Hürriyet
Soner Yalçın
0 0 0000
Hangi Osmanlı padişahları içki içerdi?
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Ulaştırma Bakanlığı bütçesi görüşülürken, şaraptan alınan yüksek vergi tartışma konusu oldu.Bakan Binali Yıldırım, "İnsanların ayık gezmesi lazım" diyerek yeni bir içki tartışması başlattı. Bugün devletin üst sivil kadrolarında
içki içen kimse yok; herkes ayık."Ayık olmak" bir devlet politikası haline geldi. Bu nedenle devlet seremonilerinde bile kadeh kaldırılmıyor. Bazı çevreler, "Osmanlı Devleti de böyleydi" diyor. Öyle miydi değil miydi; gelin bir göz atalım.
ADI: Osmanzade Taib Ahmed (1660-1724). Şairliği, padişah özel kátipliği ve tarihçiliği vardı. 11 kitap yazdı:
"Hadikatü’l-müluk" adlı eserinde; Sultan
I. Osman’dan
II. Mustafa’ya kadar 22 padişahın hayatını kaleme aldı.
"Hadikatü’l-vüzera" adlı kitabında ise, ilk Osmanlı veziri
Alaaddin Paşa’dan,
Rami Mehmed Paşa’ya kadar 108 sadrazamının hal tercümelerini yazdı.
Bizim yararlanacağımız kitabının adı ise
"Telhisü Mehasini’l-adab".Kitabın adından da anlaşıldığı gibi
Taib Ahmed Efendi’nin bu eseri; meşhur Arap ilahiyatçı/edebiyatçı
Cahiz’in (776-868)
"Minhacü’s-süluk" ile tarihçi
Mustafa Ali Efendi’nin (1541-1600)
"Mehasinü’l-adab" isimli kitaplarının sadeleştirilmiş bir özetiydi.
Sadrazam
Damat İbrahim Paşa’ya takdim edilen bu eser 15 bölümden oluşuyordu. 3’üncü bölümde, İslam halifeleri ve Osmanlı padişahlarının özel hayatlarına ilişkin bilgiler mevcuttu.
BAYEZİD’İ İÇKİYE EŞİ ALIŞTIRIYOR
"Telhisü Mehasini’l-adab" adlı esere göre, Osmanlı’nın ilk sultanları ağızlarına içki koymamışlardı.
İlk padişah
Osman Gazi, dini bütün
Şeyh Edebali’nin damadı olduğundan
"kadehin gül rengine rağbet etmemişti". Ancak: Bu eserin aksine, bazı tarihçilere göre,
Osman Gazi Bizanslı beylerle (tekfur) şarap içmişti.
Taib Ahmed’e göre,
Osman Gazi’nin oğlu
Orhan da içkiden uzaktı.
Her iki padişah da içmiyordu ama toplantılarında komutanlarına iltifat etmek maksadıyla içki/
"dolu" sunmuşlardı. Bu adet,
Yıldırım Bayezid, Çelebi Sultan Mehmed ve Sultan
I. ve
II. Murad döneminde de devam etmişti.
Taib Ahmed’e göre,
"Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan Bayezid-i Veli, komutanları ve vezirleriyle arada sırada iyşü nuş (içki álemi) ederlerdi. Hatta Bayezid-i Veli, Sadrazam Gedik Ahmed Paşa’yı işret (içki) sırasında katletmişti".
Yine kitabın aksine, bir iddiaya göre,
Yıldırım Bayezid içki içiyordu. Padişahın içki ve bezm (içki meclisi) düşkünlüğünün sebebi, eşi Sırp prensesi
Maria Despina (Olivera) idi.
LAKABI ’SARHOŞ’ OLAN PADİŞAH
Dönelim tekrar
Taib Ahmed Efendi’nin kitabına:
Yavuz Sultan Selim içki kadehine fazla iltifat etmezdi, ancak ara sıra içerdi. Heyhat, çabuk sarhoş olup şiir okurdu. Bir gün bir eğlence sırasında yine sarhoş oldu; ayağa kalktı; elindeki kadehi öne doğru uzattı ve üzümden ilk şarabı çıkardığı iddia edilen İran Şahı’nı anımsayıp şiir okudu:
"Bint-ül inebin bikrini Cem etti izale."
(Üzümün kızının bekáretini Cem yok etti!)
Kanuni Sultan Süleyman’ın, ilk zamanlarında musiki dinlerken içki içmişliği vardı. Ancak daha sonra içkiyi yasakladı.
"Osmanlı’nın yasağı üç gün sürer" deyimi doğruydu. Kısa bir zaman sonra içki yasağı unutuldu, meyhaneler yeniden açıldı.
Padişahlar arasında içkiye en düşkün isim
II. Selim’di. Lakabı
"Sarhoş" idi. Bu dönemde sınırsız içki serbestliği vardı.
İlginçtir,
II. Selim içkiye düşkün olmasına rağmen, beş vakit namazını da kaçırmazdı. Ve sonra, Halvetiyye Şeyhi
Süleyman Efendi’nin telkiniyle içki içmeye tövbe etti. Hatta bir gün hastalandığında hekimlerin iyileşmesi için verdiği ilacı,
"içinde içki vardır" diye içmedi.
İçkiye karşı padişahlardan biri de
III. Murad’dı. İçki içmediği gibi huzurunda lafının edilmesinden bile hoşlanmazdı. Bunun altında yatan sebep ise şuydu: Şehzadeliği sırasında babası
II. Selim bir gün kendisini içki sofrasına çağırdı. İçki içmesine izin verdi. Ama padişah daha önce Harem Kethüdası Hekimbaşı
Kurdoğlu’na, şarap kadehinin içine baş ağrısına neden olacak bazı maddeler koymasını istemişti. Şehzade bu oyundan habersiz şarap kadehini ardı ardına içince birkaç gün baş ağrısından duramadı ve içkiye tövbe etti.
Bir diğer padişah,
III. Mehmed de babasının yolundan gitti; içki içmedi. Ama onun döneminde Osmanlı kötü bir alışkanlıkla tanıştı: Tütün.
Allah’tan tütün günah değildi!
Osmanlı padişahlarının içkiyle ilişkileri hep inişli çıkışlı oldu.
İçki yasağı bazen şiddetle uygulandı, bazen ise görmezden gelindi.
Bu uygulamalarda, padişahların kişisel yaşamlarının etkisi vardı:
Örneğin,
I. Ahmed çok dindardı ve onun döneminde içki yasağı çok etkiliydi.
MEYHANEYİ ÖVEN ŞEYHÜLİSLAM
Osmanlı Devleti için 17. yüzyıl,
"duraklama" dönemiydi.
Osmanlı savaş kaybettikçe gericileşti. İçki yasakları bu dönemde arttı. Tüm kötülüklerin sebebi bu uğursuz içkiydi!
IV. Murad kendisi içmesine rağmen halka alkol, sigara ve kahve kullanılmasını yasakladı. İçki içenler darağaçlarında sallandırılırken
IV. Murad’ın Şeyhülislamı
Zekeriyazade Yahya Efendi bakın şiirinde ne diyordu:
"Mescitte riyamişler etsin ko riyayı/ Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai..." (Bırak mescitte ikiyüzlüler devam etsin riyakárlığa/ Sen meyhaneye gel ki orada ne riya var ne riyakár.)
Eee, şimdi bu şiiri nasıl değerlendireceğiz?
Neyse devam edelim.
Sultan İbrahim döneminde yeni keyif verici maddeler ortaya çıktı: Bunların başında, burundan çekilen enfiye (burun otu) vardı.
Bir tür uyuşturucu olan enfiyeyi zamanla padişahlar ve sadrazamlar kullanacaktı.
Bir sonraki padişah
IV. Mehmed, avcılığa ve eğlenceye çok düşkün olmasına rağmen içkiden uzak durdu. Hatta yasakları katılaştırdı.
Ve 17. yüzyıldaki içki yasağı, Osmanlı’yı yeni bir alkol çeşidiyle tanıştırdı: Rakı.
Rakı, -görünürde sudan farklı olmadığı için-, içki yasağını delmek maksadıyla Osmanlı’ya giriverdi.
Görüldüğü gibi, bize ait zannettiğimiz rakı maalesef
"milli içkimiz" değildi.
"Rakı" sözcüğü Türkçe değil Arapça’ydı. Arap ülkelerinde
"arak" denilmekteydi.
Rakıyı Osmanlı Sarayı da pek sevdi.
III. Ahmed, çoğunlukla geceleri hünkár sofasında, balkonda yumuşak yastıklar içinde yarı yatmış bir halde oturur, sadrazamı, şairleri ve dalkavuklarıyla rakı içerdi.
Bir sonraki padişah
I. Mahmud da içkiyi seviyordu.
İçkinin seyri 18. yüzyılda da değişmedi. Bazen yasaklandı, bazen serbest bırakıldı.
Ne zaman paraya ihtiyaç duyuldu, içki içimi serbest bırakıldı. Çünkü alkolün alım satımından alınan
"Zecriye Vergisi" hayli yüklüceydi!
Fındıklı Mehmed Ağa bu durumu
"Silahdar Tarihi" adlı eserinde şöyle yazdı:
"Hazine çok sıkıntı içindeydi, içki yasağı kaldırıldı. Meyhanelere ve tütün içmeğe izin verildi. Tütüne de ayrıca gümrük kondu."
Aynen bugün gibi, ithal edilen içkiden alınan fon getirisi hayli iyiydi.
EN İÇKİCİ PADİŞAH: II. MAHMUD
Osmanlı Sarayı tarih boyunca ne trajedilere tanıklık etti:
III. Mustafa, yemeğine zehir konularak öldürüleceği korkusu nedeniyle hep panzehirler kullandı ve bunun sonucu uyuşturucu bağımlısı oldu!
Osmanlı’da içkiye savaş açan son padişah,
III. Selim oldu. Musikiye olan ilgisiyle bilinen bestekár padişah, ne kadar meyhane varsa hepsini kapattı. Yasağa rağmen içki içmekte ısrar edenleri astırdı.
Sonra ne oldu:
Son dönem Osmanlı padişahları arasında içkiye en düşkün kişi
II. Mahmud, yasakları deliverdi.
Tarihçi
Necdet Sakaoğlu’na göre,
Abdülmecid içki bağımlısıydı; bazı geceler körkütük sarhoş durumda mabeyinciler tarafından arabasına konulup saraya götürülürdü.
II. Abdülhamid’in
anılarına göre, kardeşi padişah
V. Murad’ı içkiye alıştıran, geceleri sık sık buluştuğu şair
Namık Kemal’di.
II. Abdülhamid’in de içtiği biliniyor. Ama o ne rakı, ne şarap içiyordu. O,
"şeker suyu" rom içiyordu!
"Batıcı İttihadcılar’ın Padişahı" V. Mehmed Reşad, ağzına içki koymazdı.
"Hain olup olmadığına" henüz karar verilemeyen son padişah
Sultan Vahideddin de içki kullanmayanlar arasındaydı.
Gelelim sonuca: Şimdi biz meseleyi
"ayık kafa" sorununa indirgeyip padişahların, şehzadelerin içki içmelerindeki temel meselelere gözümüzü kapatıp,
"Osmanlı’yı büyütenler, ayık kafa ile gezmiyordu, batıranlar ise hep ayıktı" gibi absürd bir değerlendirme yapabilir miyiz?
Ama ne yazık ki yapanlar var!
İÇKİ İÇEN HALİFELER!OSMANZADE Taib Ahmed’in
"Telhisü Mehasini’l-adab" kitabında İslam halifelerinin içkiyle ilişkileri de yer alıyor.
Halifeler fethettikleri topraklarda içkiyle tanışmışlardı. Oysa İslam’ın ilk yıllarında sert bir yasak vardı.
Hz. Ömer, hamamda vücudunu şaraplı suyla yıkayan
Halid Bin Velid’e,
"Şarabın içilmesi kadar vücuda sürülmesi de yasak" demişti.
Gelelim halifelere...
Tarihçi
Taib Ahmed Efendi, halifeler hakkındaki bilgileri, İslam dünyasının önemli ilim adamları arasında gösterilen
Cahiz’in (776-868)
"Minhacü’s-süluk" adlı kitabından almıştı.
Bu kitapta, içki içen Emevi ve Abbasi hükümdarları şunlardı:
"Müslümanlar arasında içkinin yayılmasının nedenlerinden biri de, Emevi halifelerinden Yezid Bin Muaviye, Abdulmülk Bin Mervan, Yezid Bin Abdulmülk, Velid Bin Yezid gibi kimselerin içki düşkünü olmalarıydı. Arap hükümdarlarından Numan ve Hişşam ile küçük emirliklerden çoğu haftada bir gün işret ederlerdi (içerlerdi).
(...) Emevi hükümdarlarından Yezid bin Velid ayyaş idi; vaktini sarhoş olup ayılmakla geçirirdi. Abdülmelik ayda bir kere; Velid Bin Abdülmelik haftada bir kere; Süleyman ve Merdan Bin Mehmed üç günde bir kere içerlerdi.
(...) Abbasiler’den zevkusefa sofralarına en ziyade rağbet eden halifeler; Hadi, Reşid, Emin, Me’mun, Mu’tasam, Vasık, Mütevekkil idi. Abbasi halifelerinden Ebul Abbas haftada bir kere salı gecesi içerdi. Hadi ve Mehdi iki günde bir kere; Harun ve Me’mun haftada iki kere içerdi. Bunlar nihayet giderek ayyaş olmuşlardır. Mu’tasım, perşembe ve cuma günlerinde ve toplantılarda içerdi. Ama Vasık, cuma gecesi ve toplantı günlerinde içmez, diğer geceler içmezse uyuyamaz, rahat edemezdi."
Emevi ve Abbasiler’den içki düşkünleri olduğu gibi içkiye karşı hükümdarlar da vardı. Örneğin, Emeviler’den
Ömer Bin Abdülaziz ve Abbasilerden
Muhtedi ile
Mansur gibi birçok halife de içkiye karşı mücadele vermişlerdi.
Fatimiler’den
Mustansır içki sofraları kurdurmasıyla bilinirken,
Hakim Biemrillah tam tersine içkiye düşmandı.
İslam içkiye izin vermiyordu. (Maide Suresi 90-91 ve Bakara Suresi 219).
İslam inancına göre içkinin bir damlası bile haramdı. İçki murdardı. Bu nedenle içenlerin cezaya çaptırılması gerekiyordu.
Bin Harep, Velid Bin Akabe, Yezid Bin Muaviye, Ömer Bin Hattab vs. İslam’da içki cezası alan ilk isimlerdi. Aslında mazeretleri vardı:
"Biraz ferahlamak" ve
"türlü düşüncelerden kafalarını kurtarmak!" gibi.
Nedeni ne olursa olsun, yasağa, cezaya rağmen, bazı halifeler hem de konumlarını bile göz ardı ederek, haram olduğunu bile bile içki içmişlerdi.
Eh ne diyelim; günahları boyunlarına!
BUNLARI BiLiYOR MUYDUNUZ?TÜRKLERİN milli içkisi, kısrak sütünden mayalanma yoluyla yapılan kımızdır. 1960’lı yıllarda bazı Türkçü/Bozkurtçu gençler rakı, şarap değil,
"milli içki" diye kımız içerlerdi. Ülkücülüğe ne zaman
"Türk-İslam Sentezi" yerleşti, bu hareket içinde kımız içme geleneği son buldu.
İçki yasağı hiçbir dönemde hiçbir ülkede tam olarak uygulanamaz. Ayrıca bazı İslam düşünürleri, kimi hadislere dayanarak İslam’ın içkiye izin verdiğini ispat etmeye çalışırlar. Bunlardan biri de Milli Şair
Mehmet Akif Ersoy’un damadı, ilahiyatçı
Ömer Rıza Doğrul’dur. İslamiyet ve dinler tarihi üzerine eserler vermiş
Doğrul, iyi bir içiciydi. Sirkeci’deki Konyalı Lokantası’nda hem içkisini içer, hem de yazılarını kaleme alırdı. Kuran-ı Kerim’i
"Tanrının Buyruğu" adıyla Türkçe’ye çevirdi.
"Çeviri parasını içkiye yatırdı" diye çok eleştirildi.
Milli Şair
Mehmet Akif Ersoy, 24 yaşına kadar içti, sonra bıraktı. Yakın arkadaşı
Neyzen, Mehmet Akif’i içkiye başlatmak,
Mehmet Akif ise
Neyzen’e içkiyi bıraktırmak için çok uğraştı. İkisi de başarılı olamadı.
Türk ressamları arasında en çok içki içenlerden biri de
Çallı İbrahim’di.
Neyzen, bir akşam elinde rakı şişesi
Çallı İbrahim’e giderken, Bakırköy Hastanesi’nin başhekimi
Mazhar Osman’la karşılaştı.
Mazhar Osman, daha hastaneden yeni çıkan
Neyzen’i elinde şişe ile görünce çok kızdı. Hemen şişeyi kendisine vermesini istedi.
Neyzen, içkinin yarısının
Çallı İbrahim’e ait olduğunu söyledi.
Mazhar Osman, "O halde hemen yarısını boşalt" dedi.
Neyzen, "Boşaltamam, üstteki bölüm Çallı’nın" yanıtını verdi!
Türkiye’deki siyasal İslam’ın manevi lideri
Necip Fazıl Kısakürek, uzun bir dönem içki içip kumar oynadı. Ama daha sonra ikisine de tövbe etti.
Şair
Yahya Kemal, içki masasında en küçük bir münasebetsizliği bile hoş karşılamazdı. Yakın arkadaşı
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ndan öğrendiği Bektaşilerin,
"Masaya nasıl oturdunuz ise öyle kalkınız" sözünü pek severdi.
İslami temelde gelenekten kopmayan Batılı bir yaşamı savunan şair
Namık Kemal, rakıya pek düşkündü. Babası,
II. Abdülhamid’in Müneccimbaşısı
Mustafa Asım her mektubunda adeta oğluna yalvarırdı:
"N’olur şu içkiyi biraz azalt!" Bülent Ecevit içki sevmezdi.
Turgut Özal, Semra Hanım’ın ısrarıyla sadece bir kadeh konyağa hayır demezdi.
Süleyman Demirel ise keyifli olduğunda bir iki kadeh içerdi.
Bu yazı 2,705 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
7 Eylül 2008
Takım elbiseli, kravatlı İslamcılar smokin ve papyona neden karşı
-
1 Haziran 2008
AKP’nin asıl büyük korkusu Nurcu-Nakşibendi kavgası
-
25 Mayıs 2008
Müzik notaları arasında bir istihbarat örgütü: CIA
-
18 Mayıs 2008
Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım evliliğinin trajik hikáyesi
-
27 Nisan 2008
İlk 1 Mayıs gösterisi işgal güçlerine rağmen yapıldı
-
20 Nisan 2008
Necip Fazıl’dan Peyami Safa’ya; İbrahim Çallı’dan Elif Naci’ye...
-
30 Mart 2008
İşte siyasal günlükler
-
23 Mart 2008
AKP davasına yabancılar niye bu kadar tepkili
-
24 Şubat 2008
MHP’nin 40 yıldır bitmeyen derdi
-
27 Ocak 2008
Názım Hikmet’in bilinmeyen ziyareti
-
18 Kasım 2007
Hangi Osmanlı padişahları içki içerdi?
-
7 Ekim 2007
Şair Hasan Hüseyin ile öğretmen Azime’nin bitmemiş aşk hikáyesi
-
30 Eylül 2007
Kim daha iyi Türk, gelin kafatasınızı ölçelim
-
16 Eylül 2007
Başörtüsü Islam’dan önce de vardı
-
9 Eylül 2007
Paris’in en ünlü resim koleksiyoncusu bir Osmanlı paşasıydı
-
2 Eylül 2007
Kayseri’de silahlı bir Akıncı Gençlik kampı hikáyesi
-
26 Ağustos 2007
İşte Cumhurbaşkanı adayı Gül’ün 600 yıllık soyağacı
-
19 Ağustos 2007
İlk Cumhurbaşkanlığı seçimi Atatürk’ü öldürüyordu
-
12 Ağustos 2007
Ünlülerle yapılan özel anketler
-
5 Ağustos 2007
İlk anayasayı ’Islamcı liberaller’ hazırladı
Yorumlar
+ Yorum Ekle