Laikçiler, karşı tarafı "durmadan başörtüsü konusunu gündemde tutuyorsunuz" diye itham etseler de asıl gece gündüz bununla meşgul olanlar kendileridir. Cumhurbaşkanı seçilecek başörtüsünü ileri sürerler, anayasa hazırlanacak başörtüsünden söz ederler, YÖK başkanı tayin edilecek başörtüsü yasağı ile ilişki kurarlar…
Dün akşam bir tv kanalında, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğretim üyesi (ö.ü.) bir kişinin başörtüsü konusundaki görüşüne yer veriliyor. Fıkıh, tefsir, hadis gibi konu ile ilgili İslam ilimlerinde uzman olmayan bu ö.ü. "başörtüsünün gerekli olduğuna dair bir ayetin bulunmadığını, ilgili hadisler arasında çelişkilerin bulunduğunu, başörtüsünün Yahudilik'ten geldiğini…" iddia etmiş. Eh, Türkiye'de -belli alanlarda- söz hürriyeti var, o da düşüncesini açıklayabilir; ama ilim adamına yakışan haddini bilmektir, uzmanlık alanına dahil olmayan konularda iddialı konuşmamaktır.
Asıl benim üzerinde durmak istediğim husus laikçilerin tutumudur. Felsefe okutan bir ö.ü.'nün fetvasına dayanarak "İslam'da başörtüsünün farz olmadığını, bu sebeple üniversitelerdeki başörtüsü yasağının devam etmesinde İslam'a göre de bir sakınca bulunmadığını” söylemeye çalışıyorlar. Perhize bak, lahana turşusuna bak. Bir yandan "dine dayalı bir uygulama olduğu için başörtüsünü laikliğe aykırı görerek yasakla", diğer taraftan "başörtüsü yasağına, felsefeci bir ö.ü.'den fetva koparmaya çalış". Başka bir deyişle laik bir ülkede dinini yaşayan insanlara, laik kesim olarak -kendilerinden aldıkları fetva ile- dini tarif etmeye, özgürlükleri sınırlamaya, hasılı dine müdahale etmeye kalkış!
Adı geçen ö.ü.'nün dediklerini yıllardan beri söyleyen "hariçten gazel okuyanlar" hiç eksik olmamış, buna karşı bir yandan Diyanet İşleri Başkanlığı, bir yandan da konunun uzmanı olan ilim adamları gerekli açıklamaları yapmışlar, cevapları vermişlerdir. (Tarafımdan yapılmış uzun bir açıklama ve tartışma için İslam'da Kadın ve Aile isimli kitabıma bakılabilir.) Bu yazı bakımından önemli olan husus, laikçilerin din işine burunlarını sokmaları, "dinde şu var yapın, şu yok yapmayın" de-meye yeltenmeleridir.
Eğer dinden fetva alarak hareket etmeye çok istekli iseler, kendi hayatları ile ilgili yüzlerce İslami kusur (tartışmasız günah) hakkında araştırma yapsınlar; bunu yaparlarsa başkalarıyla uğraşmaya vakitleri kalmayacaktır.
"Bizim günahımızdan sana ne" diyorlarsa birileri de onlara, haklı olarak "Bizim sevabımızdan, din hayatımızdan sana ne" diyeceklerdir.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle