalarla, silahlarla, cinayetlerle sağlandı.
O zamanlar, Sovyetlerle çıkacak bir Üçüncü Dünya Savaşı’nda “nükleer çöplük” olması beklenen Türkiye’nin içindeki rezilliklere Amerika ve Batı tarafından göz yumuluyor, hatta bu durum destekleniyordu.
Halkından destek bulamayanlar bu desteği “dışardan” alıyorlardı.
O günlerde Amerika’yı eleştirmek bile suçtu.
Amerika, “darbeleri” desteklediği sürece “en büyük müttefik” olarak selamlandı bu ülkenin egemenleri ve medyası tarafından.
Amerika’yı eleştirenler “Sovyet ajanı” ilan edildi.
Ama dünya değişti.
Amerika değişti, Batı değişti.
Artık bu güçler “darbeyi” desteklemiyor.
Ve, onlar darbeyi desteklemekten vazgeçtiğinden beri devletin içinden birileri ve devletin medyası onları “Türkiye’yi parçalamak isteyen” düşmanlar olarak görüyor.
Darbeleri destekleyen, cinayetlere göz yumanlar bu ülkenin “dostu” ama darbeye karşı çıkanlar “düşmanları.”
Eğer darbe olmazsa, cinayet işlenmezse, çeteler kurulmazsa ülke “parçalanacak.”
Onlara göre, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki bu ülkenin bütünlüğü ancak hukuksuz bir çetecilik devletin içinde varlığını sürdürürse sağlanabilecek.
Ancak “devlet” ve “halk” birbirinden kopartılırsa ülke “bütün” kalabilecek.
Böyle bir saçmalığa insanları inandırabilmek için ellerinden geleni yaptılar.
Birçoklarını inandırdılar da...
Hâlâ, darbelerin ve cinayetlerin ülkeyi kurtaracağına inananlar var.
Seksen yıllık Cumhuriyet, varlığını “hukukla” sürdürecek bir olgunluğa hâlâ erişememiş.
Halkınla “düşman” olursan hukuka da düşman olursun elbette.
Hukuktan, demokrasiden nefret edersin.
“Adalet” sözcüğünden ödün patlar.
Çünkü o zaman iktidarını kaybedersin, kendi halkına bir sömürge halkı gibi davranamazsın, binlerce bombayı çetecilere dağıtamazsın.
Ve, “cumhuriyetle” çeteciliğin aynı anlama geldiğine insanları ikna etmeye uğraşırsın.
Demokrasi ile cumhuriyeti iki zıt kavram gibi sunarsın.
Cumhuriyet, ancak demokrasi ile bereketlenip zenginleşir.
Aksi takdirde sokaklarında binlerce bombanın dolaştığı bir çete yönetimine döner.
Türkiye, “halkla devleti”, “cumhuriyetle demokrasiyi” düşman eden bir zihniyetin pençesinden kurtulmak üzere.
Dünya da bunu istiyor.
Hayat da bunu istiyor.
Ve, halk da bunu istiyor.
Emin olun bu gerçekleşecek.
Bombalar ve bombacılar hayatımızdan çıkacak.
Halkla devlet, cumhuriyetle demokrasi barışacak.
O vakit, bu ülkedeki yetmiş milyon insanın “normal” bir hayatı rahatlıkla sürdürebileceğini ve bunu sürdürecek olgunluğa çoktan ulaşmış olduğunu göreceğiz.
Bu yazı 1,171 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
19 Ağustos 2009
Mafya, TÜSİAD, Türkiye...
-
3 Ekim 2008
Korkmalı mıyız?
-
16 Ağustos 2008
Yavaşlık
-
14 Ağustos 2008
Ne oldu şimdi?
-
12 Ağustos 2008
Ayıklamak
-
30 Temmuz 2008
Dışarıda kim kaldı?
-
18 Temmuz 2008
Yalanlar, gerçekler, sorular...
-
16 Temmuz 2008
Çete
-
14 Temmuz 2008
Emine
-
12 Temmuz 2008
Dindarlar ve demokrasi...
-
5 Temmuz 2008
Darbe ve medya
-
28 Haziran 2008
Solculuk ve dindarlık, zavallılık mıdır?
-
27 Haziran 2008
Bir darbe yandaşı
-
26 Haziran 2008
Travma
-
21 Haziran 2008
'Düşman değiliz be paşalar'
-
13 Haziran 2008
Yeni sorun ihtiyacı...
-
12 Haziran 2008
Anlamak için...
-
2 Haziran 2008
Altınların parlaklığı...
-
1 Haziran 2008
Fırsatçılık ve pusu
-
28 Mayıs 2008
Her Türk asker doğar
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle