En Sıcak Konular
Sabah
Engin Ardıç
0 0 0000
Ohhh
Uçaktan indim, yağmur çiseliyor, ohhh...
Gece battaniye örtündüm, gene de üşüdüm, ohhh...
Sabah penceremi açtım, odaya tatlı bir serinlik çöktü, ohhh...
Kalın T-Shirt ince geldi, içime fanila da giydim, ohhh...
Nem yok, bacak ağrılarım, sırt ağrılarım şıp diye kesildi, ohhh...
Güneş çıktı ama etkisiz, korunmak için şapka giymeme gerek yok, ohhh... (Bu cümle Atatürk devrimlerine karşı değildir.)
Orada Türk gazeteleri de yok, ohhh... Almanya baskılarını almıyorum, çünkü Mannheim kasaplarıyla Hannover bakkallarının reklamları beni ilgilendirmiyor, ohhh...
Bilgisayarımı da yanımda getirmedim, Internet yüzü de görmüyorum, ohhh...
“Zehirli ortamlardan” uzaktayım, ruh sağlığımı korumaya aldım, itsiz kopuksuz bir hafta geçirmektir amacım, ohhh...
Ekmeğe zam geldi ama halk ayaklanmadı, başkanın sallandığı falan yok, döndüm baktım, Türk basını gene yalan yazmış, ohhh...
Türk basınının bir kesimi, kulağından fare ölüsü gibi tutulup kapı önüne konulmak üzere yığılmış beni bekliyor, kapıcı da onları kiloyla satıp yolunu bulmak için yolumu gözlüyor, ohhh...
Orada hiçkimse, kasabadan bozma ruhsuz bir bozkır şehrinde verilen sıkıcı davetlere kimin karısıyla birlikte, kimin de “sap” çağırıldığını tartışmıyor, ohhh...
Kimse Sarkozy’ye “monsieur le president” mı desem yoksa “mon president” mı desem diye kara kara düşünmüyor, çünkü onların dilinde “mon president” diye bir laf yok, ohhh...
Langeais şatosunun kara mazgalları ve kaldırılıp indirilen ortaçağ köprüsüne karşı oturdum Chinon şarabı içiyorum, halktan kopuk derler ama dincilere yağ çekiyor diyemezler, ohhh... Buradan da Azay şatosuna gideceğim, orada da Bourgheuil şarabı içeceğim, ne derlerse desinler, ohhh... Pahalı değil yahu, şişesi altı avro, kendisi şurup gibi, ohhh...
Acaba Cecilia başını mı bağlar yoksa kıçını mı açar, orada hiçkimse dert etmiyor, ohhh...
“Şimdi fen ilerledi”, iletişim eskisi gibi değil, dönüş uçağına binmeden önce yakınlarına telefon ediyorsun, darbe var mı yok mu diye soruyorsun, varsa binmiyorsun, ohhh...
Fakat geliyorsun, Şakir yok.
Kapılardan sığmayan dağ gibi Şakir yok.
Yakışıklı arkadaşım Şakir yok.
Bir gün başkaları da dönüp gelecekler, bu sefer ben olmayacağım.
Kimlerin sevineceğini de biliyorum.
Bana tören mören de yapmazlar bunlar.
Onun için, satmışım anasını, ohhh...
Bu yazı 1,465 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
19 Ağustos 2009
Öyle olmayacak Tarhan Bey
-
3 Ekim 2008
Alman oğlu Alman
-
16 Ağustos 2008
Solculuk bile yapılır
-
14 Ağustos 2008
Frikik istiyorlar!
-
30 Temmuz 2008
Cirmi kadar yer yakar
-
14 Temmuz 2008
Bizim oğlan okumasın, dersaneci olsun
-
12 Temmuz 2008
Sıcakta serin yazı
-
5 Temmuz 2008
Kendini genel başkan sanan genel başkan
-
28 Haziran 2008
Korporatizm
-
27 Haziran 2008
Bu, gazetecilik değildir
-
13 Haziran 2008
Tekniğini merak ettim
-
11 Haziran 2008
Devr-i saadet
-
1 Haziran 2008
Memleket mazbut, lakin matbuat...
-
28 Mayıs 2008
Orada serbest
-
26 Mayıs 2008
Panpan est un pantin, Zizi est une poupee
-
25 Mayıs 2008
Psikolojik iç savaş
-
24 Mayıs 2008
Aslında ödleri patlıyor
-
21 Mayıs 2008
Lahındayk
-
19 Mayıs 2008
Sieg heil!
-
18 Mayıs 2008
Futbolcu aydınlar
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle