Bugün, "Cumhuriyet'in 84. yıldönümü"nü kutluyoruz... 29 Ekim 1923'te ilân edilen Cumhuriyet'in üzerinden 84 yıl geçti... Verilen "demeç"lerde, yayınlanan "bildiri"lerde ve bugün atılacak "nutuk"larda, hiç kuşkusuz, "aynı ruh ve aynı heyecanın devam ettiği" dile getirildi, getirilecek!.. Peki, bu "demeç, bildiri ve nutuk"ların aslı var mı?.. Yani, 84 yıl önceki ruh ve heyecan, bugün gerçekten yaşıyor mu?..
Haber Müdürümüz Muharrem Coşkun, bugün 2. sayfamızda başlayan "Cumhursuz Cumhuriyet" başlıklı inceleme/araştırma dizisinde, işte bu süreci irdeliyor.
Tesbit ve teşhisleri özetle şöyle: "Tam 84 yıl önce bugün büyük bedellerle ilân edilen Cumhuriyet; ne yazık ki, asli unsuru olan “cumhur” yani "halk"la barıştırılabilmiş değil.
Halka rağmenci yaklaşımlar, tepeden inmeci dayatmalar, halkın inançlarına karşı getirilen yasaklar, inkâr ve imha politikaları devletle millet arasında büyük uçurumlara yol açtı.
Cumhuriyetin 84. yılında, bazı kesimlerce hâlâ cumhurun değerleri tehdit olarak algılanırken, halkla devlet arasındaki uçurumların kaldırılması için atılan adımlar ise engellenmeye çalışılıyor.
Cumhuriyetin 84. yılında, "cumhurun ezici çoğunluğu"nun taktığı "başörtüsü" cumhuriyet resepsiyonlarında tartışma konusu yapılıyor. Başbakan, kendi çocuklarını ülkesinde okutamıyor.
Malûm, Cumhurbaşkanı bile, eşini bu ülkenin üniversitelerine kaydettiremedi!..
Türkiye, 40 yıldır başörtüsü yasağı, 30 yıldır terör, 84 yıldır da demokrasi dışı güçlerin müdahaleleriyle boğuşuyor."
TERÖRÜN ASIL HEDEFİ NE?
Evet, Muharrem Coşkun'un, 84 yıl sonra özetle çektiği fotoğraf böyle!..
Peki, bu fotoğraf 84 yıl önce nasıldı?..
29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti "dua"larla ilân eden mecliste 85 din adamı, 17 müftü bulunuyordu. 42 müderris ve şeyh'in de bulunduğu ilk mecliste 10 kadı da hazır bulunmuştu.
Herhalde söylemeye gerek yok;
84 yıl önce Cumhuriyet'i "dua"larla ilan eden "din adamları, müftüler, müderris, kadı ve şeyhler" bugün "öcü" olarak görülüyor/gösteriliyor!..
Peki, "kim" tarafından?..
İşte Vakit'in bugünkü manşeti, bu maskeyi indiriyor, bu zihniyeti deşifre ediyor!.. "Azgın azınlığın derdi imtiyazları" başlığımız, aslında 23 yıldır devam eden "terör"ü de, "sivil anayasa çalışmalarını boğma teşebbüsleri"ni de anlamaya ve anlatmaya yeterlidir!..
Dikkat edilirse; "terörün azgınlaştığı" günler, "Cumhurbaşkanı seçimleri"nin gündemde olduğu günlerdir!.. Peş peşe "şehit"ler verdiğimiz şu son bir ay da, "sivil anayasa" çalışmalarının yoğunlaştığı günlerdir!..
Lütfen, "terör kronoloji"sini şöyle bir gözden geçirin... - 23 Mayıs’ta Güven Akkuş adlı canlı bomba, başkenti savaş alanına çevirdi. Anafartalar Çarşısı önünde canlı bomba üzerindeki düzeneğin ateşlenmesiyle yaşanan patlama sonucunda 7 sivil hayatını kaybetti, onlarca vatandaş yaralandı.
- 13 Temmuz’da Bornova’da çöp bidonu yanına bırakılmış patlamaya hazır 30 kilo el yapımı bomba son anda fark edilerek, etkisiz hale getirildi.
- 30 Eylül’de Şırnak’ta PKK’lı teröristlerce bir minibüs tarandı, 7’si köy korucusu 13 kişi hayatını kaybetti.
- Bu olaydan bir hafta sonra yani 7 Ekim’de yine Şırnak’ta bu defa askerlerimiz hedef alındı. Gabar Dağı’nda teröristlerce kurulan pusu sonucunda biri astsubay 13 Mehmetçik şehit edildi.
- 15 Ekim’de yine PKK’lı teröristlerce Siirt-Sivas-Ankara seferini yapan ve 300 yolcu taşıyan trende patlamaya hazır 9 kilo bomba son anda fark edilerek etkisiz hale getirildi. 4 terörist yakalandı.
- 27 Ekim gecesi Hakkâri Dağlıca’da sınırdan içeri sızan yaklaşık 150 kişilik PKK’lı grubun gerçekleştirdiği saldırı sonucunda 12 askerimiz şehit düşerken, 8 Mehmetçik teröristlerce kaçırıldı.
Gördüğünüz gibi; tüm bunlar "Hudson Enstitüsü'nde tartışılan senaryolar"ın ve “senaryo öncesi hazırlık”ların neredeyse tıpkısının aynısıdır!..
İşte, manzara ortada!..
Sivil anayasa çalışmaları, bir yandan PKK terörü, bir yandan sınır ötesi operasyon çığlıkları arasında boğulmak üzeredir!..
Tüm bunlar; "PKK" ile “dış güçler” ve onların "oligarşik işbirlikçileri" arasında "doğrudan veya dolaylı bir bağlantı" olduğunu ortaya koymaktadır ki, üzerinde ciddi ciddi düşünülmeye değer!..
1924 ANAYASASI'NA NİYE KARŞILAR?
Vakit'in, sürekli olarak "azgın azınlık" olarak tanımladığı bu "oligarşik" güçler, "sivil bir anayasa" yapılmasına karşı çıktığı gibi; bir "Atatürk Anayasası" olan "1924 Anayasası"na da karşı çıkmaktadır!..
Hayır, bunlar "gerçek Atatürkçü" değildir!.. Bunlar; ya "Atatürkçü geçinenler"dir ya da "Atatürk'ten geçinenler"dir ki, onların asıl derdi "Cumhuriyet'i korumak" değil, "darbe"lerle ele geçirdikleri "imtiyaz"ları korumaktır!..
Eğer gerçek Atatürkçü olsalardı, Atatürk döneminde hazırlanan "1924 Anayasası"na hiç dokunmazlar, bu anayasaya "Atatürk'ün hasta yatağında" yattığı 5 Şubat 1937'de "laiklik" ilkesini sokarak "Atatürk Anayasası'nı delme girişimi"nde bulunmazlar, yani "Kemalizm" adı altında "İsmetizm" anayasasını uygulatmazlardı!..
O Anayasa'ya karşıydılar, çünkü o anayasada; "Devletin dini, din-i İslâm'dır" yazıyordu!..
Aynı şekilde; 1961'de "Cemalizm" ve 1982'de "Kenanizm" anayasalarını bu millete "Kemalizm" diye yutturanlar da, aynı güçler, aynı zihniyettir!..
Hiç kuşku yok ki; Cumhuriyet'in 84. yıldönümünü kutladığımız bugünün Türkiye'sinde; "Kemalizm" adı altında "İsmetizm", "Cemalizm" ve "Kenanizm" uygulanmaktadır!..
BU GERÇEK GÖRÜLMEZSE!
İşte bu "izm"lere son verip "ideolojisiz bir anayasa" hazırlama girişimlerinin başlamasıyla birlikte "PKK terörü"nün de devreye sokulması, bize göre asla "tesadüf" değildir!..
Tam da bugünlerde "PKK terörü"nü yeniden ve daha kanlı bir şekilde devreye sokanlar ile "karşı devrim" paranoyası yaşayanlar aynı "oligarşik güç"ler ve aynı "azgın azınlık"lardır!..
Türkiye, "Vakit'in yansıttığı" bu fotoğrafı ciddi olarak değerlendirmelidir!..
Yoksa, ne "terör" sona erer, ne "şehit cenazeleri"nin ardı kesilir ve ne de "nutuk"lar biter!..
Selâm, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle