En Sıcak Konular

Ahmet Altan
Taraf

Ahmet Altan
0 0 0000

Adalet cesaret ister…



Hrant Dink’in ölüm yıldönümünde eşi Rakel Dink’in acılı sesini duydum.

Eşini öldürten o karanlık ilişkilerin hesabının sorulmamasından yakınırken, “adalet cesaret ister” diyordu.

Doğru söylüyordu.

Ve hepimizi utandıracak bir gerçeği açıklıyordu:

Hala adalet için cesarete ihtiyaç vardı bu ülkede.

Eğer “adalet için cesarete ihtiyaç duyuluyorsa” orada devlet gerektiği gibi işlemiyor demektir.

Devlet, cesarete gerek duymadan adalete ulaşılmasını sağlayacak bir örgüttür çünkü.

Ama burada devlet yok, adalet yok, cesaret de yok.

Adaletsiz, cesaretsiz, örgütsüz bir bulamacın içinde sanki her şey olması gerektiği gibiymiş gibi davranarak yuvarlanıp gidiyoruz.

Siyasi iktidarımız ise kendini başka bir ülkenin iktidarı sanıyormuş intibaı veriyor.

Buradaki hiçbir hukuksal sorun onu ilgilendirmiyor.

Türban hariç tabii.

Bizim siyasi iktidarımız “türbandan sorumlu” sadece…

Gerisi onun alanına girmiyor.

Birileri vuruluyormuş, suikastlar, saldırılar oluyormuş, suçlular yakalanmıyormuş, yakalananlar serbest bırakılıyormuş…

Bunlar bizim iktidarımızı hiçbir şekilde ilgisini çekmiyor.

İktidardaki kardeşlerimiz biraz “ürkek” tabiatlı çünkü; duymak, görmek, söylemek, onların bünyesine pek uygun düşmüyor.

Tabii siyasi iktidar böylesine ürkek ve suskun olunca başkaları konuşuyor.

Genelkurmay Başkanlığı kalkıp bir açıklama yapıyor.

Açıklama, Dağlıca ile ilgili.

Tabii buna pek “açıklama” denmez, bir şey açıklamıyor çünkü, daha ziyade korkutma ve tehdit üzerine bir metin.

Şöyle diyor örneğin:

“Ordu karşıtlığını siyasi ve ekonomik rant aracı yapan bazı çevreler, Türk Silahlı Kuvvetlerine seviyesiz bir şekilde saldırmak için, bu olayı saptırarak kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktadırlar.”

Dağlıca baskını üzerine giden gazete biziz.

Dürüst birkaç yazardan başka kimse bu olayı sorgulamadı, hele siyasilerden ses bile çıkmadı, ödleri patladı onların.

Şimdi bunu yazan paşalara sormak istiyorum:

Biz, “Dağlıca baskınında neler oldu” diye sorarken bundan kendimize nasıl “siyasi ve ekonomik rant” sağlıyoruz?

Külliyen yalan bu.

Yazarken bunun yalan olduğunu bilmiyorlar mı, biliyorlar. Niye böyle bir şey yazıyorlar peki?

Bir ülkenin Genelkurmay’ına yakışır mı bu?

“Olayda şüphe, önyargı ve kinle üretilmiş iddialar ön plana çıkarılmakta; Dağlıca’da aynı zamanda hain bir saldırının 12 vatan evladının kan ve canları pahasına püskürtülerek, bir fedakârlık örneği sergilendiği göz ardı ediliyor.”

Biz de tam bunu soruyoruz işte.

O 12 çocuk niye öldü?

Askeri açıdan gerekli bütün tedbirler alındığı halde mi öldü o çocuklar?

Genelkurmay “bütün tedbirler alındı” diyorsa, o tedbirleri açıklasın.

“Alınmadı” diyorsa tedbir almayanlar hakkında ne yapıldığını söylesin.

O baskından sonra sadece PKK’nın alıp götürdüğü “sekiz asker” tutuklandı.

Onlar mı gerçekten o baskından sorumlu olanlar?

PKK’nın daha bir hafta önceden katırlarla yığınak yaptığı, baskın günü telsizlerle konuştuğu bilindiği halde nasıl bir hazırlık yapıldı bu baskına karşı?

Niye bölük komutanları izindeydi?

Niye tabur komutanı yerinde değildi?

Niye, askerlerin iddialarına göre, PKK’nın geliş yönündeki üç mevzi boşaltılmıştı?

Niye hedef gösterir gibi sis ışıkları yakılmıştı?

Askerlikte baskına karşı bunlar mı yapılıyor?

Bunların sorumlusu hapisteki sekiz asker mi?

Açıklamada, ordunun “köklü bir özeleştiri geleneği” bulunduğu da söyleniyor.

Nedense ben ordunun yaptığı tek bir “özeleştiri” örneği bile hatırlayamadım.

Acaba Dağlıca ile ilgili bir özeleştiri de yapabilirler mi?

Bakın, biz çok basit ve çok net sorular soruyoruz.

Bir gazetenin “işi” budur.

Topluma ve parlamentoya karşı sorumlu olan Genelkurmay’dan da aynı basitlik ve netlikte cevaplar bekliyoruz.

O gece Dağlıca’da neler oldu?

Neden bütün suç esir düşen sekiz askerin üstüne yıkıldı?

Bu sorulara cevap vermeyen hiçbir açıklama gerçek açıklama değildir.

Bir de, açıklamada tehditkâr ve korkutucu bir üslup var.

Paşalara şunu söylemek isterim, biz korkmak için çok ihtiyarız.

Bundan vazgeçsinler.

Yazarların ensesinden vurulduğu bir ülkede yaşadığımızın fevkalade farkındayız.

Ama yaşadığınız ülkede çocuklar haksız yere hapse atılıyorsa…

Vurulan yazarları öldürtenler araştırılmıyorsa…

Utanıyorsunuz.

Utanılacak işler yapılan bir ülkede sesini çıkarmadan yaşamak ise bazıları için ölmekten daha kötüdür.

Bilmem, anlatabiliyor muyum…

Taraf Gazetesi, 20 Ocak Pazar



Bu yazı 1,232 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 19 Ağustos 2009 Mafya, TÜSİAD, Türkiye...
    • 3 Ekim 2008 Korkmalı mıyız?
    • 16 Ağustos 2008 Yavaşlık
    • 14 Ağustos 2008 Ne oldu şimdi?
    • 12 Ağustos 2008 Ayıklamak
    • 30 Temmuz 2008 Dışarıda kim kaldı?
    • 18 Temmuz 2008 Yalanlar, gerçekler, sorular...
    • 16 Temmuz 2008 Çete
    • 14 Temmuz 2008 Emine
    • 12 Temmuz 2008 Dindarlar ve demokrasi...
    • 5 Temmuz 2008 Darbe ve medya
    • 28 Haziran 2008 Solculuk ve dindarlık, zavallılık mıdır?
    • 27 Haziran 2008 Bir darbe yandaşı
    • 26 Haziran 2008 Travma
    • 21 Haziran 2008 'Düşman değiliz be paşalar'
    • 13 Haziran 2008 Yeni sorun ihtiyacı...
    • 12 Haziran 2008 Anlamak için...
    • 2 Haziran 2008 Altınların parlaklığı...
    • 1 Haziran 2008 Fırsatçılık ve pusu
    • 28 Mayıs 2008 Her Türk asker doğar

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,365 µs