En Sıcak Konular

Hasan Karakaya
Vakit

Hasan Karakaya
0 0 0000

Başörtüsüne “Allah’ın emri” olduğu için karşılar!



Niyetim, kesinlikle “niyet okumak” değil... Ancak, “beyinlerinin derinlikleri”nde gizlediklerini ve açıkça dile getirmeseler de “söylemek istedikleri”ni gayet iyi biliyorum... 
 
 Niyetleri, “bilimsel bir gelişme”yi haber vermek değil... Amaçları, “atılan büyük adım”dan duyulan mutluluğu duyurmak da değil...
Tek amaçları; içlerindeki “inançsızlığı” ve “isyan”ı dışa vurmak...
İsyan ediyorlar!..
“Allah”a isyan ediyorlar!..
“Allah’ın yaratmasına isyan” ediyorlar!..
Yıllardır şunu iddia ettiler: “İnsanlar Hz. Adem ve Hz. Havva’dan gelmediler... İnsanlar, maymunların evrimleşmesinin bir ürünüdür!”
“Hepsi bir yana da; milyonlarca yıldır, neden bir tek maymun evrimleşip de insan olmadı?.. Maymunlar yoktan mı var oldular?.. Maymunu da yaratan Allah değil miydi?” denildiğinde apışıp kaldılar... Çünkü, verecekleri bir cevapları yoktu...
FİRAVUN VE NEMRUT’UN ÇAĞDAŞLARI!
İşte şimdi de, DNA uzmanı Dr. Craig Venter’in “laboratuvarda yapay kromozom üretildi” iddiasına dört elle sarıldılar!..
Öyle bir mutlu oldular ki, orgazm derecesinde... Mutluluklarının tek sebebi vardı... O da, Dr. Craig Venter ve 20 bilim adamından oluşan ekibin ürettiği “yapay kromozom”un, dünya basını tarafından “Tanrı’yı oynamak” diye takdim edilmesi!..
“İlk yapay canlıya büyük adım” diye atmışlar haberin başlığını... Hani, neredeyse, “Ohh... Ohh... Bilim, Tanrı’yı devre dışı bıraktı” diyecekler!.. Bunu, “içlerinden dediklerini”, ama şimdilik dışa vurmadıklarını gayet iyi biliyorum!..
“İnançsız” insanların “ezeli özlemi”dir bu!.. Tarihin ilk çağlarından bu yana “Yaratıcı ile mücadele” etmişler ve “O’nun yokluğu”nu ispat edebilmek için olmadık saçmalıklara başvurmuşlardır!..
Meselâ, Kasas Sûresi 38. ayet-i kerimede, Firavun’un şöyle dediği ifade edilir:
“Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilahınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap!.. Belki Musa’nın ilahına çıkar, bakarım!”
Nemrut da öyle değil midir?..
Nemrut, Hz. İbrahim’e şöyle demiştir:
“Senin Rabbin ne yapar, neye gücü yeter?.. Söyle bakalım ey İbrahim, Rabbini anlat!”
Bunun üzerine İbrahim Peygamber ona; “Benim Rabbim öldürür ve de diriltir” der...
Nemrut bu söz üzerine gülerek İbrahim’e;
“Bunda ne var canım... Ben de öldürür ve diriltirim!.. İşte sana ispatı” diyerek muhafızı çağırır. Zindandan iki esir getirmesini emreder.
Onlardan birini öldürür, diğerini de serbest bırakır.
Sonra da şöyle der: “İşte gördün İbrahim, benim de gücüm yetiyor, senin Rabbin gibi öldürüp diriltmeye!. Şimdi bana inandın mı söyle. Bak, demek ki ben de ilahım!!!”
TİTANİC VE CHALLENGER’DEKİ MESAJ!
Fazla uzağa gitmeye gerek yok... Şu, ünlü Titanic gemisi de öyle değil mi?.. Titanic’i yapanlar, daha gemiye yolcu alırlarken; “Öyle bir gemi yaptık ki, Tanrı bile gelse bunu batıramaz!” dememişler midir!.. Bu tavır, “insanı Tanrı’dan üstün görme” veya “insanı tanrılaştırma” değil midir?..
Peki, ne olmuştur?..
“Tanrı bile gelse batıramaz” denilen Titanic, daha ilk seferinde “Allah’ın yarattığı buzullar”a çarpıp batmıştır!..
Peki, “inançsız insanlar”ın Allah’a “isyan”ları, “eş ve şirk koşma” çabaları sona ermiş midir?..
Elbette hayır... ABD tarafından yapılan “Challenger” adlı “uzay mekiği”nin yapılış amacı da, “Allah’a meydan okumak” değil midir?..
Uzay mekiğine verilen “Challenger” isminin Türkçe karşılığı “meydan okuyan”dır!..
Kime meydan okuyan?..
Elbette “Allah’a!”
Tıpkı, bir “kule” yaptırıp, “Hz. Musa’nın ilahı”nı, yani “Allah”ı görmek(!) isteyen Firavun gibi!..
Tıpkı, “Ben de ilahım” diyen Nemrut gibi!..
ONU DA YARATAN ALLAH DEĞİL Mİ?
Lâfı uzatmaya gerek yok... “Halk”tan yüz bulamayınca, “silahlı halk devrimi”ni başaramayan ve daha sonra “kartel gazeteleri”ne sızıp oralarda çöreklenen bilumum “Marksist” ve “ateist”lerin; “halk”la ve “halkın inancı” ile savaşı devam etmektedir.
Kartel gazetelerine çöreklenen dünün “eli silahlı”, bugünün “eli kalemli” Marksist ve ateistleri; “türban”la, “kurban”la ve “Kur’an”la savaşarak, aslında “halktan intikam almaya” çalışmaktadır!..
İkide bir, bir “bilimsel gelişme”yi öne çıkararak, hâşâ “Allah’ı devre dışı bırakmaya” ve “insanı ilahlaştırmaya” yönelik yayınların temelinde “inançsızlık” yatmaktadır!..
Bugün, “Laboratuvarda yapay kromozom üretildi!.. Bu yapay kromozom 381 adet genden oluşuyor ve 580 bin kod ihtiva ediyor” deyip de, hemen ardından, bunu başaran Dr. Craig Venter adlı bilim adamını “Tanrı’yı oynayan adam” olarak göklere çıkarmakla; vermek istedikleri tek mesaj vardır:
“Allah’a eş koşmak!”
Ya da;
“İnsanı ilahlaştırmak!”
Yoksa, “bilimsel buluş” filan umurlarında değil!.. Onlar, insanoğlunu “imansızlık girdabı”na çekip, orada boğmanın çabasında!..
Dedim ya, amacım “niyet okumak” değil!..
Ama “niyet”leri de, “amaç”ları da bu!..
Yalnız, şunu düşünemiyorlar:
Dr. Craig Venter ve ekibinin laboratuvarda ürettiği “yapay” kromozomların “ana madde”sini “yaratan” kimdir?!?
Yani, Dr. Craig Venter ve ekibi, ürettikleri “yapay” kromozomları “olmayan”(!) bir maddeden, yani “yoktan”mı var etmişlerdir, yoksa yine “Allah’ın yarattığı” maddelerden mi?!?
Evet, sormak lazım:
Kainatta “yaratılmayan” ne var ki, insanoğlu “yeni bir şey” bulsun?!?
“Bulunan” her şey, zaten Allah tarafından yaratılmıştır!..
“İnançsızlar” kabul etmek istemese de!..
“ALLAH’IN EMRİ” OLDUĞU İÇİN KARŞILAR!
Size bir şey söyleyeyim mi?.. Günümüz Türkiye’sindeki “tartışma”ların temelinde de, aslında; “Allah’ı yok sayan Firavun”lar ve “Ben de ilahım!” diyen Nemrut’lar ile “Allah’a teslim olanların” mücadelesi yatmaktadır!..
Hiç şüphe yok ki; bugün “başörtüsü” takanlar ve onlara sahip çıkanlar, sırf “Allah’ın emri”ni yerine getirmek ve “O’nun rızası”nı kazanmak istemektedir!..
“Başörtüsü”ne düşman olanların asıl gerekçesi ise, “örtünme”nin “Allah’ın emri” olmasıdır!.. Evet, “başörtüsü”ne karşı çıkmalarının tek sebebi, onun “Allah tarafından emredilmiş olması”dır!..
Kalıbımı basarım ki;
Başörtüsü veya tesettür, eğer “Allah’ın emri” değil de, “bir insan buluşu” olsaydı, “karteloz”lar bu derece karşı çıkmazlar, böylesine kampanyalar yürütmezlerdi!..
Bugün, “mahalle baskısı” adı altında yürütülen ve “Eğer başörtüsü serbest bırakılırsa, başörtülüler başı açıklara baskı yapar” türünden “paranoya”larla sürdürülen kampanyaların temelinde, “dolmaları çift çift yutan kör” vatandaşın, “diğer körü de öyle sanması” saplantısı yatar!..
Hikâyeyi biliyorsunuz:
Hani, “iki kör”, karşılıklı oturmuş “dolma” yiyorlarmış da, biri diğerine, “Dolmaları niye çift çift yiyorsun?” diye sormuş da, öteki kör; “Allah’tan kork be adam!.. Sen kör ben kör, nereden çıkardın ikişer ikişer yediğimi?” demiş ya... Bunun üzerine, soruyu soran kör, şöyle karşılık vermiş: “Ben ikişer ikişer yiyorum da!”
BİZE YAPTIKLARI, KENDİLERİNE YAPILSA!
Evet, “Marksist/Ateist güruh”un çoğunda böyle bir saplantı var!..
“Bunu da nereden çıkardınız?” diye soracak olsanız, verecekleri cevap şu: “Biz öyle yapıyoruz da!”
“Ateist/Marksist güruh”un yaşadığı ya da “öyle göstermeye” çalıştığı “korku”yu, bizim M.Emin Kazcı’nın Cumartesi günü anlattığı “Temel ile Fadime’nin hikâyesi” ile izah etmek de mümkün...
Hikâye bu ya; elektrikler kesilince canı sıkılan Temel, Fadime ile sohbet etmeye başlar.
“Ben ölsem ne yaparsın Fadime?”
“Ben öldüğümde sen ne yaparsan, onu yaparım Temel!”
Temel’in gözleri faltaşı gibi açılmış:
“Vay ahlâksız, namussuz karı!”
Nedense bu ülkede “Başörtüsü serbest bırakılırsa başı açıklar okullara alınmaz, İslâmi kesim devleti ele geçirirse bizim özgürlüklerimizi kısıtlar” türünden yaygara koparanları gördükçe aklıma bu fıkra gelir.
Zira, belli ki bazı çevreler, başkalarının kendilerine, kendilerinin başkalarına davrandığı gibi davranmasından korkuyorlar.
Onların korkuları; kendilerinin başkalarına yaptığının, bir gün kendilerine yapılacak olması yani.
Daha açıkçası, aslında “kendi gölgelerinden” korkuyorlar!..
Halbuki biraz empati yapıp, “Herkes için insan hakları ve özgürlük” diyebilseler, korkuları da kaybolup gidecek.
Siz siz olun, böyleleriyle karşılaştığınızda ve size; “Devleti siz yönetseniz başı açıklara nasıl davranacaksınız?” diye sorduklarında, “Sizin başörtülülere davrandığınız gibi” demeyin.
Öyle deyince valla çok korkuyorlar!..
KAYNUKA YAHUDİLERİ’NDEN BERİ!
Korkuyorlar korkmasına da; aslında taa Kaynuka’dan beri, “yüreklere korku salıp, baskı yapan” kendilerinden başkası değil!..
Olayı biliyor olmalısınız:
Kaynuka şehrinde, “altın ve mücevherat” işini, yani “kuyumcu”luğu tekelinde bulunduran “Kaynuka Yahudileri”nden bir tüccar, “tesettürlü bir hanım”ın “ziynet eşyası” alma isteğine şöyle karşılık verir:
“Başındaki örtüyü çıkarırsan veririm!”
Bu, şunu gösterir:
“Dinsiz, imansız, Allah’sız, Kitap’sız güruh”un, “dindar” insanlar üzerinde yürüttüğü “mahalle baskısı” bugünün icadı değildir!..
Bu baskı, çeşitli metod ve şekillerde; taa Firavun’dan Nemrut’a, “Kaynuka Yahudileri”nden “laikçi azgın”lara kadar hep var olagelmiştir!..
Yalnız, tarihi belgelerle de sabittir ki;
Her “zalim”in sonunu getirecek bir “mazlum” vardır... Evet; “zalime, belâsını bulduracak” bir mazlum mutlaka vardır!..
“Kendisini ilahlaştıran”lar veya “insanlara tanrı rolü yükleyen”ler, dün nasıl “mazlumların ahı” ile yıkılmışlarsa, Titanic’ler nasıl batmış ve Challenger’lar nasıl bir bir ateş topu halinde düşmüşse, “Allah’a şirk koşanlar” da; bir gün ve bir şekilde belâsını bulacaklardır!..
Dünden bugüne, “hep buldukları” gibi!..
“Galip” gelecek olan, sadece Allah’tır..
---------
Dansöz oynat, akredite ol!
Bir zamanlar, "Perşembe günü Cuma Namazı" başlıklı bir haber vermiştik... Haberin ana konusu, "Üst düzey komutanlar"dan verilen "köylü ile birlikte olun, onlarla birlikte camiye gidip Cuma namazları kılın" şeklindeki talimatın, bölgedeki komutan tarafından anında yerine getirilme çabasıydı... Komutan, askerlerle birlikte "Perşembe" günü köye gitmiş, muhtara "Hadi Cuma Namazı kılalım" demişti!..
Olayı bize aktaran, bir "emekli tümgeneral"di!.. İşte bu manşetimiz Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt tarafından eleştirilmiş ve "Perşembe günü Cuma namazı kıldığımızı yazdılar" demişti!..
Sayın Büyükanıt böylece, "Bunları işte bu yüzden akredite yapmıyoruz" demeye getirmişti!..
Peki "akredite"ler ne yapıyor? Kimi, "lanetlenen yalanlar" yazıyor, kimi de 13 askerimizin şehit olduğu gece "vur patlasın çal oynasın" deyip "dansöz" oynatıyor!..
Şimdi, sayın Büyükanıt'ın ilk basın toplantısını bekliyorum. Bakalım "akredite" ilan ettiği kartel televizyonlarını da eleştirip, "13 şehit verdiğimiz gün dansöz oynattılar" diyebilecek mi?..
"Akreditasyon"larının iptal edilmesini zaten beklemiyorum!..
 


Bu yazı 1,651 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 CHP’nin asıl derdi, halktan kopukluk!
    • 16 Ağustos 2008 Kur’an Kursu’na düşman... Rusya’ya danışman!
    • 14 Ağustos 2008 28 Şubat sürüyor... Yoksa Kıvrıkoğlu haklı mıydı?
    • 14 Temmuz 2008 “General” olunabilir... Ama “adam”lık, zor iş!
    • 12 Temmuz 2008 “Darbe girişimleri” yetmediyse “suikast” verelim!
    • 21 Haziran 2008 “Sahtekâr kahpe”lere mahkeme tescilli cevabımdır
    • 13 Haziran 2008 Onlara dokunan yok... Millete gelince, vur abalıya!
    • 12 Haziran 2008 Onlar için “millet”in hiç önemi yok!
    • 1 Haziran 2008 Kamuoyu CHP’den açık bir özür bekliyor
    • 28 Mayıs 2008 Tarassut Köpeği işbaşında... Mı acaba?!?
    • 25 Mayıs 2008 Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu?
    • 24 Mayıs 2008 “Teslis”leri boşverin, gelin “tesis”leri gezelim!
    • 21 Mayıs 2008 Bu millet, CHP’yi niye iktidar yapmıyor!
    • 14 Mayıs 2008 İsimleri yerli, cisimleri yabancı ünlüler!
    • 9 Mayıs 2008 Böyle bir Yargı'ya; gel de güven, güvenebilirsen!
    • 8 Mayıs 2008 Mutlu’yum... Mutlu’sun!.. Mutlu’lar!.. Zafer Mutlu’lar!
    • 7 Mayıs 2008 Kurt’ta bahane, Savcı’da delil (!) bitmez!
    • 6 Mayıs 2008 “Haneye tecavüz”ün adı “gazetecilik” olmuş!
    • 3 Mayıs 2008 Özgürlük ve demokrasi ya herkese, ya hiç kimseye!
    • 30 Nisan 2008 Sanki ikinci 28 Şubat... Hep aynı film!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    13,199 µs