En Sıcak Konular

Yusuf Kaplan
Yeni Şafak

Yusuf Kaplan
0 0 0000

ABD'de İncil'in ruhu, burada laiklik hassasiyeti!



Türkiye'de adına laiklik hassasiyeti denen şey, bazen zıvanadan çıkıyor ve insanı resmen çıldırtacak boyutlar kazanıyor.

Amerika'nın kurucu babalarından Thomas Jefferson, Amerikan anayasasının ruhunu İncil'in oluşturduğunu söyler.

Peki, aynı şeyi, biz söyleyebilir miyiz? Meselâ Türkiye'nin anayasasının ruhunu Kur'ân oluşturur, İslâm oluşturur, diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Böyle bir şey söyleyen adama Türkiye'de hayatı zindan ederler.

Ama bir dakika arakdaş? Amerikan Anayasasının ruhunu İncil oluşturabilir de, Türk anayasasının ruhunu neden Kur'ân oluşturamaz? Zaten 100 sene öncesine kadar Kur'ân / İslâm oluşturmamış mı bizim anayasamızı da, ruhumuzu da, mayamızı da, tarihimizi de, sanatımızı da, düşünce hayatımızı da?

Amerikan anayasasının ruhunu İncil oluşturur ama bizimkisini Kur'ân oluşturamaz. Bu, teklif dahi edilemez, hatta hayal bile edilemez. Kimin ne haddine? İyi de neden? Çünkü Amerikalılar, aptal; biz akıllıyız da o yüzden!

Mehmet Ali Birand, Türkiye'deki anayasa hazırlıklarının Avrupa'daki yansımalarını ve yankılarını Brüksel'den Kanal D anahaber'e aktarırken “Avrupalılar, tek bir şey üzerinde titriyorlar: Laiklik, laiklik, laiklik!” diyordu o her zamanki “heyecanlı” hâliyle...

Nitekim, M. Ali Birand Brüksel'de AB'nin, AP'nin ve AK'nin koridorları arasında mekik dokurken, aynı saatlerde, AP'nin (Avrupa Parlamentosu) Alman Hıristiyan Demokrat üyesi Renate Sommer de “Avrupa'da Şeriat” başlıklı konferansta konuşuyor ve Türkiye'deki laiklik konusunda kaygılı olduğunu, Türkiye'de özgürlüklerin yavaş yavaş budandığını söylüyordu; bazı belediyelerin içki yasağı koyduğu iddiasını da buna örnek olarak da gösteriyordu.

NTV'den de izlediğim ve Milliyet'te yer alan kendisiyle ilgili haberde, Sommer'in, “dini inançların kamusal alanda bir baskı unsuru haline getirilmemesi için Türkiye'yi yakından izleyeceklerini” söylemiş.

Yalnızca bir AP üyesinin Türkiye için duyduğu bir laiklik hassasiyetinden sözetmiyoruz. AB'nin kurucu babaları da, ABD'nin kurucu babalarının çocukları da Türkiye'nin laikliği konusunda çok hassaslar. AB'den yapılan hemen hemen bütün açıklamalar, anayasa hazırlıklarından itibaren hükümetin aleyhine dönük açıklamalar. Bu konuda açıklama yapan bütün yetkililer, Türkiye'deki laiklik konusundaki kaygılarını dile getiriyorlar.

Başından beri, Schroeder'den Clinton'a, Wolfowitz'den Perle'e kadar belli başlı bütün Batılı liderler, Türkiye'deki laiklik konusunda çok hassas olunması ve “Türkiye'deki laikliğin yara almaması için laiklerin İslâmcı radikallere karşı desteklenmesi” gerektiğini söyleyip duruyorlar. Bu söz, eski Alman Başbakanı Schroeder'e ait bir söz.

Türkiye'de de “laiklik, laiklik” diye diye burnundan soluyarak sadece milletin değil, laikliğin de burnundan getiren tuhaf insanlar var. Hırsızlığı, yolsuzluğu, elde ettikleri gücü meşrulaştırmak ve devam ettirebilmek için, laiklik diye bir hayalet güç icat etmişler, ona yüce, kutsal, dinsel, tanrısal anlamlar ve güçler yüklemekte hiç bir sakınca görmüyorlar!

Adama bakar mısınız? Cumhurbaşkanının eşi başörtülü diye ve onu da karşılamamak için tam bir şark kurnazlığıyla karşılama protokolünden hemen sıvışıyor. Sonunda cumhurbaşkanına karşılama töreninin sonunda eşlik ediyor. Pes doğrusu!

Ne demişti Şerif Mardin: “Başörtüsü yasağı ahlâkî bir sorun hâline geldi. Derhal kaldırılmalıdır.”

Başörtüsüne ve başörtülü insanlara vebalı muamelesi yapan insanlar, kendilerini gözden geçirmeliler: İnsaf, vicdan, merhamet, hak, hukuk, adalet duygusu adına en küçük bir kırıntı var mıdır, kalmış mıdır içlerinde, şöyle bir durup düşünmeliler.

Ama asıl kafama takılan soru şu benim: Türkiye'deki laiklerle Avrupalılar, (Avrupalıların laiklikten hazzetmeyenleri bile! Evet aynen öyle!) neden laik Türkiye konusunda çok hassasiyet gösteriyorlar acaba?

 

 

 



Bu yazı 1,066 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Temmuz 2008 Ergenekon'la “dolmuşa bindirilmediğimizden” emin miyiz?
    • 21 Temmuz 2008 Televizyonu dönüştürmek ve dil kurmak
    • 14 Temmuz 2008 Medya, nasıl seküler 'kilise'lere dönüştü?
    • 27 Haziran 2008 Travma ve yok oluş süreci
    • 27 Haziran 2008 Travma ve yok oluş süreci
    • 26 Mayıs 2008 Küresel İngiliz hâkimiyetine doğru (mu?)
    • 19 Mayıs 2008 İngilizlere dikkat!
    • 28 Nisan 2008 Laikçilik zırhıyla Türkiye'yi satıyorlar!
    • 25 Nisan 2008 Medeniyet yoksa, medîne de, din de yok olur
    • 18 Nisan 2008 Peygamberî çağ/rı
    • 24 Mart 2008 Çağa tanıklık, peygamberî soluk ve öncü varoluş kuşağı (2)
    • 17 Mart 2008 Türkiye bağımsızsa, Türkiye'yi bağlayan şey ne öyleyse?
    • 14 Mart 2008 Yalıtılmış masal perdesinden ruhsuz heykeller yapmak
    • 10 Mart 2008 "32. Gün"ün yaptığı şey televizyonculuk mu?
    • 3 Mart 2008 Aydınlanma mı dediniz? Peki, nerede Kant'ınız, Diderot'nuz, Voltaire'iniz?
    • 25 Şubat 2008 Kurumları kezzapladık, şimdi sıra insanlarda mı?
    • 18 Şubat 2008 Konya modeli
    • 15 Şubat 2008 Türkiye neden durdurulmalı; ama durdurulamaz?
    • 11 Şubat 2008 'Medya terörü' derhal durdurulmalı!
    • 4 Şubat 2008 21. yüzyılı "Türkiye" başlatacak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,524 µs