En Sıcak Konular

Engin Ardıç
Sabah

Engin Ardıç
0 0 0000

Gelişerek değişiyorlar



Televizyonda yorumculuk yaptığım yıllarda vatandaşlar yolumu sık sık keserlerdi. Sokakta rahat yürüyemezdim.

“Ev sahibim beni evden çıkarmak istiyor, senden korkar, şuna ekrandan iki laf et de beni çıkarmasın” diyenler de bulunurdu, “abi, sevdiğim kız benden ayrıldı, şuna bir sert çık da bana geri dönsün” diyenler de...

Fakat o dönemde en çok karşılaştığım soru elbette “ne olacak bu enflasyon” sorusuydu.

Bu soru, belli dönemlerde “ne olacak bu seçim” şeklinde değişikliğe de uğrardı.

Yalnız sıradan halkın değil, sofrasına gazeteci toplamayı seven yeni zenginlerin “ee anlat bakalım” geyiğine de çok düştüm, içim darala darala.

Sonra hepsinden kurtuldum.

Neredeyse on yıldır televizyonda hiç mi hiç görünmemek için “azami gayret sarfettim”, beni unuttular. Şimdi yalnızca “tanıması gerekenler” tanıyorlar, gerisi beni yormuyor artık.

Diyeceğim, insanlar soru sorarlar... Bunların başında cinsel sorular gelir, sonra da “bizim maaş farkları ne zaman ödenecek” gibilerden “akçalı” sorular.

Güzin Abla ya da Haydar Dümen gibi “müesseseler” bunun için vardırlar. Bunlara danışılan dertler, döner dolaşır, erkeklerde “penisim on beş santim, acaba çocuğum olur mu” sorusuna, kızlarda da “konuştuğum çocuk beni öptü, acaba gebe kaldım mı” sorusuna indirgenir.

Fakat ne rahmetli Güzin Hanım’ın ne de Doktor Haydar’ın hiçbir zaman “niçin bunları soruyorlar da Avrupa Birliği’ni sormuyorlar” diye hayıflandıkları duyulmamıştır. Herhalde sokakta yolumu çeviren vatandaş da bana “Engin Abi, acaba Beethoven’in erken dönem yaylı çalgılar dörtlülerini mi dinlesem yoksa geç dönem eserlerini mi tercih etsem” demeyecektir.

Ramazan ayı geldi geçiyor ya, müminlerin müftülüklere yönelttikleri sorularla, daha çok da bunların yanıtlarıyla dalga geçilmiş basında, oradan aklıma geldi.

“Alo Fetva” hattı var ya, oradan işte... Ben bir de yılbaşlarında “sarhoşum gel” hattını severim. Fakat ne hikmetse bu lafı, “ben sarhoş oldum, gel beni topla” şeklinde değil de, “ohh, sarhoşum benim, gel de bana sarıl” şeklinde algılarım!

Bir hanım, bu fetva hattından Edirne Müftülüğü’ne “müracaatla”, eşinin çok içtiğini, ne yapması gerektiğini sormuş. Damadı da çok içerse, kızı aynı soruyu yirmi yıl sonra doktora soracaktır.

Müftülüğün yanıtı “Allah’a dua edin” şeklinde olmuş; sanırım “günde iki yüz elli miligram Disulfiram verin, tedaviye cevap vermezse elli miligram Naltrexone deneyin” şeklinde bir yol göstermesini kimse beklemeyecektir.

Bu sorular genellikle “çişimi yaparsam orucum bozulur mu” düzeyinde kalırlardı eskiden. Fakat halkımız müthiş bir değişim içinde bulunduğundan, sorular artık “makiyaj yaparsam orucum bozulur mu” düzeyine kadar da çıkmış. Mercedes kullanan türbanlılara, Versace giyen hacılara alıştığımız gibi bunlara da alışacağız.

Donla denize girenlere hakaret ediyoruz ama o zavallıcığın denizi hayatında ilk kez gördüğünü unutuyoruz. “Haşema Club Beach”, bize göre geridir ama köylümüze göre çok ileridir. (Fransız etkisindeki eski aydınların “plage” demiş oldukları yerlere artık Amerikan hayranlığıyla “club beach” deniliyor...)

Yaşamayı öğreniyorlar. Üç kuşak sonra yüz çizgileri de yumuşayacak, el ve ayak hareketleri incelik kazanacaktır. Beslenme bozukluğu giderilince boyları da uzayacak, çopurluk ve kavrukluk kalmayacaktır.

İşte böyle böyle, Türkiye yirmi ikinci yüzyılda basbayağı modern bir ülke olacaktır. Enseyi karartmayınız. Konunun enseyle kalçayla ve kararmayla açılmayla ne ilgisi varsa?

Peki siz ne umuyordunuz? Emir ve komuta zinciri içinde köylülere on yılda şortla tenis oynatmayı mı?

O hatayı Cumhuriyet Halk Partisi yaptı da elli yedi yıldır iktidar yüzü göremedi, göreceği möreceği de yok.



Bu yazı 1,263 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 19 Ağustos 2009 Öyle olmayacak Tarhan Bey
    • 3 Ekim 2008 Alman oğlu Alman
    • 16 Ağustos 2008 Solculuk bile yapılır
    • 14 Ağustos 2008 Frikik istiyorlar!
    • 30 Temmuz 2008 Cirmi kadar yer yakar
    • 14 Temmuz 2008 Bizim oğlan okumasın, dersaneci olsun
    • 12 Temmuz 2008 Sıcakta serin yazı
    • 5 Temmuz 2008 Kendini genel başkan sanan genel başkan
    • 28 Haziran 2008 Korporatizm
    • 27 Haziran 2008 Bu, gazetecilik değildir
    • 13 Haziran 2008 Tekniğini merak ettim
    • 11 Haziran 2008 Devr-i saadet
    • 1 Haziran 2008 Memleket mazbut, lakin matbuat...
    • 28 Mayıs 2008 Orada serbest
    • 26 Mayıs 2008 Panpan est un pantin, Zizi est une poupee
    • 25 Mayıs 2008 Psikolojik iç savaş
    • 24 Mayıs 2008 Aslında ödleri patlıyor
    • 21 Mayıs 2008 Lahındayk
    • 19 Mayıs 2008 Sieg heil!
    • 18 Mayıs 2008 Futbolcu aydınlar

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,489 µs