En Sıcak Konular
Vakit
Ali İhsan Karahasanoğlu
0 0 0000
“Hukukçu değilim, bilmiyordum hakim bey!”
Herkes birbirini şikayet ediyor. YÖK, rektörlere ikazda bulunuyor. ÜAK, YÖKBaşkanı’nı şikayet ediyor.
Öğrenciler, rektörleri savcılığa veriyor.
CHP ise yasak sürsün diye bir yandan Anayasa Mahkemesi’ne, bir yandan ise savcılığa gidiyor!
Oluşturulan bu ortamın sonucunda, en zararlı çıkacak kesim, hukuk bilgisi olmadan rektörlük koltuğuna oturup, bugüne kadar yaptıkları usulsüzlüklerin, yolsuzlukların soruşturulmamasından cesaretlenen rektörler olacak!
Ben insanlık vazifesi olarak, kendilerine bazı temel ilkeleri hatırlatayım da, hakim önüne çıktıklarında “Biz bilmiyorduk hakim bey. Bize hukuk danışmanımız öyle söyledi, biz de inandık” diyerek cezadan kurtulamayacaklarını şimdiden bilsinler!
Tartışma ne?
Anayasa 42. madde değiştikten sonra, başörtü yasağı kalktı mı?
Buna bağlı olarak, başörtülü öğrenciyi üniversite kapısından içeri almamak TCK’daki ‘eğitim hakkını engelleme’ suçu olur mu?
Bu arada karşı tarafın savunması olan, Anayasa Mahkemesi’nin başörtü ile ilgili kararının olayda önemi nedir?
Hemen belirteyim, işin nihai noktası, “TCK’daki eğitimi engelleme suçu oluşur mu, oluşmaz mı” tartışması olduğuna göre, ceza kanunu kuralları açısından olaya bakmamız lazım.. Ceza hakiminin önüne, bir rektör sanık olarak geldiğinde, hakim neyi araştıracaktır? Hangi kurallara, hangi kararlara bakarak, sonuçta neyi kıstas alarak karar verecektir?
Ceza hakiminin ilk bakacağı mevzuat,Türk Ceza Kanunu’dur. Ceza kanunundaki ilgili hüküm de, “Eğitim öğrenim hakkının engellenmesi” ile ilgili düzenlemedir.
Bir öğrenciyi üniversite kapısından geri çevirmek; ha tabanca çekip silah zoru ile olsun, ha kapıya dikilen özel güvenlik memurlarına verilen emir ile olsun aynıdır ve eğitimi engelleme suçudur.
Yasakçılar diyecekler ki; “Peki Anayasa Mahkemesi’nin 1989 ve 1991 yıllarında verdiği kararlar ne olacak?”
Tabii ki rektörler savunmalarında bunları ileri sürecekler.
Ceza hakimi de, kararları alıp inceleyecektir. Kararlarda, Anayasa 42. maddenin son hali dikkate alınmış mıdır?
Hayır. Anayasa 42. madde değişeli daha bir hafta oldu, 1989 tarihli, 20 yıl önceki kararda nasıl dikkate alınsın ki!
Kaldı ki, 42. maddedeki değişikliğin gerekçesine bakılacak ve amacın zaten üniversitelerde kılık kıyafeti serbest bırakmak olduğu, rektörün eyleminin ise, tam da kılık kıyafet sebebi ile eğitim hakkını engellemek olduğunu ceza hakimi tesbit edecektir. Yani eylem, Anayasa değişikliğindeki gerekçenin tam zıttını yapmak olduğuna göre, “eğitimin engellenmesi” suçu subut bulmuş olacaktır.
Ceza hakimi, bu aşamada, 1989 ve 1991 tarihli kararların, bu tartışmada bir önemi olmadığına karar verip, sanık rektörlere dönüp soracaktır: “Karar vereceğiz, son sözünüz?”
Rektörlerimiz büyük ihtimalle, “Hakim bey. Biz hukukçu değiliz. Biz tıp doktoruyuz. Biz kimya profesörüyüz. Biz hukuki tartışmayı bilemeyiz. Bize böyle denildi, biz de öyle uyguladık” diyeceklerdir.
Ceza hakimi ise, şöyle karar verecektir..
Tesbit 1: Anayasa’nın 42. maddesi, “açıkça ve kanunla” belirlenmiş bir kısıtlama olmadıktan sonra, eğitim hakkının kısıtlanamayacağını amirdir.
Tesbit 2: 1989 ve 1991 tarihli Anayasa Mahkemesi kararları, eğitim hakkının kanunla kısıtlanabileceğine dair anayasal güvence yok iken verilmiştir. Dolayısı ile kararların bugün için bir anlamı kalmamıştır.
Tesbit 3: Anayasa 42. madde gereği, eğitim hakkının kısıtlanması yönünde bir kanunun varlığı iddia edilmemiştir. Savunmada belirtilen Anayasa Mahkemesi’nin kararı ise Anayasa’nın aradığı kanun yerine geçemeyeceğinden, eğitim hakkının kısıtlanmasına gerekçe gösterilemez.
Tesbit 4: Öğrencilerin üniversiteye alınmama sebebi başörtü ise, ceza kararı alınmalı!
Tesbit 5: Verilecek cezanın tesbiti için, kaç öğrencinin eğitim hakkının kısıtlandığı belirlenmeli ve eğitim hakkı kısıtlanan öğrenci sayısınca ceza verilmelidir.
Tesbit 6: Ceza kanunundaki “Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” kuralı gereği rektörlerin “Biz hukukçu değiliz hakim bey” savunmalarının reddine, eğitimi engellenen öğrenci sayısınca sanıkların mahkumiyetine..
Evet, sonuçta olabilecekleri ben şimdiden duyurmuş oldum.
Yarın “Biz hukukçu değiliz. Biz suç olduğunu bilmiyorduk” demeye hazırlanan rektörlere işin hukuki boyutunu hatırlatmış olalım.
Bir de kendilerine kıyak geçip yol gösterelim. Pazartesi gününden itibaren alırsınız öğrencileri, açılacak davada da bir haftalık engelleme için ‘Etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyorum’ derseniz, alacağınız cezanın büyük kısmı indirilir! Bizden hatırlatması..
Bu yazı 1,370 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Anlayana sivri sinek anlamayan davul zurna sinek ee..
-
16 Ağustos 2008
Maliye Bakanlığı cevap verdi, ya diğerleri?
-
14 Ağustos 2008
Fikret Bila, namazdan niye rahatsız oluyor?
-
14 Temmuz 2008
Onların gücü, bizim ‘dik duruş’ eksikliğimizden!
-
12 Temmuz 2008
Yasakçı Tuğcu, böyle saçmaladı!
-
5 Temmuz 2008
Ergenekon’da öyle, AK Parti’yi kapatmada böyle!
-
28 Haziran 2008
RTÜK bile uyursa, Anayasa Mahkemesi ne yapacak ki?
-
27 Haziran 2008
“Bedevi”nin arkasındaki gerçek!
-
21 Haziran 2008
Doğan saldırılarının arkasında ne var?
-
13 Haziran 2008
Bak sen, şu ANKA kuşuna!
-
12 Haziran 2008
“Sı-nır-lı-dır” ne demek, izah etseniz ya!
-
1 Haziran 2008
50 yıllık gazeteciden(!) gazete düşmanlığı!
-
28 Mayıs 2008
‘Kapatma kararı’ndan daha vahim olan..
-
25 Mayıs 2008
Tartışma örtü yasağıysa, MHP’nin safı neresi?
-
24 Mayıs 2008
Yargıtay, kapatılmamaya “heves”’ dedi!
-
21 Mayıs 2008
CHP % 95, AK Parti % 4.. Normal mi bu?
-
19 Mayıs 2008
‘Köşeler babamızın malı mı?’dan ‘gazeteler babamızın çiftliği’ne!
-
14 Mayıs 2008
Bir dönem, emekliliklerle kapanıyor!
-
10 Mayıs 2008
Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
-
10 Mayıs 2008
Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle