En Sıcak Konular

Engin Ardıç
Sabah

Engin Ardıç
0 0 0000

Ahlaksız herifler



Hiç unutmam, Beyoğlu’nun göbeğinde şakır şakır seks filmi oynatılıyor, İnci Sineması, tarih de 12 Eylül’den birkaç ay öncesi...

Ben de o kaldırımdan geçiyorum... Sinemadan çıkan abazan kitlesi arasında bir adam, önüm sıra yürüyor, bir yandan da yanında giden arkadaşına bağıra çağıra yakınıyor: Ahlaksız herifler! Ahlaksız herifler!

Kulak kabarttım, herhalde filmdeki birtakım açık saçık sahnelerden rencide olmuş... Bilmeden, yanlışlıkla girmiş olmalı...

Meğerse, kapıda sergiledikleri bazı cüretli görüntülerin filmde kesilmiş olmasından, seyirciyi kandırmalarından yakınırmış! Sözünü ettiği ahlak, ticaret ahlakı!

Eskiden Türkiye’de ticaret ahlakı yoktu.

Osmanlı ahlakı çökmüş, gayrımüslimlerin çok köklü Hıristiyan ya da Yahudi ahlakı yokedilmiş, memleketi yöneten anlı şanlı bürokrasi, yerine yeni bir ahlak sistemi kuramamıştı. Geçerli olan “rüşvet yememeye” dayalı, “ne kendisi gönenen, ne de kimseyi gönendiren” mazbut, yoksul ve mıhsıçtı bir ahlak düzeniydi ama bununla da ekonomik gelişme sağlanamıyordu.

Çetin Altan’ın babasının “kendisinden bir lira fazla kazanana hırsız, kendisinden bir lira az kazanana ayaktakımı gözüyle bakan” memur zihniyetiyle, sağlanamazdı da.

Ticaret ahlakı kurulamamıştı, çünkü yöneticiler bir burjuva sınıfının doğmasına izin vermemişlerdi. Aslında korktukları burjuva sınıfı değil, sanayileşmeyle şehirlere gelip işçi sınıfına dönüşecek olan köylülerdi. Maazaallah, sonra sosyalizm falan da çıkardı ortaya!...

“Devrimlerin tutması” için, Türkiye’de sınıfların oluşmaması gerekiyordu. “İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitle” palavrası, elbette bürokrat diktasının sürebilmesi için de şarttı.

Yoksulluğu erdem sanan bu “bozkır murtluğuna”, aptal solcularımız da destek verdiler. Onlar da kuzeydeki model olan “Bolşevik yokluklarını ve darlıklarını” matah kabul etmişler, eşitlik dengesini hep “aşağılarda” kurmayı özlemişlerdi.

Dolayısıyla, “işçi kültürü” de oluşamadı. İşçiler, işçi değil, “fabrikada işleyen köylü” olarak kaldılar. Grevlerde davul zurnayla halay çektiler. İngiltere’de ya da Fransa’da grev yapan hiçbir işçi Midlands ya da Auvergne bölgesinin “halk danslarını” oynamıyordu...

Bu ruhsuz, sevimsiz ve lezzetsiz dönemin serpintileri, yakın zamana kadar süregeldi.

Tüccar, “esas olarak kazık atmaya” yönelikti. Fatura matura da pek bilinmezdi.

Kitap yayınlayıp telif ücretimi almaya gitiğim zaman yayıncının suratıma pişmiş kelle gibi sırıttığını bilirim: Para mı? Ne parası?

Lokanta yoktu, meyhane vardı. Hangi yemeğin kaç lira olduğunu, hangi mezenin kaç kuruş yazacağını kimsecikler bilemezdi. Garsonlar müşteriyi gözleriyle şöyle bir tartarlar, “tipine göre kime ne kadar sokacaklarını” kestirip, okunması mümkün olmayan kargacık burgacık bir hesap pusulası getirirlerdi, kazığa diklenecek olana da dayak hazırdı.

Bu rezillik bugün de sürüyor da, “manita götürülen” birtakım deniz kenarı balık boğuntularında sürüyor. Dağdan gelen ayı, istavrit gibi, bizim yarısını kediye verdiğimiz çarçur balığa yüzlerce lira sökülüyor...

Ben de, kapılarında “Avrupa tarzı” yemek listesi ve de fiyat listesi bulunan, garsonun “mönü” getirdiği lokantaların arttığını görerek seviniyorum.

Birçok ticarethane, fiş istemesen de zorla veriyor, faturayı “al da sonra istersen çöpe at” diyerek uzatıyor.

Avrupa Birliği’ne asla giremeyecek olsak bile, bu serüven sırasında, “son kullanma tarihi” diye bir kavramla tanıştık.

Çünkü kapitalizm gelişiyor. Kurallarını da birlikte getirip koyuyor: Nasıl süpermarket, aptal solcularımızın çok sevdikleri “kahraman bakkalı” yokediyorsa, kayıtlı kuyutlu tacir de “çürükçü esnafı” kenara itiyor.

“Ne gerek var efendim” diyerek eve bir buzdolabı alınmasına bile karşı çıkan “İsmet Paşa yetiştirmesi” zavallılar da birer birer tarihe karışıyorlar. Kendileri çeşitli dünya başkentlerinde fink atıp halka “memur mazbutluğu” önerenler yani onların çocukları da çekilip gideceklerdir. Halkı aç bıraktılar, halk da onları kovdu. Türkiye’de yeni ve daha ileri bir dönem başlamıştır ve hiçkimsenin gücü, tarihin çarkını “kırklı yıllara” çevirmeye yetmeyecektir. Savulun ulan, Türk burjuvası -nihayet- geliyor! Burjuva gelirse, ardından adam gibi bir işçi sınıfı da -nihayet- gelecektir.

Bunu otuz yıl önce yazsam beni vururlardı.



Bu yazı 1,508 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 19 Ağustos 2009 Öyle olmayacak Tarhan Bey
    • 3 Ekim 2008 Alman oğlu Alman
    • 16 Ağustos 2008 Solculuk bile yapılır
    • 14 Ağustos 2008 Frikik istiyorlar!
    • 30 Temmuz 2008 Cirmi kadar yer yakar
    • 14 Temmuz 2008 Bizim oğlan okumasın, dersaneci olsun
    • 12 Temmuz 2008 Sıcakta serin yazı
    • 5 Temmuz 2008 Kendini genel başkan sanan genel başkan
    • 28 Haziran 2008 Korporatizm
    • 27 Haziran 2008 Bu, gazetecilik değildir
    • 13 Haziran 2008 Tekniğini merak ettim
    • 11 Haziran 2008 Devr-i saadet
    • 1 Haziran 2008 Memleket mazbut, lakin matbuat...
    • 28 Mayıs 2008 Orada serbest
    • 26 Mayıs 2008 Panpan est un pantin, Zizi est une poupee
    • 25 Mayıs 2008 Psikolojik iç savaş
    • 24 Mayıs 2008 Aslında ödleri patlıyor
    • 21 Mayıs 2008 Lahındayk
    • 19 Mayıs 2008 Sieg heil!
    • 18 Mayıs 2008 Futbolcu aydınlar

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,783 µs