En Sıcak Konular
Star
Mehmet Altan
0 0 0000
Kürt sorunu ve asimilasyon
Cumartesi günü Le Monde Gazetesi’nin, Avrupa Parlamentosu Milletvekili Cem Özdemir ile ‘asimilasyon’ üzerine yaptığı röportajı...
Pazar sabahı, Türkiye’nin dünyadaki gözü saydığım ‘ikincigrup.com’ sitesinde tercüme edilmiş buldum.
Hatırlanacağı üzere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan son Almanya gezisinde, Köln’de yaptığı konuşmada ‘asimilasyon bir insanlık suçudur’ demişti...
Ve bu Avrupa’da ciddi tartışma yaratmıştı.
***
‘Kürt Sorunu’nun can yakıcı bir biçimde yeniden gündemde olduğu günümüzde ‘Türk asıllı Alman veya Almanyalı Türk?’ başlığı ile yayınlanan röportajın bir kısmını yayınlıyorum:
‘- Türk asıllı olarak, 18 yaşınızda Alman vatandaşlığını aldınız. Avrupa Parlamentosu’nda milletvekili olmadan önce de Bundestag’da 8 sene milletvekilliği yaptınız. Ludwigshafen yangınında 9 göçmen Türkün hayatlarını kaybetmesi sonrasında, Başbakan Erdoğan’ın ‘milliyetçi’ görüşlerini açıkladığı Köln konuşmasıyla başlayan tartışma hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Sağduyunun hem Almanya hem de Türkiye’de nihayet hakim olmasından memnunum. Erdoğan’ın, ‘asimilasyon bir insanlık suçudur’ sözlerine, başbakanın danışmanlarının getirdiği açıklık yeterli oldu. Almanya İçişleri Bakanı Wolfang Schauble, Almanya’daki Türklerin, bir diaspora kimliğinden çok, bağımsız bir kimlik taşıdıklarının kabul edildiğini söyledi.
- Neye göre bağımsız?
- İki ülkenin arasında kalmış olarak kendilerini belirlememeliler. Bu durum ne Türkiye ve Türk’lerin, ne de Almanya ve Alman’ların yararına olur. Makul olan herkes için doğru olan, yaşadığımız ülkenin lisanını öğrenmemizdir. Yaşadığımız ülkenin Anayasa’sına bağlı kalmalıyız. Demokratik ülkelerde anayasa, Hıristiyan, Müslüman veya tanrıtanımazların ortak yasasıdır. Eğitim sistemi ve iş hayatı, entegrasyonun anahtar unsurudur. Evime ayakkabılarımı çıkartıp veya çıkarmadan girmem, çocuklarımın sünnetli olması veya olmaması sadece beni ilgilendirir. Bu, ne Erdoğan’ı ne de Merkel’i ilgilendirir. Asimilasyon mümkün olabilir ama bu, herkesin kendi karar verebileceği bir şeydir. Devletin kanunla düzenleyeceği bir şey değildir. Politika, toplum yaşamının genel hatlarını belirler.
Türk aileler çocuklarına Türkçe öğretmek veya öğretmemek isteyebilirler, ailelerin kendi kararıdır. Ama asıl önemli olan, eğer Almanya’da yaşıyor iseniz, çocukların Almancaya hakim olmalarıdır. Öğrenmelerinin gerekliliği milliyetçi endişeler için değil, çocukların geleceği için önemlidir. Bu konuda başbakan Erdoğan ile aynı düşünmüyoruz. Almanya’da yaşayıp da Almanca konuşmayan, haklarını arayamaz, koruyamaz. Çocuklar Türkçe de konuşuyorlarsa bu harika olur. Bu bir artıdır ama bu bir mecburiyet değildir.
***
- Şimdi isterseniz Erdoğan’ın Almanya’yı şoke eden cümlesine gelelim ‘asimilasyon bir insanlık suçudur’. Bu konuya bir açıklılık getirildi dediniz, hangi anlamda?
- Aslında Türk ve Alman siyasetçilerin istediği asimilasyon değil, entegrasyondur. Ankara ve Berlin bu hususta aynı düşüncedeler. Erdoğan’ın bu cümlesinin muhatabı Almanya değil Türkiye’dir. Asimilasyonu hepten reddediyorsak, Türkiye’de Kürt okul ve üniversiteleri nerede? Kürtçeyi veya benim anadilim Çerkezceyi hangi üniversitede öğrenebiliriz? Benim bildiğim böyle bir üniversite yok. Özel bazı kurumlar var. Devlet kendi sorumluluğunda olmadığını söylüyor. Eğer asimilasyon insanlık suçu ise- ki bu şaşırtıcı bir ifade - lütfen o zaman kendi evinizden başlayın sayın Erdoğan.
***
- Yeşiller, en favori tezleri, ‘çok kültürlü toplum’ düşüncesini terk mi ettiler?
- Biz Yeşil’ler, göçmen haklarını korumak istedik, böylece siyasete hakim düşüncenin yok saydığı konular hakkında ilerleyebilirdik. Ama iktidarda değildik. 1998-2005 kızıl-yeşil koalisyonu iktidarında, çift vatandaşlık hakkını getirdik. Göçmenlerin Almanca konuşmaları gerektiğini söyleyen ilk bizdik. Ben Berlin’de, başkaların kaçtığı Kreuzberg semtinde oturuyorum. Her gün bana, evinde dayak yiyen şiddete uğrayan kadınlar, PKK’nın talep ettiği ‘devrim vergisini’ ödemek istemeyenler geliyor. Eğer açık bir toplum, çoğulcu ve çok kültürlü bir toplum istiyorsak kuralları kabul etmek zorundayız.
***
- Türkiye’de milliyetçilik akımının artmasından endişeli misiniz?
- AKP’nin o ilk zamanlardaki Avrupa coşkusu kayboldu. Yapılan her reform Avrupa’da Türkiye’yi istemeyenlerin argümanlarını yok ediyor. Türkiye’de reform yanlıları kendilerini yalnız ve Avrupa tarafından terk edilmiş hissediyorlar. Erdoğan ve MHP’nin siyasi işbirliğinden, yakınlaşmalarından çok endişeliyim. MHP ile ülkeyi demokratikleştirmek fikri beni kuşku içinde bırakıyor. ‘
***
Röportajı okudunuz...
Ne dersiniz?
Bu yazı 949 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Oku bakayım...
-
16 Ağustos 2008
Beş yıl önce neredeydiniz?
-
14 Ağustos 2008
Ahmedinejad’la...
-
12 Ağustos 2008
Saakaşvili Tolstoy okudu mu?
-
31 Temmuz 2008
‘Kapatma ama hırpala..’
-
14 Temmuz 2008
MİT’in Ergenekon listesi...
-
12 Temmuz 2008
İran savaşı yaklaşıyor mu?
-
10 Temmuz 2008
Ölümün askerleri
-
8 Temmuz 2008
Öksüz Çocuk Eldiveni...
-
5 Temmuz 2008
Dağbaşı
-
28 Haziran 2008
Bir Türk neye bedel?
-
26 Haziran 2008
Türkiye-Almanya
-
21 Haziran 2008
‘Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek’...
-
13 Haziran 2008
Gerçekten cevap bu mu?
-
11 Haziran 2008
Askeri sopa ile özen...
-
2 Haziran 2008
Elitist mi, kitlesel mi?
-
1 Haziran 2008
Sizi muhatabınız belirler...
-
28 Mayıs 2008
Sivas’ın doğusu...
-
25 Mayıs 2008
Danıştay ne karar verecek?
-
24 Mayıs 2008
Birinci Cumhuriyet’in sonu mu?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle