Şu sıralarda televizyonlarda en fazla görülmesi gereken kişilerden biri, mütevazi ve partlak araştırmacı-yazarlardan Müfid Yüksel arkadaşımızdır.
Müfid Yüksel'le geçtiğimiz haftalarda TVNet'te Açılım programında iki hafta üst üste program yaptık. Müfid Yüksel, özellikle Türkiye'deki Kürt kökenli kardeşlerimizin temsilcisi olarak sosyalist, hatta atesit kişilerin öne çıkarılmasının çok ciddî bir planın bir parçası olduğuna bu kişilerin bölge halkı tarafından öne çıkarılmadığına, İslâmî duyarlıkları bir hayli gelişmiş bölge halkına rağmen ortaya çıkarıldığına dikkat çekiyor. Sosyalist, Leninist, hatta Stalinist Kürt lideri diye sunulan kişilerin Türkiye'nin laik elitleri tarafından özellikle desteklendiğini, onların önlerinin açıldığını ısrarla vurgulayarak şu yakıcı noktanın altını çiziyor: Türkiye'de Avrupa Birliği, ABD ve İsrail tarafından kışkırtıldığı, zaman zaman kullanıldığı söylenen bu sosyalist-ateist kişiler, Türkiye'deki bazı "derin" laikçi çevrelerin özenli gayretlerinin sonucunda Kürt kardeşlerimizi temsil etme makamına yükseltilmişlerdir, diyor.
Müfid Yüksel'in dikkat çektiği bir başka önemli nokta da şu: Türkiye'deki derin bazı laikçi güçlerle, laik Kürtler, Türkiye'nin İslâm'da uzaklaştırılması konusunda hemfikirler. Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında özellikle Kürt bölgelerinde başlayan rahatsızlıkların birincil nedeni, Türkiye'nin bölünmesi filan değildir. Aksine, Türkiye'nin İslâm'dan uzaklaştırılması girişimlerinin protesto edilmesidir.
Gerçekten de Türkiye'deki laikçiler, uyguladıkları yanlış politikalarla Türkiye'nin bölünmesine zemin teşkil edecek taşları döşediler: Kürt kökenli müslüman kardeşlerimizin bu İslâmî hassasiyetlerini zamanla, sosyalist ve laik Kürt "liderler" icat ederek veya bu kişilerin zuhur etmesine göz yumarak Kürt milliyetçiliğini kışkırtmışlardır. Bugün Kürt sorununun uluslararası noktaya getirilmesinde Kürt kökenli müslüman kardeşlerimize laik-sosyalist liderlerin empoze edilmesinin rolü çok büyüktür.
Kürt kökenli kardeşlerimiz, bu ülkeden kopacak bir hareketin içinde olmadılar hiç bir zaman. Ama laikçi politikalarla bölge halkının İslâmî duyarlıklarını aşındıracak büyük ölçekli bir İslâm'dan arındırma projesinin uygulanması, bölgedeki halkın İslâmî duyarlığını diri tutan, bir arada tutan, Türk-Kürt kardeşliğinin en köklü sosyolojik ve kültürel kurumları medreselerin neredeyse topyekûn yok edilmesi, bölge halkının İslâmî duyarlıklarının her geçen gün aşınmasına ve laik-sosyalist-milliyetçi Kürt hareketinin oluşmasına zemin hazırlamıştır.
PANOPTICON'CU ÖZDEMİR İNCE'YE DERS
Özdemir İnce, bu ülkede sömürgecilerin yapamadığı şeyi, Türkiye'nin kendi-kendini sömürgeleştirme projesini, yani bu ülkeyi sekülerleştirerek, dolayısıyla İslâm kültüründen, düşüncesinden, sanatından ve medeniyetinden uzaklaştırarak yapmak için kör-kütük savaşan Batılıların zihnî bakımdan gönüllü acentalarından biri olduğunu gösteren ilkel saldırılarına devam ediyor.
Özdemir İnce gibi Türkiye'deki tipik primitif laikçilerde gözlenen bir kaç patolojik durumu var. Bunları tedavi ettirdiği zaman, zihin sağlığına kavuşabilir:
Birincisi, bu ülkeyi 19. yüzyılın atadan kalma pozitivist, oryantalist, kaba-saba şablonlarıyla görmekten vazgeçmesi.
İkincisi, bu ülkenin, kahir ekseriyeti dindarlardan oluşan insanını sevmesini, sevemiyorsa bile kendi ülkesinin insanına, değerlerine, özgürlüklerine, haklarına saygı duymasını öğrenmesi.
Üçüncüsü, okuma ve algılama kapasitesini geliştirmesi gerekiyor.
Ben, Thomas Jefferson'ın İncil'in Amerikan anayasasının ruhunu oluştruduğunu söylerken, onun, dindar biri olduğunu söyleme çabası içinde olmadım. Herkesin ille de dindar olması gerekmiyor. Bu saçma bir şey. Aksine, tastamam dindar olmayan bir ABD liderinin bile, din'i ıskalamadığını, İncil'i / Kitab-ı Mukaddes'i hiçe saymadığını, sayamadığını söylemek istedim.
Dördüncüsü, ben kendim üretirim, üretmeye çalışırım. Eğer birilerinden alıntı yapma ihtiyacı duymuşsam, şimdiye kadar, tek bir kişiden bile ismini zikretmeden tek bir alıntı yapmadım. Atmosyonculuk, jakobenlik, dayatma sadece özgüveni olmayan, bu ülkede büyük bir gasp ve yıkım işine soyunan, kendi kendini sömürgeleştiren zihinsel melekeleri donmuş kendisi gibi laikçilerin temel özelliğidir. Tam bir Foucault'cu panopticon'cu gibi çalışırlar: Birilerinin korkulu rüyaları olduklarını söyleyebilecek kadar patolojik vak'adır bu tipler... O yüzden bunları muhatap almak bile insanı kirletir.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle