En Sıcak Konular

Hasan Karakaya
Vakit

Hasan Karakaya
0 0 0000

“Atası maymun”lardan “insanlık” beklenir mi?



Önceki gün Hasan Aksay ağabeyi ziyarete gittik... Hem "geçmiş olsun" demek, hem de "sohbet" etmek için... Eh, "gerçek bir aydın"la da "geyik muhabbeti" yapılmıyor tabii... Hem "aktüel gelişmeler"den söz ettik, hem de "insanlığın niye bu kadar canavarlaştığının" sebeplerinden!..


Hasan Aksay ağabey, "insanlığın yaşadığı bunalım"ın temelinde, "sapık görüşler"in büyük rol oynadığını, bu merhaleye de; "insanların, insanlıktan uzaklaştırılarak" gelindiğini söylüyordu...
Gerçekten doğru bir tesbit...
Öyle değil mi;
İnsanlar, önce "insanlık"tan çıkarıldı, sonra da "hayvan"laştırıldı!..
Nasıl mı? İşte o tanımlamalar:
Descartes; "İnsan düşünen canlıdır!"
Andre Gide: "İnsan hisseden hayvandır!"
Emile Durkheim: "İnsan sosyal hayvandır!"
Albert Camus: "İnsan isyan eden canlıdır!"
Aristo: "İnsan düşünen bir hayvandır!"
Pascal: "İnsan düşünen tek hayvan değildir, ama bir hayvan olmadığını düşünen tek hayvandır!"
Karl Marks: "İnsan alet kullanan hayvandır!"
Ehh, Freud ve Darwin de, bunların üzerine "tüy" dikti tabii!..
Freud, "çocuğunu emziren bir annenin, bundan cinsel haz aldığını" iddia edecek kadar "hayvanî"leşti; Darwin de, "maymundan geldik" deyip çıktı!.
Sonuçta;
Bütün Batılı düşünürler ve bilim adamları, "insanı hayvanlaştırma"nın kavgasını verdi!..
Peki, niye böyle yaptılar?..
Hepsi değilse bile, büyükçe bir kısmının hedefinde "İslâm" vardı!..
Çünkü İslâm, insanı "Eşref-i Mahlûkat" olarak görüyor... Yani, yaratılmışların en şereflisi!..
Dolayısıyla;
"İnsanı insanlıktan uzaklaştırmak" ve ona "hayvan" olduğunu kabul ettirmek isteyenlerin asıl hedefinin "insanı İslâm'dan uzaklaştırmak" olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz!..
Bir de şu var tabii: İnsan, "insan" olunca, elbette yaptıklarından "sorumlu" oluyor!.. "Hayvan" olunca, nasıl olsa sorumsuzsun!..
ÇAĞIMIZDA HAYVANLIK MODA!
Peki, bunu başardılar mı?..
Galiba, epey başardılar!..
Bugün, öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, hangi "kavram" tedavülden kaldırılmış ve artık "değer" veren yoktur, işte o kavram için "gün" ihdas edilmiş!..
"Sevgi"nin tedavülden kalkıp, yerine "nefret" ve "öfke"nin geçtiği bir dünyada, "Sevgililer Günü" kutlanıyor!..
"Çocuğunun vücudunda sigara söndüren vicdansız anneler"in yetiştiği bir dünyada, "Anneler Günü" kutlanıyor!..
"Evlâdının tedavi parası"nı alıp, "metresi"yle yiyen "baba"ların türediği bir dünyada "Babalar Günü" kutlanıyor!..
Daha nice "nesli tükenen kavram"ı; güya yaşatmak, ama daha çok "tüketim sektörüne hizmet" etmek amacıyla "gün"ler icat edilmiş!..
Bunlardan biri de;
"Dünya İnsan Hakları Günü!"
Oysa, manzara ortada, "insanlık" tedavülden kalkmış!.. "İnsanlık" rafa kalkmış!.. İnsanlığın "kalp para"dan farkı yok!..
