En Sıcak Konular

Ahmet Altan
Taraf

Ahmet Altan
0 0 0000

Kurnazlık…



Kurnazlık, kısa bir yorgan gibidir…

Ne yaparsan yap, bir yerinden akılsızlığın gözükür.

Bizim iktidar partisinin yöneticileri kurnazlığı seviyor.

Şemdinli’de bu kurnazlığı denediler.

Oradaki büyük skandalın, suç işleyen askerlerin, patlayan bombaların, işlenen cinayetlerin üstüne gitmediler, “bu işler Ankara’ya kadar uzanıyor” diyen savcıyı mesleğinden ettiler.

Karşılığında partinin lideri Çankaya’yı alacağını sandı.

Alamadı.

Hem hukuka aldırmayan hukukçularla devlet görevlileri tarafından aşağılandı, hem de partinin lideri Çankaya koltuğuna oturamadı.

Allah’tan bizim generaller nerede duracaklarını bilemezler.

Kalkıp “27 Nisan muhtırasını” verdiler, neredeyse bütün Anadolu’yu galeyana getirdiler.

Ülkede “demokrasi patlaması” yarattılar.

İktidar da dahil gerçek “demokrasiden” yana hiçbir parti olmadığından, bu patlama “mazlum” gözükene yaradı.

Bu sayede partinin “birincisinin” kaybettiği Çankaya’yı partinin “ikincisi” kazandı.

Ama AKP seçimden önce yaşadıklarını, anlaştığını sandığı insanların kendisini nasıl hırpaladığını, muhtıranın ülkede nasıl bir ortam yarattığını unuttu.

Aldığı oyun tümünü kendi başarısının sonucu olduğuna inandı.

Görebildiğim kadarıyla bu inançla şimdi ikinci kurnazlık hamlesine hazırlanıyor.

Kurnazlık da şu:

“Ben aldığım yüzde elliye yakın oyla gider askerle anlaşırım, bu kadar oya karşı çıkamazlar, onlarla anlaştıktan sonra da Avrupa Birliği’ne, demokrasiye boşveririm, içerde türban gerginliğini keskinleştirir, askerle karşılıklı türban gerginliği üzerinden birbirimizi besleriz, böylece elin gavurunun demokrasisine aldırmadan hayatımızı sürdürürüz.”

AKP yöneticileri aslında demokrasiden de, Avrupa’dan da, estetik değerlerden de, çağdaş ölçülerden de pek hoşlanmadıkları için sürekli olarak huysuz bir at gibi Avrupa demokrasisinden kendini kurtarmaya çalışıyor.

Onun Avrupa’ya yanaşmasının tek nedeni, askerin içerde kendisine iktidarı vermemesi.

O iktidarı ancak, Avrupa’nın üyesi olarak alacağını bilmesi.

Ama askerle anlaşırsa, demokrasi olmadan da iktidarını sürdürebileceğini sanıyor.

Yüzde ellilik bir oyun da askerle yapacağı anlaşmada elini kuvvetlendireceğini düşünüyor.

Ardı ardına gelen saçmalıkların; AB yolunda ayak sürümelerin, 301. maddeyi değiştirmemek için direnmelerin, iftar vakitleri devlet memurlarının görev yerlerini terk etmelerinin, anayasa değişimini türban tartışmasına indirgemelerinin nedeni bu.

Bu kurnazlık yürür mü?

Bence yürümez.

Bir süre sonra, Avrupa Birliği’nin içindeki Türkiye karşıtları AKP’nin onlara verdiği bu kozu kullanıp Türkiye’yi dışarı iter.

Araya sürekli asker girdiği için AKP’yi eleştirmeye vakit bulamayan demokratlar yollarını AKP’den ayırır.

Devletin “derin parçası” vaktin geldiğine hükmeder.

Vatansever çeteler ortaya çıkar, bombalamalar, cinayetler artar, PKK eylemlerini çoğaltır, mitingler başlar…

AKP’yi sıkıştırmaya başlarlar.

Kurnazlığın altından akılsızlık gözükür.

AKP o zaman klasik kurnazlığıyla gene Avrupa Birliği’ne hamle eder ama büyük bir ihtimalle treni hepimiz adına kaçırmış olur.

Epey bir çalkantı yaşarız.

Aslında bu olacakları görmek çok zor değil…

Ama “kendilerni herkesten daha akıllı zanneden” AKP’nin yöneticilerini kendi kurnazlıkları kör ediyor.

Yakında taşa takılacaklar.

Sadece onlar düşse canım yanmaz…

Ne yazık ki hepimiz birlikte düşeceğiz.

Tam havalanmaya hazırlanırken…

Güzelim ülke yeniden çakılacak.

Kurnazlığın altından akılsızlık çıkacak ama…

O akılsızlık bir ülkenin geleceğine mal olacak.



Bu yazı 1,346 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 19 Ağustos 2009 Mafya, TÜSİAD, Türkiye...
    • 3 Ekim 2008 Korkmalı mıyız?
    • 16 Ağustos 2008 Yavaşlık
    • 14 Ağustos 2008 Ne oldu şimdi?
    • 12 Ağustos 2008 Ayıklamak
    • 30 Temmuz 2008 Dışarıda kim kaldı?
    • 18 Temmuz 2008 Yalanlar, gerçekler, sorular...
    • 16 Temmuz 2008 Çete
    • 14 Temmuz 2008 Emine
    • 12 Temmuz 2008 Dindarlar ve demokrasi...
    • 5 Temmuz 2008 Darbe ve medya
    • 28 Haziran 2008 Solculuk ve dindarlık, zavallılık mıdır?
    • 27 Haziran 2008 Bir darbe yandaşı
    • 26 Haziran 2008 Travma
    • 21 Haziran 2008 'Düşman değiliz be paşalar'
    • 13 Haziran 2008 Yeni sorun ihtiyacı...
    • 12 Haziran 2008 Anlamak için...
    • 2 Haziran 2008 Altınların parlaklığı...
    • 1 Haziran 2008 Fırsatçılık ve pusu
    • 28 Mayıs 2008 Her Türk asker doğar

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,030 µs