En Sıcak Konular

Hasan Karakaya
Vakit

Hasan Karakaya
0 0 0000

Annapolis... “Terörist”le masaya oturulur mu?



Annapolis... "Amerikan iç savaşı" sırasında, adı bir "çatışma"ya karışan şehir... Şimdi, "Ortadoğu Barış Konferansı"na ev sahipliği yapıyor... Gelen haberlere göre; Chesapake Körfezi gezinti tekneleri ile dolu...

Yerel restoranlar da, misafirlerine yerel "elma keki"ni sunuyor... Bu şehir, "eğer maksada ulaşılırsa" tarihe geçecek!.. Ancak, bu, biraz zor!.. Maksat, Bush oğlu Bush'un görev süresinin dolmasına 14 ay kala, bir "Filistin Devleti" oluşumu için temel atmak... Ama, dediğim gibi, bu hayli zor!..
İmkânsız kadar zor... Zira, zirveye "Filistin'i temsilen" katılan Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Filistin'in sadece "yüzde 39'unu" temsil ediyor... Yani, Filistin'in "yüzde 61'i" masada yok!.. Dolayısıyla, Abbas'ın altına imza atacağı hiçbir metin, "Filistin'in meşru temsilcisi Hamas" tarafından kabul edilmeyecek!..
Mahmud Abbas ve Ehud Olmert'in "Ortak Belge" üzerine anlaştıkları söylense de, "Annapolis Zirvesi"nden çıkacak sonuç; "dağın fare doğurması"ndan öteye gidemeyecek; gerek "Filistin" halkı, gerek "Arap"lar, zirve bittiğinde "durumun daha kötüye gittiğini" göreceklerdir.
1978'den beri olduğu gibi!..
BÜTÜN ZİRVELER SONUÇSUZ!
Sözün burasında, "Ortadoğu'ya çözüm" girişimlerini kısaca özetlemekte yarar var:
- Camp David, 1978 - Başkan Carter, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ve İsrail Devlet Başkanı Menahim Begin arasındaki görüşmeleri düzenledi.
Sedat'a üç yıl sonra suikast düzenlendi.
- Madrid, 1991 - İsrail ilk defa Filistinliler, Suriye, Lübnan ve Ürdün'le resmi görüşmelere başladı.
- Oslo Anlaşması, 1993 - Beyaz Saray çimlerinde imzalandı, Başkan Clinton, İzak Rabin ve Yaser Arafat'ı ilginç tokalaşmaya ikna etti. Sonrasında Rabin, İsrailli radikallerce suikastta öldürüldü.
- Camp David, 2000 - Başkan Clinton, Ehud Barak ve Arafat'ı bir barış anlaşmasına ikna etmeyi denedi.
Filistinlilerin "mültecilerin eve dönüş hakkı" talebi İsraillilerce kabul edilmeyince görüşmeler tıkandı.
Görüyorsunuz; bu "zirve"ler ya "zırva"larla sonuçlanmış, ya da "suikast"larla!..
Annapolis de, pek farklı olmayacaktır!..
FİLİSTİN VE İSRAİL NE BEKLİYOR?
Zaman gazetesi, Pazar ve Pazartesi günkü sayılarında Filistin'in Ankara Büyükelçisi Nebil Maruf ile İsrail İstanbul Başkonsolosu Mordehai Amihai'nin Annapolis zirvesi ile ilgili "yazı"larına yer vermiş...
Nebil Maruf, "başarı sağlanabilmesi" için, "olmazsa olmaz"larını şöyle sıralamış:
- 1967 yılı hudutları içerisinde bağımsız, coğrafi olarak ulaşımlı yaşayabilir bir Filistin Devleti'nin kurulması ve başkentinin de Doğu Kudüs olması.
- Toplantıda, Kudüs, mülteciler, sular, güvenlik, yerleşimler ve sınırlar gibi ana sorunları oluşturan konularda müzakerelere hemen başlanmasının kararlaştırılması.
- Toplantıda 2009 yılı sonunun müzakerelerin bitim tarihi olduğu açık bir şekilde ilan edilmesi, Başkan Bush'un görev süresi dolmadan konulan hedeflere uygun olarak müzakerelerin başarıyla neticelendirilmesi.
Buna karşılık, İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Mordehai Amihai; hem de "Zaman gazetesi gibi bir gazete"de, tamamen "itham" edici, tamamen "önyargılı" bir yazı yazmış... Adam, Filistin'i; "zirvede bir taraf" olarak değil, "düşman" olarak gördüğünü açıkça yazıyor!..
Şu satırlar, "Filistin meselesine hassas" okurların gözünden kaçmamış ancak, herhalde "Zaman yöneticileri"nin gözünden kaçmış olmalı...
Çünkü, Amihai, "toprakları İsrail tarafından işgal edilen" Filistin için "terörist devlet" ifadesini kullanma küstahlığında bulunuyor!..
Evet, "Zaman gibi bir gazete"de yazıyor bunları!..
Küstahça ve pervasızca diyor ki:
"- Bu belgenin ilk aşamasında, Filistitn yönetimi her yerde İsrail'e yönelik bütün terörist faaliyetleri durdurmaya mecburdur. Dünyanın bir terörist devlete daha ihtiyacı yoktur. Bu nedenle Filistin devletinin kuruluşundan önce Filistin yönetiminin yol haritasındaki vaatlerinin -özellikle de güvenlikle ilgili olanların- yerine getirilmesi gerekir."
"- HAMAS'ın yönetime geldiği Haziran 2007'den bu yana, Gazze Şeridi'nden İsrailli sivillere yönelik olarak -çok sayıda kayba, geniş bir yıkıma ve sürekli bir terör atmosferine sebep olan- 350'den fazla füze ve 500 civarında havan saldırısı gerçekleştirilmiştir. Barışı gerçekleştirmeyi taahhüt etmekle birlikte, İsrail'in yine de vatandaşlarını terörist saldırılara karşı koruma sorumluluğu vardır.
Ne yazık ki, aşırılıkçılar barış sürecini durdurmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır. Bu nedenle, İsrail'in ılımlı Filistin yönetimi ile yeni bir barış gerçeği oluşturma çabalarının, İsrail’in aşırılıkçılara karşı koymaktan vazgeçtiği veya vatandaşlarının hayatlarını feda edeceği anlamına gelmediği hatırda tutulmalıdır."
Görüyorsunuz değil mi;
Başkonsolosun gözünde, Filistin halkı ve onun yönetime getirdiği "HAMAS" teşkilatı bir "terörist"tir ama, İsrail "sütten çıkmış ak kaşık"tır!.
Filistin tarafı "saldırgan"dır, "tacizci"dir ama, İsrail; "ılımlı"dır, "uyumlu"dur, "yumuşak başlı"dır!..
Peki, "gerçek" böyle midir?
HAHAMLAR: İSRAİL’İN ASIL YÜZÜ
Şimdi, ajanslardan dün geçen bir haberi dikkatlerinize sunmak ve "İsrail'in gerçek yüzü"nü göstermek istiyorum:
İşte Tel Aviv mahreçli o haber:
"Ülkeyi Araplardan temizlemeli ve nereden geldilerse oralara göndermeliyiz. Araplar İsrail topraklarında kaldığı sürece barış olmaz" şeklinde bir hezeyan savuran İsrailli haham Dor Lior, "Arapların İsrail'den uzaklaştırılmasının bir maliyeti olacaksa bunu karşılayacaklarını" söyledi.
Ortadoğu Konferansı'nın eleştirildiği toplantıda konuşan hahamlardan Zalman Melamed, "İsrail topraklarının bir parçasının Yahudi olmayanlara verilmesine destek olmanın caiz olmadığını" söyledi ve bu yapılırsa Tevrat'a da karşı gelineceğini savundu.
Toplantının sonunda, "hiçbir liderin İsrail topraklarını verme hakkının olmadığı" üzerinde görüş birliğine varılarak, "Hep birlikte, İsrail halkını hükümetin korkunç planlarından kurtaracağız" denildi.
Şimdi, şöyle diyenler olabilir:
BAKAN-BAŞBAKAN HEPSİ TERÖRİST
"Ağzı olan herkesin konuştuğu bir dünyada, bırakın hahamlar da konuşsun!.. Hem, ısıracak köpek dişini göstermez ve ayrıca havlayan köpek ısırmazmış!..
Ne yani; hahamlar konuşuyor da, HAMAS yöneticileri susuyor mu?"
Çok doğru... Haham'lar da konuşuyor, HAMAS da!..
Ama, aralarında bir fark var: Hahamlar İsrail'li yöneticileri kışkırtıyor ve onlara "terörist saldırı" düzenletiyor!..
Söyleyin Allah aşkına;
Şeyh Ahmed Yasin gibi, "felçli" bir adamı, hem de "tekerlekli sandalye"sinde, "helikopterden atılan füze" ile paramparça eden bu İsrail değil mi?..
Sabah namazından çıkan Şeyh Ahmed Yasin'in "ölüm" kararını veren "İsrail Bakanlar Kurulu" değil mi?..
Bu, bir "devlet terörü" değil mi?..
Hele söyleyin;
Yeryüzünde, "Bakanlar Kurulu kararıyla terörist saldırı" düzenleten bir başka ülke var mı?..
"Plajda oynayan çocukları öldüren" ben miyim?..
O çocukların ellerinde ne vardı?..
"Sapan" mı vardı, "silah" mı vardı, yoksa "füze" mi?..
Ellerinde, sadece "oyuncak"lar vardı ve İsrail askerleri onlara "kurşun" yağdırdı!..
Buna rağmen İsrail hümanist, barışçıl ve ılımlı öyle mi?..
Lübnan'da "ağzı emzikli bebek"leri öldüren İsrail "insancıl" olacak, "İsrail'in tank, mermi ve füzeleri"ne sadece "sapan"la karşılık veren Filistinli çocuklar "terörist" olacak öyle mi?..
Bu "yalan"ları kim yutacak Allah aşkına?..
İsrail'in "terörist devlet" olduğunu, Filistin topraklarını "işgal" ettiğini, İsrail'i kurup "Başbakan" veya "Devlet Başkanı" koltuğuna oturanların "eli kanlı, azılı bir terörist" olduğunu bilmeyen mi var şu dünyada?..
Ama, her nedense;
Daha dün İsrail'in "Başbakanlık" koltuğunda oturan Ariel Şaron adlı adamın, 1940'lı yıllarda kurulan Irgun Zvei Leumi adlı "terör örgütü"nün açtığı yoldan ilerlediği hiç gündeme getirilmiyor!..
Dahası; aynı Ariel Şaron'un "meslektaş"ları olan Menahem Begin ve Yitzak Şamir'in de, "Stern Çetesi" olarak bilinen "en kanlı terör örgütünün iki aktif militanı" olduğu hiç hatırlanmıyor!.
Tabiî;
Aynı Şaron'un "Sabra ve Şatilla katili" olduğu da!..
Ama, "Müslüman" ise,
Bas damgayı: "Terörist!"
Şunu herkes bilsin ve herkes kafasına soksun ki, Ortadoğu'nun "terör"le tanıştığı yıllar, "İsrail'in kurulduğu" yıllardır!..
Şamir neciydi peki?.. Ariel Şaron neciydi?..
Begin ve Şamir, hem "terörist", hem "gangster" oldukları için İngiltere tarafından "aranıyor" değiller miydi?..
"Wanted" ilânlarıyla aranan bu "terörist"ler, daha sonra "Başbakan" olmadılar mı?..
Eski "terörist"leri kırpıp kırpıp "bakan" veya "başbakan" yapan İsrail, şimdi "terör"den şikâyet ediyor!
Gel de gülme!..
İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Mordehai Amihai, işte bunu yazmış "Zaman'daki yazısı"nda!..
"Terörist" ilân etmiş Filistin'i!.
Tabiî, "kendi teröristlerini" görmezden gelmiş!..
Hele siz söyleyin;
Bunca "zırva"nın dillendirildiği bir "zirve"den netice çıkar mı?..
Bence hayır!..
Daha önceleri de çıkmadığı gibi!..
Şu gerçeği, herkes kafasına sokmalıdır artık:
"Terörist"le masaya oturan kişinin "bir eli tetikte" olmadıkça, çözüm mümkün değildir!..
Çünkü terörist, sadece "silah"tan anlar!..
----
CHP, kartelin sözcüsü mü?
Ankara'daki muhabir arkadaşlarımız, "bazı CHP milletvekilleri"ne Adana/Kozan'daki "yasadışı zorbalık" konusundaki görüşlerini sormuşlar!..
"Tevhide Kütük'ün, kaymakam-komutan ikilisi tarafından kürsüden indirilmesine ne diyeceksiniz" demişler!..
Ne deseler beğenirsiniz;
"Aaa öyle bir olay mı oldu?.. Hayret, bizim hiç haberimiz yok!"
Doğrudur... Haberleri yoktur!.. Çünkü CHP'liler, gözlerine "at gözlüğü" takmışlardır ve "etraflarını görme" imkânları yoktur!..
Bir de, hazretler "öğleden sonra muhalefeti" yapmaya alışmışlardır... Yani; sabahleyin "parti"ye veya "Meclis"e gelirler, "gazete"lerini okurlar, ondan sonra da ya "demeç" patlatırlar, yahut "basın toplantısı" düzenlerler!..
"Adana'daki zorbalık"tan haberleri olmadığına göre, ortada iki ihtimal var demektir:
Birincisi; bizimkiler soru sorduğunda, ya henüz "gazete"leri okumamışlardı ya da sadece "kartel gazeteleri"ne bakmışlardı!..
Artık hangi ihtimal geçerlidir bilinmez, ama CHP'lilerin "kartelin sözcüleri" olduğundan kuşku yok!..


Bu yazı 1,412 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 CHP’nin asıl derdi, halktan kopukluk!
    • 16 Ağustos 2008 Kur’an Kursu’na düşman... Rusya’ya danışman!
    • 14 Ağustos 2008 28 Şubat sürüyor... Yoksa Kıvrıkoğlu haklı mıydı?
    • 14 Temmuz 2008 “General” olunabilir... Ama “adam”lık, zor iş!
    • 12 Temmuz 2008 “Darbe girişimleri” yetmediyse “suikast” verelim!
    • 21 Haziran 2008 “Sahtekâr kahpe”lere mahkeme tescilli cevabımdır
    • 13 Haziran 2008 Onlara dokunan yok... Millete gelince, vur abalıya!
    • 12 Haziran 2008 Onlar için “millet”in hiç önemi yok!
    • 1 Haziran 2008 Kamuoyu CHP’den açık bir özür bekliyor
    • 28 Mayıs 2008 Tarassut Köpeği işbaşında... Mı acaba?!?
    • 25 Mayıs 2008 Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu?
    • 24 Mayıs 2008 “Teslis”leri boşverin, gelin “tesis”leri gezelim!
    • 21 Mayıs 2008 Bu millet, CHP’yi niye iktidar yapmıyor!
    • 14 Mayıs 2008 İsimleri yerli, cisimleri yabancı ünlüler!
    • 9 Mayıs 2008 Böyle bir Yargı'ya; gel de güven, güvenebilirsen!
    • 8 Mayıs 2008 Mutlu’yum... Mutlu’sun!.. Mutlu’lar!.. Zafer Mutlu’lar!
    • 7 Mayıs 2008 Kurt’ta bahane, Savcı’da delil (!) bitmez!
    • 6 Mayıs 2008 “Haneye tecavüz”ün adı “gazetecilik” olmuş!
    • 3 Mayıs 2008 Özgürlük ve demokrasi ya herkese, ya hiç kimseye!
    • 30 Nisan 2008 Sanki ikinci 28 Şubat... Hep aynı film!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    12,104 µs