Bugün
Gülay Göktürk
0 0 0000
İşte bu kadar basit...
Aslında mesele bu kadar basitti işte... "Ekümeniklik Hıristiyan dünyasının iç meselesidir" deyiverdiniz mi konu bitiverecekti.
Yıllardır söylenemeyen bu sözü Erdoğan, Karamanlis'in Ankara'ya geldiği gün yapılan ortak basın toplantısında, bir soru üzerine verdiği cevapta söyleyiverdi. Ardından Dışişleri Bakanı Ali Babacan da aynı tutumu tekrarlayınca, anlaşıldı ki, Hükümet, Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümeniklik sayılıp sayılmaması konusunda yıllardır sürdürülen anlamsız inadı bitirmek niyetinde. Bu yıllardır beklediğimiz bir açılım...
"Vay İstanbul'u Vatikan yapacaklar; Türkiye'den koparacaklar" gibi vehimler üretmenin, hatta bu vehimleri ciddi ciddi "tehdit algılaması" olarak Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne sokmanın ancak hastalıklı bir tutumun belirtisi olduğu apaçıktı ve artık bu tutumun terk edilmesi gerekiyordu. Erdoğan Hükümeti'nin bu açılımı Karamanlis'in de dediği gibi, AB ile ilişkilerin ilerlemesinde hayati önem taşıyor.
Ayrıca yine Erdoğan'ın Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması için çalışmalar sürdürüldüğünü açıklaması da, Hükümet'in ikinci iktidar döneminin ilk yıllarında, AB önünde barikat oluşturan kimi müzmin sorunları halletme kararında olduğunu ortaya koyuyor.
Görüldüğü gibi böyle adımlar ne para, ne pul, ne zaman ister. Sadece biraz cesaret gerekir; kafaların tozunu almak, eskimiş fikirleri tertemiz bir toz beziyle şöyle bir alıvermek ve sonra da aklı başında her insanın hemen akıl edivereceği o mantıklı sözü söyleyivermek: Ekümeniklik kilisenin iç meselesidir! Ama meselenin siyasi yararlarından daha önemli olan yanı, zihniyetle ilgili. Fener Rum Patrikhanesi'yle diğer Hıristiyan Ortodoks kiliseleri arasındaki hiyerarşik ilişkiden bize ne?
Laik devletin bu ilişkiye karışmaya; bu ilişkiyi Yargıtay kararlarıyla belirlemeye nasıl hakkı olabilir?
Mesele asıl bu zihniyetin sorgulanması ve değiştirilmesidir. Bu zihniyet bir kez değiştirildi mi; derinlemesine kavrandı mı, tek tek her olayda "doğruyu yeniden keşfetmek için" yoğun sancılar çekilmesi gerekmez. Aynı özden kaynaklanan her sorunda doğru tavrı almak için uzun yıllar beklemek, uzun acılar çekmek, büyük toplumsal saflaşmalar yaşamak gerekmez.
Nasıl, Fener Rum Patrikhanesinin ekümenik sıfatını taşıyıp taşımadığı Hıristiyan kiliselerinin bileceği işse, cemevlerinin ibadethane olup olmadığı da Alevilerin bileceği iştir. Kur'an'ın örtünme ile ilgili ayetlerini nasıl yorumlayacağı da tek tek Müslümanların bileceği iştir.
Bir insanın başını ne niyetle örttüğü o insanın bileceği iştir. Nerede ne giyeceğine karar vermek de herkesin kendi bileceği iştir. Laik ve demokratik bir devlet bu meselelerden hiçbirine burnunu sokmaz, sokamaz, sokmamalıdır. Bu anlayışı bir bütün olarak içselleştirilmediğiniz zaman, aynı özden kaynaklanan sorunlardan birinde özgürlükçü, birinde yasakçı oluverir; sempati duyduğunuz özgürlüklerde liberal; sempati duymadığınız özgürlüklerde totaliter kesilirsiniz.
Ben, Ak Parti iktidarının ekümeniklik meselesindeki özgürlükçü tutumunu en çok bunun için önemsiyorum. Çünkü halkın yüzde 47'sinin oyunu almış böylesine güçlü bir partinin bölük pörçük değil, sağlam ve bütünsel bir özgürlük anlayışına sahip olması, bu partinin etkilediği geniş seçmen kitlesi açısından son derece eğitici olacaktır. Özgürlüğün ve demokrasinin asıl teminatı da, geniş kitlelerin böylesi bir anlayışı içine sindirmesidir.
Bu yazı 1,224 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Krizler ve sebep sonuç ilişkileri
-
12 Temmuz 2008
Ergenekon Davasını bekleyen tehlikeler
-
12 Haziran 2008
Cumhuriyet Çalışma Grubu
-
28 Mayıs 2008
“Yalnız ve güzel ülkem”
-
25 Mayıs 2008
Tam Gün Yasası 2
-
21 Mayıs 2008
Tam Gün Yasası
-
18 Mayıs 2008
Hukuk dersi
-
14 Mayıs 2008
Kraliçe bilecek mi?
-
9 Mayıs 2008
Patinaj ve bıkkınlık
-
7 Mayıs 2008
"Dini ticarete alet etmek"
-
30 Nisan 2008
Taksim neyin sembolüdür?
-
25 Nisan 2008
“CHP'yi kurtarmak”
-
23 Nisan 2008
Doğurun, ama bize güvenerek doğurmayın
-
20 Nisan 2008
Hizmet yarışı olarak siyaset
-
16 Nisan 2008
Vazoda büyüyenler
-
9 Nisan 2008
“Kökü dışarda”
-
30 Mart 2008
"Eğer kapatma davası açılırsa..."
-
28 Mart 2008
Reform kuşa dönmesin
-
26 Mart 2008
Meşru müdafaa
-
19 Mart 2008
Asıl ihtimal Anayasa Mahkemesi’nin reddetmesidir
Yorumlar
+ Yorum Ekle