En Sıcak Konular

Mehmet Altan
Star

Mehmet Altan
0 0 0000

Şeker Hastası mısınız?



Diyabet misiniz?

Yani, şeker hastası mısınız?

Ya da bu hastalığın önceki duraklarında mısınız?

Şeker kadar maalesef yaygın bir hastalık da kanser.


Hiç temenni edilmemesine rağmen kanser hastalığının da yakın ya da uzak çevremizde kısacası hepimizin etrafında dolaştığını biliyoruz.

Hastalık iç açıcı bir konu değil... Ama hipertansiyon, kaçamadığımız, kaçınamadığımız bir meret.

Bu da çağın lanetlerinden biri.

Kardiyovasküler bozukluk diye söylenen kalp hastalıklarımız...

Nörodejeneratif bozukluk diye tabir edilen sinir sistemlerimizdeki teklemeler...

Ve daha uzatmadan bunun gibi kaçınamadığımız sağlık sorunları...

‘Hayırdır, bunlarda nereden çıktı?’ diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum.

***

Ben kendi mesleğinde, eğer var ise, son 10 yılın Nobellerini sayamayanların çok da meslek aşığı olmadıklarını düşünürüm.

Bu, yaşamlarını adadıkları mesleklerinin gelişme süreçlerine pek de ilgi göstermediklerini anlatır. Meslek sahiplerinin bile çok yakından izlemedikleri bilimdeki yeni gelişmelerle, haliyle bizlerin çoğunluğunun da pek işi olmaz.

Halbuki yukarıda sayageldiğim hastalılardan muzdarip olanlar 2007 Nobel Tıp Ödülü’ne kulak kesilseler, belaları defetme kabilinden umutları tavan yapacak.

Neden mi?

Çünkü 2007 Nobel Tıp Ödülü, kök hücre çalışmalarına verildi.

Kök hücre çalışması ne demek?

Genetik sıkıntıları aşma yöntemi demek.

Diyabetten kansere...

Hastalıklara çözüm bulmak demek.

***

Nasıl mı?

Fareler üzerinde çalışarak...

Bu farelere ‘nakavt fareler’ deniyor.

Nakavt fareler ya donduruluyor ya da genetik kodları laboratuarlarda değiştiriliyor.

Ve, fareler ile insanların sahip olduğu ortak genler üzerinde araştırma sürdürülüyor.

Buna ‘genetik hedefleme’ de deniyor.

Bu çığır açıcı kök hücre çalışmalarıyla hastalıklarının önüne geçmek hedeflenmekte...

Zaten bu seneki Nobel Tıp Ödülü de bu çalışmalarda büyük başarı sağlayan üç bilim adamına gitti.

***

Bunlardan biri İtalya doğumlu ABD vatandaşı Mario R. Capecchi...

İkincisi ABD’li Oliver Smithies...

Ve üçüncüsü İngiliz Martin J. Evans...

70 yaşındaki Mario R. Capecchi, farenin gen haritasından faydalanarak ilkel hayvanlardaki bir geni yeniden inşa etti. Bu başarısı doğuştan gelen hastalıkların nedenlerinin anlaşılmasına çok büyük bir katkı sağladı.

82 yaşındaki Smithies ise farelerde yaptığı gen çalışmasıyla kistik fibroz ve hipertansiyona çare üretti...

66 yaşındaki Evans da hastalıkların tedavisinde fare genlerinden yararlanmakta.

İşte Nobel’in bu yeni sahipleri, kök hücre çalışmalarıyla insanlığın geleceğini aydınlatan bilim adamları...

***

İnsanlığın bir karanlık bir de aydınlık yüzü var.

Bir yandan birbirine kin ve nefret kusuyor...

Birbirini öldürüyor...

Birbirini asıyor, kesiyor...

Kısacası hayatı zindan ediyor.

***

Öte yandan, nakavt fare üzerinden hastalıkları yok etmek isteyen...

Çaresizlere yardım eli uzatan...

Yoksullara kulak kabartan...

Acizlere ip atanlar da gene insanlar.

***

Türkiye, yeniden zor bir döneme girdi.

Ölümlerden... Şiddetten... Terörden...

Savaştan medet umanlar çoğalmakta.

***

Böyle bir zamanda 2007 Nobel Tıp Ödülü daha da büyük bir anlam kazanıyor.

Türkiye’nin içini karartmaya çalışanlara karşı, en çarpıcı cevap gene insanlığın aydınlık yüzünden geliyor. İnşallah, yazının başında saydığım hastalıklardan muzdarip değilsinizdir. Olsanız da olmasanız da gözlerimizi ve kulaklarımızı insanlığın aydınlık yüzüne, sesine doğrultmamızda büyük fayda var.

Aslında bunu her zaman yapmalıyız.

Ama çocuklarımızın ölüleri üzerinden siyaset yapılmaya çalışıldığı bugünlerde daha da fazla yapmamız gerekmekte.

***

İnsanları yaşatmaya çalışan 82 yaşındaki Nobelli bilim adamı ile...

Burada 20 yaşındaki çocukları öldürerek siyaset yapmaya kalkanlar arasındaki karanlık çelişkiyi de bir kez daha, çok berrak bir biçimde yeniden görmüş oluruz.


Bu yazı 1,250 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 Oku bakayım...
    • 16 Ağustos 2008 Beş yıl önce neredeydiniz?
    • 14 Ağustos 2008 Ahmedinejad’la...
    • 12 Ağustos 2008 Saakaşvili Tolstoy okudu mu?
    • 31 Temmuz 2008 ‘Kapatma ama hırpala..’
    • 14 Temmuz 2008 MİT’in Ergenekon listesi...
    • 12 Temmuz 2008 İran savaşı yaklaşıyor mu?
    • 10 Temmuz 2008 Ölümün askerleri
    • 8 Temmuz 2008 Öksüz Çocuk Eldiveni...
    • 5 Temmuz 2008 Dağbaşı
    • 28 Haziran 2008 Bir Türk neye bedel?
    • 26 Haziran 2008 Türkiye-Almanya
    • 21 Haziran 2008 ‘Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek’...
    • 13 Haziran 2008 Gerçekten cevap bu mu?
    • 11 Haziran 2008 Askeri sopa ile özen...
    • 2 Haziran 2008 Elitist mi, kitlesel mi?
    • 1 Haziran 2008 Sizi muhatabınız belirler...
    • 28 Mayıs 2008 Sivas’ın doğusu...
    • 25 Mayıs 2008 Danıştay ne karar verecek?
    • 24 Mayıs 2008 Birinci Cumhuriyet’in sonu mu?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,373 µs