En Sıcak Konular
Vakit
Ali İhsan Karahasanoğlu
0 0 0000
İddianame niçin iade edilmeli?
Yargıtay Başsavcısı’nın iddianamesinin iade edilmesi gerektiğini dün belirtmiştik.
Bugün itibariyle, o prosedürün başlayacağını umut ediyorum.
Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri gereği, iddianamenin iadesi prosedürünün, siyasi parti kapatma davalarında uygulanıp uygulanmayacağı konusu, bence Anayasa Mahkemesi’nin gündemine gelecek ve bu konuda bir karar mutlaka verilecektir.
“İddianamenin iadesi prosedürü, siyasi parti kapatma davalarında uygulanacak olsa bile, iade sebebi olarak ne gösterilebilinir” diyecek olanlar çıkabilir.
Bence gerekçe çok.
Ama basit birkaç örnek vereyim.
“Cumhurbaşkanı’nın siyasi yasaklı olmasına karar verilmesinin istenmesi”, bence iade sebeblerinden birincisi olmaya adaydır. Abdullah Gül’ün, daha önce üyesi olduğu siyasi partisi ile ilişkisi kesilmiş olmasına, özellikle de devletin birliğinin temsili noktasındaki makama oturmuş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı olmadan önceki konuşmalarının, AKParti’nin kapatılması için gerekçe gösterilmesi, tamamen artniyetli ve hakaret amaçlı bir tavırdır.
Çünkü şu an için bu talebin bir uygulanabilirliği bile yoktur. Abdullah Gül şu an itibariyle siyasetçi değildir ki, siyasetten yasaklı olması istenmektedir.
Önümüzdeki 7 yıl içinde de, olağanüstü bir durum olmadıktan sonra, Abdullah Gül’ün siyasetle iç içe olması düşünülemez.
O halde, başsavcının talebi neye matuf?
Olsa olsa, hakarete dönük.
“Bakın, ben cumhurbaşkanı hakkında bile, siyasetten men talebinde bulundum. Onu tartışmalı hale düşürdüm” şeklinde bir tahkire dönük.
Başsavcıya verilen iddianame hazırlama yetkisi, onun şahsi kaprislerinin tatmin aracı olarak kullanılamaz! Dolayısıyla, kapatma davası iddianamesinde Abdullah Gül’ün isminin de geçirilmesi, açık bir görev suistimali olduğundan, iddianame bu sebeble iade edilmelidir.
İddianamenin iadesi için ikinci sebeb de, kapatma davasına gerekçe gösterilen fiillerin, isnat edilen “laikliğe aykırı eylemlerin odağı olma” suçunu ne şekilde gerçekleştirdiği konusundaki anlatım eksikliğidir.
Bu konuda, Yargıtay’a da intikal eden onlarca örnek karar vardır.
Gerçekten de, Yargıtay, iddianamede ilgili kişilere isnat edilen eylemlerin, hangi suçun maddi unsurlarını oluşturduğunu, illiyet bağını da göstererek anlatılması gerektiğini açıkça istemekte ve bu anlatımın bulunmamasını, iddianamenin iade sebebi olarak kabul etmektedir.
Bu açıdan iddianameye bakacak olursak, alt alta sıralanmış bazı olaylar olduğunu görmekteyiz ama, nihai olarak bu eylemlerin “odak olma” niteliğini nasıl sağladığı konusunda net bir açıklama görülmemektedir.
“Tayyip Erdoğan şu konuşmayı yapmıştır... Bülent Arınç şu cümleleri sarfetmiştir... Şu kitap ilkokul öğrencilerine ücretsiz olarak dağıtılmıştır..”
Eeee?
Ne yapalım yani?
Bu konuşma ve eylemlerin, laikliğe aykırı olduğu konusunda ne tesbitin var sayın Başsavcı, onu anlatsan ya!
Başbakan’ın “Hedefim, başı açık ve başı kapalının el ele tutuşması” demesi, kapatma davasına gerekçe oluyorsa, bunu makul şekilde izah etmeli, sayın başsavcı!
İlkokul öğrencilerine, bedava okul kitabı dağıtıldı ise, bunun laikliğe aykırı ne yönü var, onu da izah etmeli başsavcı!..
İddianamede yer almayan birçok belediye başkanı da, örneğin Atatürk’ün Nutuk kitabını bedava dağıtıyor. Onlar için siyasi yasak istenmeyip, namaz ilmihali dağıtan belediye başkanına siyasi yasak talep edilmesi, iddianamede açıkça izah edilmeliydi!
İşte bu sebeble de, iddianame iade edilmelidir.
Gazete haberlerinin alt alta sıralanıp, doğruluğu-yanlışlığı tetkik edilmeden iddianameye alınması, önceki Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu döneminde mümkün olabilirdi. Çünkü ‘hazırlanan iddianameyi iade’ diye bir kavram yoktu.
Ama artık başsavcı, eski usul iddianame hazırlanmayacağını öğrenmeli!
Bu yazı 1,493 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Anlayana sivri sinek anlamayan davul zurna sinek ee..
-
16 Ağustos 2008
Maliye Bakanlığı cevap verdi, ya diğerleri?
-
14 Ağustos 2008
Fikret Bila, namazdan niye rahatsız oluyor?
-
14 Temmuz 2008
Onların gücü, bizim ‘dik duruş’ eksikliğimizden!
-
12 Temmuz 2008
Yasakçı Tuğcu, böyle saçmaladı!
-
5 Temmuz 2008
Ergenekon’da öyle, AK Parti’yi kapatmada böyle!
-
28 Haziran 2008
RTÜK bile uyursa, Anayasa Mahkemesi ne yapacak ki?
-
27 Haziran 2008
“Bedevi”nin arkasındaki gerçek!
-
21 Haziran 2008
Doğan saldırılarının arkasında ne var?
-
13 Haziran 2008
Bak sen, şu ANKA kuşuna!
-
12 Haziran 2008
“Sı-nır-lı-dır” ne demek, izah etseniz ya!
-
1 Haziran 2008
50 yıllık gazeteciden(!) gazete düşmanlığı!
-
28 Mayıs 2008
‘Kapatma kararı’ndan daha vahim olan..
-
25 Mayıs 2008
Tartışma örtü yasağıysa, MHP’nin safı neresi?
-
24 Mayıs 2008
Yargıtay, kapatılmamaya “heves”’ dedi!
-
21 Mayıs 2008
CHP % 95, AK Parti % 4.. Normal mi bu?
-
19 Mayıs 2008
‘Köşeler babamızın malı mı?’dan ‘gazeteler babamızın çiftliği’ne!
-
14 Mayıs 2008
Bir dönem, emekliliklerle kapanıyor!
-
10 Mayıs 2008
Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
-
10 Mayıs 2008
Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle