En Sıcak Konular

Ahmet Altan
Taraf

Ahmet Altan
0 0 0000

Bizim mahalle…



Bu çağda hala toplumun en önemli sorunu olarak “türbanı” tartışmamız yeterince tuhaf ama bu tartışmanın kendi içinde de açılan her sayfa bize yeni tuhaflıklar getiriyor.

Şimdi bizim çok sevdiğimiz bir “mahalle baskısı” kavramımız oldu.

Bu “mahalle” baskı yapacak ve bütün kadınlar türban giyecek, bütün ülke koyu Müslüman olacak.

Bizim “mahallenin” bu baskıyı yapmak için neden üniversitelerde türbanın kalkmasını beklediğini hiç anlayamadım.

Türban sadece üniversitelerde yasak. Toplumda yasak değil. Neden “mahalle” baskı yapıp bütün kadınlara türban giydirmiyor.

Neden bugüne kadar giydirmedi?

Toza toprağa bulanmamak için bütün köylüler gibi neredeyse binlerce yıldanberi başlarını örten köylü kadınlar neden hala türbana geçmediler?

Bu ülkede bir tane “türbanlı” köylü kadını gören oldu mu?

Türbanlı köylü kadını göreceğine inanan var mı?

Bu ülkenin köy yaşamını gerçekten bilen bir sosyoloğumuz var mı?

Kemal Tahir’in köy romanlarını okumuş olanları var mı?

Baş örtüsü bizde dinsel bir simge mi yoksa fiziksel şartların getirdiği zorunluluktan doğan bir gelenek mi?

Neden bu “mahalle” yüzlerce yıldanberi bir türlü doğru dürüst baskı yapmıyor da bizde içki tüketimi bu kadar artıyor?

Çok korkulan şeriat daha seksen yıl önce bu ülkedeydi.

Burası sadece şeriatla yönetilen bir ülke değildi, ayrıca bütün Müslümanların önderi olan Halife de bu topraklarda yaşıyordu.

Siz şeriatla yönetildiği sırada Osmanlı’da yaşamın nasıl olduğunu biliyor musunuz?

Hiç Ahmet Rasim’in, Refi Cevat’ın kitaplarını okudunuz mu?

Nasıl oluyordu da o şeriat düzeninde öyle hovardalıklar yaşanıyordu?

Mahalle neredeydi o zaman?

Anadolu’yla Müslümanlığın ilişkisini tam anlayamadan “mahallenin” baskısını anlamak mümkün olabilir mi?

Alevi bir gelenekten gelen Anadolu’nun Müslümanlığı yorumlama biçimi bir Arap ülkesinin Müslümanlığı yorumlama biçimine benzer mi?

Halk edebiyatının en zengin kaynağı “tasavvuf” olan bir toplumun Müslümanlığı Arapların Müslümanlığına benzer mi peki?

Kaç Arap ülkesinde “Bektaşi” fıkraları bu kadar sevilerek anlatılır?

Anadolu Allah’a inanır… Ne bu inancını engellemeye çalışanı, ne de “dinin bütün şekil şartlarını yerine getir” diye zorlayanı sever.

Bayram namazını kılar, rakısını içer… İkisine de karışılmasını istemez.

Zorlayın da bakın ne oluyor?

Niye 22 temmuz’da hem ordu, hem de Selamet Partisi kaybetti?

Bu size hiçbir şey söylemiyor mu?

Bir de Malezya meselemiz var tabii.

Allah rızası için topraklarının yarısı Avrupa’da olan bir imparatorluktan kalan bir toplumla Malezya birbirine nasıl benzeyecek?

Malezya, Batı’yla bu kadar iç içe yaşadı mı?

Malezya’nın eski ordusunun tümü Alevi miydi?

Malezya’nın padişahlık sarayının içinde kilise var mıydı?

Türkiye faşist olmaz, komünist de olmaz, şeriatla da yönetilmez.

Katı kuralları olan hiçbir yönetim bu topraklara yerleşemez.

Biraz çocuksu, biraz hergele, biraz korkak, biraz tembel, serazat yaşamaktan hoşlanan, keyfine düşkün, epeyce tembel, dalgacılığı seven, içkiden haz alan, cinselliğe düşkün bir toplumuz biz.

Her şeyden çabuk sıkılır, baskıdan kaçarız.

Siz gazeteleri hiç okumadığınızı farzederek, kendi hayatınızdan şu “mahalle baskısının” örneklerini söylesenize.

Kaçınız nerede, ne zaman, nasıl baskı gördünüz?

Bir zamanlar da “milliyetçilik yükseliyor” diye tutturmuşlardı.

O zaman da bilebildiğim kadarıyla bunun mümkün olamayacağını söylemiştim.

Seçim sonuçlarını gördük.

“Psikolojik savaşçılar” gene iş başındalar.

Gerginlik yaratmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

AKP de onlara istekle yardım ediyor..

Bu gerginlik ortamını beslemekten hiç kaçınmıyor.

Gerginlikten AKP kazanıyor ve bunun farkında..

“Psikolojik savaşçılar” sanki 22 Temmuz’un sonuçlarını görmemiş gibi seçim öncesi oyunları bir daha oynuyorlar.

Gene aynı sonucu alacaklar.

İnsanın “psikolojikçilerin” AKP ajanı olduğundan şüphe edeceği geliyor.

Bir partinin gelecek seçimleri de kazanması için bu kadar yardımı açıklamanın başka bir yolu yok çünkü.



Bu yazı 1,466 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 19 Ağustos 2009 Mafya, TÜSİAD, Türkiye...
    • 3 Ekim 2008 Korkmalı mıyız?
    • 16 Ağustos 2008 Yavaşlık
    • 14 Ağustos 2008 Ne oldu şimdi?
    • 12 Ağustos 2008 Ayıklamak
    • 30 Temmuz 2008 Dışarıda kim kaldı?
    • 18 Temmuz 2008 Yalanlar, gerçekler, sorular...
    • 16 Temmuz 2008 Çete
    • 14 Temmuz 2008 Emine
    • 12 Temmuz 2008 Dindarlar ve demokrasi...
    • 5 Temmuz 2008 Darbe ve medya
    • 28 Haziran 2008 Solculuk ve dindarlık, zavallılık mıdır?
    • 27 Haziran 2008 Bir darbe yandaşı
    • 26 Haziran 2008 Travma
    • 21 Haziran 2008 'Düşman değiliz be paşalar'
    • 13 Haziran 2008 Yeni sorun ihtiyacı...
    • 12 Haziran 2008 Anlamak için...
    • 2 Haziran 2008 Altınların parlaklığı...
    • 1 Haziran 2008 Fırsatçılık ve pusu
    • 28 Mayıs 2008 Her Türk asker doğar

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,420 µs