En Sıcak Konular

Mehmet Altan
Star

Mehmet Altan
0 0 0000

Paşa’nın günahı...



Aslında başka bir şey arıyordum...

Başka bir şey buldum... Tesadüfen bulduğum, tek bir gazetenin arka sayfalarının diplerinde minnacık bir haberdi: ‘Kazım Karabekir Paşa’nın 125. doğum yıl dönümü, Karaman’ın Kazım Karabekir ilçesinde törenlerle kutlanmış.’


T örene Karabekir Paşa’nın kızları Hayat ve Timsal Karabekir de katılmış. Karabekir Paşa’nın ölüm yıl dönümlerinde devlet töreni yapılıyormuş ama ilk kez doğum gününde anılmış.

***

Kazım Karabekir kim?

Ansiklopediden okuyalım:

‘Erzurum Kongresi’nin toplanmasında önemli rol oynadı. Mustafa Kemal Atatürk’ün askerlikten ayrılmasından sonra da onun yanında yer aldı.

Kurtuluş Savaşı sırasında TBMM’de Edirne mebusu ve Doğu cephesi komutanı olarak görev yaptı.

Mondros Mütakeresi’nden sonra Ermeniler’in eline geçmiş olan Sarıkamış ve Kars’ı kurtarmak için düzenlenen harekata komuta ederek 15 Kasım 1920’de Ermeniler’i yenilgiye uğrattı, bu arada ferikliğe (korgeneral) yükseldi.

Ankara Hükümeti adına Ermeni Taşnak hükümetiyle yapılan Gümrü Antlaşması’nı (1920) imzaladı.

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra 1.Ordu müfettişliğine atandı, 1923’te İstanbul mebusu oldu.’

Kısacası...

Kazım Karabekir Paşa, Cumhuriyet’i kuran ulusal kahramanlarımızdan biri.

Ama bu ‘kahramanlık’ durumu ‘sürekli’ değil.

***

Nereye kadar mı?

Okumaya devam edelim:

‘1924’te halk Fırkası’ndan istifa ederek Rauf (Orbay), Ali Fuat (Cebesoy), Cafer Tayyar (Eğilmez) Paşalarla birlikte Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı (TPCF) kurdu.

Tüzüğündeki bazı maddelerden dolayı dinci bir parti olmakla suçlanan ve halktan gördüğü destek yönetim çevrelerini kaygılandıran TPCF, Şeyh Sait Ayaklanması üzerine 3 Mayıs 1925’te kapatıldı.

Ardından Mustafa Kemal’e karşı düzenlenen İzmir Suikastı’yla ilişkili olduğu öne sürülen Kazım Karabekir idam cezası istemiyle yargılandı.

Yargılama sonunda, Mustafa Kemal’in araya girmesiyle suçsuz bulundu. Bu olaydan sonra siyaset sahnesinden çekildi.’

İttihat Terakki geleneği hep aynı şeyi söyler ve hep aynı şeyi yapar... O nedenle tecrübeliler buralardan ürker.

Yukardaki cümle ne diyor :

‘... dinci bir parti kurmakla suçlanan...’

Ama sonra nasıl devam ediyor ?

‘ve halktan gördüğü destek yönetim çevrelerini kaygılandıran TPCF...’

Ne var ki Kazım Karabekir Paşa 6 Ocak 1939’da, 57 yaşındayken yeniden İstanbul milletvekili oluyor ve TBMM Başkanlığına seçiliyor. Ölünceye dek, dokuz yıl boyunca da bu görevde kalıyor...

1924’e kadar ulusal kahraman... Cumhuriyet’in kurucularından.

1924’de dinci.

1925’de suikast sanığı...

1939’da yeniden mebus ve üstelik meclis başkanı.

İşte Şark budur.

***

Peki Karabekir Paşa’nın partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası söylendiği gibi ‘dinci bir parti’ miydi yoksa ‘halkın dini duygularına da saygılı’ liberal-demokrat eğilimli bir parti miydi?

Ve bu nedenle mi iktidar alternatifi olması yönetimi huzursuz etmişti?

Anabritannica Ansiklopesi’nin TPCF maddesine geri dönelim:

‘TPCF, kuruluş bildirisinde diktatörlüğe karşı olduğunu, yönetimin ve hükümetin sıkı biçimde denetlenmesi gerektiğini belirtti.

Programında da Türkiye devletinin halk egemenliğine dayalı bir cumhuriyet olduğunu belirttikten sonra liberal ve demokrat bir çizgi izleyeceğini vurguladı.

Temel hak ve özgürlüklerin sağlanmasını desteklediğini, halkın dini duygularına da saygılı olduğunu açıkladı.

Cumhurbaşkanı seçilen kişinin milletvekilliğinin düşmesi gerektiği belirtilen programda yerinden yönetim ilkesinin benimsenmesi isteniyordu.’

***

O zaman 1924’dü...

Bugün 2007...

Yönetim anlayışımızda bir şey değişmiş mi?

Hayır.

Zaten bugün de bütün kavga...

‘Artık bu değişsin’ diyenlerle...

‘Yok, hep böyle kalsın’ diyenler arasında.

Çankaya da ‘uzlaşma’ da bahane.


Bu yazı 1,202 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 Oku bakayım...
    • 16 Ağustos 2008 Beş yıl önce neredeydiniz?
    • 14 Ağustos 2008 Ahmedinejad’la...
    • 12 Ağustos 2008 Saakaşvili Tolstoy okudu mu?
    • 31 Temmuz 2008 ‘Kapatma ama hırpala..’
    • 14 Temmuz 2008 MİT’in Ergenekon listesi...
    • 12 Temmuz 2008 İran savaşı yaklaşıyor mu?
    • 10 Temmuz 2008 Ölümün askerleri
    • 8 Temmuz 2008 Öksüz Çocuk Eldiveni...
    • 5 Temmuz 2008 Dağbaşı
    • 28 Haziran 2008 Bir Türk neye bedel?
    • 26 Haziran 2008 Türkiye-Almanya
    • 21 Haziran 2008 ‘Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek’...
    • 13 Haziran 2008 Gerçekten cevap bu mu?
    • 11 Haziran 2008 Askeri sopa ile özen...
    • 2 Haziran 2008 Elitist mi, kitlesel mi?
    • 1 Haziran 2008 Sizi muhatabınız belirler...
    • 28 Mayıs 2008 Sivas’ın doğusu...
    • 25 Mayıs 2008 Danıştay ne karar verecek?
    • 24 Mayıs 2008 Birinci Cumhuriyet’in sonu mu?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,616 µs