Artık, geçmiyor!..
Günümüz dünyasında, "hayvanlık" moda!..
O kadar moda ki;
"Seks"te kural tanımayı reddeden bazı mahlûklar, "hayvanlar gibi özgürce sevişmek" istediklerini bile dile getirebiliyor!..
Evet, şimdi "hayvanlık" moda!..
Deve gibi "kin" tutanlar, ayı gibi "ezen"ler, sırtlan gibi "parçalayan"lar, züccaciye dükkânına girmiş fil gibi, "kırıp-döken"ler ve yine fil gibi "hortumlayan"lar, vampir yarasalar gibi "kan içen"ler, kedi gibi "nankör"ler, köpek gibi "sahibine yaltaklanan"lar, sinek gibi "her ..ka konan"lar, leş kargaları gibi "ceset" peşinde koşanlar, eşşek ve katır gibi "inat" edenler, yılan gibi "zehir" akıtanlar, dut yemiş bülbül gibi "susan"lar, domuz gibi "her pisliği yiyen"ler... Ve de kene gibi "asalak"lar!..
Öncelikle ifade edeyim;
Saydığım bu sıfatlardan dolayı tüm "hayvan"lardan özür diliyorum!..
Çünkü onlar;
"Hayvan" olsalar da, hayatlarını devam ettirmek için, yine de "belli kurallar"ın dışına çıkmıyorlar!..
Ve fakat;
Öyle "insan"lar var ki, "esfele safilin" konumunda!.. Yani, hayvanlardan da aşağı bir mahlûkat sürüsü!..
Onların "kim" veya "kimler" olduklarını görmek için, etrafınıza şöyle bir bakmanız yeterli!..
Kan emici "yarasa"ları da görürsünüz, her pisliği yiyen "domuz"ları da!.. Havlayan "köpek"leri de görürsünüz, insanların sırtına yapışmış "kene"leri de!..
İNSAN ETİ YİYEN "İNSAN"(!)LAR!
Lütfen şöyle bir bakın dünyaya:
Filistin, Irak, Afganistan ve şimdi de Pakistan, tam bir "kan gölü"ne dönmüş durumda!..
Peki, "ölen"ler kim?..
"Birbirini kıranlar" kim?..
Elbette "Müslüman"lar!..
Bir yandan "işgalci"lerin kurşunlarıyla ölüyorlar, bir yandan da "işgalcilerin Truva Atları"nın kurşunlarıyla!..
İşte tam bu ahval ve şeraitte, Avrupa Birliği İlerleme Komisyonu tarafından "rapor" yazılıyor!..
Haa, bu arada;
Aynı raporun bir benzeri, büyük bir ihtimalle "gelecek ay bugün" Birleşmiş Milletler tarafından da yayınlanacak!.. Gelecek ay bugün "Dünya İnsan Hakları Günü" ya, onun için!..
AB raporunda olduğu gibi, BM raporunda da; "Darwin'in torunları" tarafından "insan hakları"na vurgu yapılacak!.
İyi, hoş da;
Bu "kan gölü"nün müsebbibi kim?.. Niye, hiçbir "Hıristiyan" ülkesinde veya "Yahudi"lerin yaşadığı İsrail'de oluk oluk kan akmıyor da, cayır cayır yanan hep İslâm ülkeleri oluyor?..
AB raporunda gördük, BM raporunda da göreceğiz;
Irak'taki "soykırım ve tecavüzler" gündeme bile gelmeyecek!.. Hem de Ramazan ayında "bombalanan cami"ler ve o camilerde "can çekişen Müslüman"a sıkılan Amerikan kurşunu es geçilecek!..
Yine göreceksiniz;
Babasının yanında, bir çöp tenekesinin arkasına sığınmış 12 yaşındaki Filistinli Muhammed'in, İsrail kurşunlarıyla "hunharca katledilişi" de, tekerlekli sandalyeye mahkûm "felçli" bir ihtiyarın, evet Şeyh Ahmed Yasin'in, hem de camiden çıkarken "güdümlü İsrail füzeleri" ile parçalanışı yer almayacak o raporlarda!..
Afganistan'da, "El Kaide militanı" denilerek, adeta "hayvan sürüsü" gibi, bir kamyonete balık istifi doldurulup, "zindan"lara götürülen ve "suç"ları hâlâ açıklanmadığı gibi, yargılamaları da yapılmayan ve fakat "Guantanamo Kampları"nda çürütülen insanlara reva görülen "insanlık dışı işkence"den de bahis olmayacak o bildirilerde!..
Ve tabiî;
Türkiye'deki "başörtüsü yasağı"ndan da!.. 42 gün yürüyüp, 1400 kilometre yol kateden "Özgürlük Yürüyüşçüleri"nin neler hissettikleri, nasıl "donma tehlikesi" geçirdikleri ve hangi gerekçeyle "haklarının gaspedildiği" de sorgulanmayacak o raporlarda!..
Niye?..
Çünkü, "soykırım"lara, "işkence"lere, "tecavüz"lere, "katliam"lara, "zulüm"lere, "baskı ve baskın"lara maruz kalanlar hep "Müslüman"dır da ondan!..
Dolayısıyla;
Fransa'nın Cennet Doğanay adlı 15 yaşındaki kız çocuğuna uyguladığı "tecrit ve yıldırma politikası" da, bir kız çocuğunun "saç"larını kazıtıp "dazlak" kalmak mecburiyetinde bırakılışı da, hiç gündeme getirilmeyecek!..
Ve yine;
Sırf "başörtüleri" yüzünden ağır baskılara maruz kalan, "okuma hakları" ellerinden alınan Yasemin Çiçek'lerin de, Esra Kılıç'ların da, okulu uğruna kamyon altında kalıp, bir bacağını kaybeden ve bugün "protez bacak"la yaşamak zorunda bırakılan Dilek Gürgen gibilerin adları da anılmayacak!..
Peki, böyle bir BM, böyle bir AB, hangi "insan hakları"ndan bahsediyor?..
Ya da;
"AB fonları"ndan veya "BM yaptırımları"ndan yararlanabilmek için, hangi "insan" sınıfından, hangi "ırk"tan, hangi "renk"ten veya hangi "din"den olmak gerekir?..
Öyle anlaşılıyor ki;
AB'nin ve BM'nin dikkatini çekebilmek için, kesinlikle "zenci"lerden olmayacaksın!..
Kesinlikle, "Yahudi" veya "Hıristiyan"lardan olacaksın ki, bir "hak ihlâli"ne maruz kaldığında, AB ve BM, anında imdadına yetişsin!..
Eğer "Müslüman" isen, sana "yaşama hakkı" yok!.. Hele dünyadaki "kan gölü"ne bir bakın!.. Nerede “kan”, "katliam", "işkence" ve "tecavüz" varsa, orası "Müslümanların yaşadığı coğrafya"dır!..
"Katliam" ve "işkence" yapanlar da; ya "Hıristiyan"lardır, ya da "Yahudi"ler!..
Ama, BM'den "tık" yok!..
Ve tabiî; "Batı"dan da çıt çıkmıyor!..
Öyle ya; onlar da "Hıristiyan" topluluğu!..
Hem de; "ölmüş insan eti yiyen" bir topluluk!..
"ROTA"SI OLMAYAN "POTA"DA ERİR!
Bana öyle geliyor ki;
Geçmişini "hayvanlığa" ve bir hayvan olan "maymunluğa" dayandıran bir "Batı"dan kalkıp da, "insanlık" beklemek, "hadım" bir erkekten "çocuk" beklemek kadar abes olur!..
O halde ne yapacağız?..
Yapacağımız tek şey; "taklitçilik"ten vazgeçip, "aslımıza", yani "insanlığımıza" dönmek!..
Unutmayalım ki;
Kendi "rota"larını tayin edemeyen insanlar ve ülkeler, başkalarının "pota"larında erimeye mahkûmdurlar!..
Ne demiş eskiler;
"Sarı öküzün yanında duran ya huyundan kapar, ya tüyünden!"
O halde; AB'den de, ABD'den de, BM'den de mümkün olduğu kadar uzak duralım!..
Ki, "hayvanlık" bulaşmasın!..
--------------
Oktay Ekşi gidici mi?
Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi, son günlerde yoğun taarruz altında... Ben, kendisi için "illegal Konsey Başkanı" dedim... Mehmet Altan, "Kiralık kalem, kaypak, piyon, belkemiksiz, andıç ulağı" deyip, ondan "tiksindiğini" yazdı... Ahmet Kekeç de; onu Falih Rıfkı Atay'a benzetip, "sinik" dedi...
Evet, Oktay Ekşi, fena halde "sıkışmış" durumda!.. İşte, tam da bu sırada, Hürriyet'te bir haber: "Başyazarımız Oktay Ekşi'ye onur plâketi!"
Kimden?.. Hukuk Fakültesi'nden!.. Kimin elinden?.. AK Parti'yi DP'ye, Tayyip Bey'i Menderes'e benzeten Oktay Ekşi, ödülünü Adalet Bakanı M.Ali Şahin'in elinden almış!..
Hürriyet, bunu hep yapar!..
Hangi yazarı "sıkışırsa", ona hemen bir "ödül" verdirtir!..
Emin Çölaşan da, "her sıkıştığında" hemen bir "ödül" alırdı!..
Ama, ne oldu?.. "Ödül" de kurtaramadı Çölaşan'ı!.. Bir "uzay modülü"ne bindirip, postaladılar!..
"Acaba" diyorum, "Oktay Ekşi'nin de mi suyu ısındı?"
Bu "ödül"ler, "uzay modülü"nü hatırlatıyor bana!..


Bu yazı 1,830 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 CHP’nin asıl derdi, halktan kopukluk!
    • 16 Ağustos 2008 Kur’an Kursu’na düşman... Rusya’ya danışman!
    • 14 Ağustos 2008 28 Şubat sürüyor... Yoksa Kıvrıkoğlu haklı mıydı?
    • 14 Temmuz 2008 “General” olunabilir... Ama “adam”lık, zor iş!
    • 12 Temmuz 2008 “Darbe girişimleri” yetmediyse “suikast” verelim!
    • 21 Haziran 2008 “Sahtekâr kahpe”lere mahkeme tescilli cevabımdır
    • 13 Haziran 2008 Onlara dokunan yok... Millete gelince, vur abalıya!
    • 12 Haziran 2008 Onlar için “millet”in hiç önemi yok!
    • 1 Haziran 2008 Kamuoyu CHP’den açık bir özür bekliyor
    • 28 Mayıs 2008 Tarassut Köpeği işbaşında... Mı acaba?!?
    • 25 Mayıs 2008 Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu?
    • 24 Mayıs 2008 “Teslis”leri boşverin, gelin “tesis”leri gezelim!
    • 21 Mayıs 2008 Bu millet, CHP’yi niye iktidar yapmıyor!
    • 14 Mayıs 2008 İsimleri yerli, cisimleri yabancı ünlüler!
    • 9 Mayıs 2008 Böyle bir Yargı'ya; gel de güven, güvenebilirsen!
    • 8 Mayıs 2008 Mutlu’yum... Mutlu’sun!.. Mutlu’lar!.. Zafer Mutlu’lar!
    • 7 Mayıs 2008 Kurt’ta bahane, Savcı’da delil (!) bitmez!
    • 6 Mayıs 2008 “Haneye tecavüz”ün adı “gazetecilik” olmuş!
    • 3 Mayıs 2008 Özgürlük ve demokrasi ya herkese, ya hiç kimseye!
    • 30 Nisan 2008 Sanki ikinci 28 Şubat... Hep aynı film!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,625 µs