En Sıcak Konular
Star
Mehmet Altan
0 0 0000
Oku bakayım...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 1 Ekim’deki TBMM açış konuşmasını hem dinledim, hem de birkaç kez farklı açılardan okudum. Konuşmanın iskeletini AB oluşturuyordu.
AB ile ilgili en vurucu cümle ise şuydu: ‘Kendi haline bırakarak sürecin arzu edilen hızda ilerlemesini sağlamak ve Türkiye’yi AB’nin 2014 mali perspektifine hazırlamak mümkün değildir. Atılması gereken adımlar sürekli ve süratli biçimde atılmalıdır.’
Türkiye’yi ‘AB’nin 2014 mali perspektifine hazırlamak’ gibi bir ‘siyasal irade’ var mı?
Doğrusu ben göremiyorum.
* * *
Olması için ne yapmalı?
Cumhurbaşkanı Gül’ün içerikli konuşmasının sadece bu bölümünü yeniden tüm ilgililere altını çizerek duyurmak bir çare olabilir mi?
Doğrusu onu da tam bilemiyorum ama deneyelim:
‘Öncelikle Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne artık sadece bir aday ülke değil, katılımcı ülke konumunda olduğuna dikkatinizi çekmek isterim.
Dolayısıyla, AB ile devam etmekte olan tam üyelik müzakerelerimizin sağlıklı biçimde ilerlemesini temin etmek, toplum olarak bir önceliğimiz olmalıdır.’
* * *
‘Müzakerelerin başarıyla sonuçlanması ise ülkemizin bu süreci partilerüstü bir anlayışla sahiplenmesine, çok sayıda reformu kısa bir zaman dilimine sığdırmasına bağlıdır.
Siyasi kriterler alanında atılacak adımlar sadece bir mevzuat değişikliği olarak algılanmamalıdır.
Bunlar aynı zamanda bir zihniyet değişimini beraberinde getirmelidir.
Bu çerçevede, özellikle bireysel hak ve özgürlükler en geniş manada güvence altında olmalı, yasal düzenlemelerin uygulanmasında demokratik anlayış belirgin bir şekilde gözetilmelidir. ‘
* * *
‘Yasal düzenlemeler kadar, yargı ve temel haklar alanında yapılması gereken reformlar da Avrupa Birliği sürecini yakından ilgilendirmektedir. Bu alanda da, ilgili tüm tarafların aktif katılımı şarttır.
Öngörülen yargı reformu, sadece demokratik standartlarımızı yükseltmekle kalmayacaktır. Ülkemizde öngörülebilirliği ve istikrarı pekiştirecek, şeffaflığı arttıracaktır.
Böylece, kalkınma çabalarımıza da sağlam bir zemin oluşturacaktır.’
* * *
‘Avrupa Birliği’ne tam üyelik yolunda hazırlanmakta olan Ulusal Program herkesin katkısıyla şekillenmeli ve hızla hayata geçirilmelidir.
Bu kapsamda, insanımızın refahını ve yaşam standardını arttıracak konulara öncelik verilerek, gerekli reformlar kararlılıkla gerçekleştirilmelidir.
Çevre ve sağlıktan iş güvenliğine, tüketici haklarından sosyal politikalara, ulaştırmadan enerjiye, yargı bağımsızlığı, kadın-erkek eşitliği ve çocuk hakları başta olmak üzere, temel haklardan fikri mülkiyet hukukuna, bilgi toplumu ve medyadan tarım ve kırsal kalkınmaya, kısaca tüm önemli alanlarda insanımızı hak ettiği düzenlemelere ve uygulamalara kavuşturmalıyız.’
* * *
‘Yanlış algılamaları düzeltmek için ülkemizin köklü tarihi ile çağdaş gelişmelerini Avrupa ve dünya kamuoyu ile güçlü bir iletişim stratejisi kapsamında paylaşmalıyız.
Bu sürece kamu, özel kesim, sivil toplum, medya, spor, bilim, kültür ve sanat alanları başta olmak üzere her alanda önem vermeliyiz.
Tabii bu süreçte Avrupa Birliği’nin de üzerine düşen bazı görevleri yerine getirmesi gerektiğini düşünüyorum.’
* * *
‘Öncelikle, 15 ülkeden 27 ülkeye ulaşmış olan Birlik’in geleceğini masaya yatırırken, günlük ve kısa vadeli bir bakış açısından uzaklaşarak, kurucu liderlerin yıllar evvel ortaya koymuş oldukları temel kuruluş felsefesine, barış ve istikrara endekslenmesi ve hedefe yönelik bir vizyonla geleceğini değerlendirmesi gerektiğine inanıyorum.
Biz Türkiye olarak, kendi sorunlarını aşabilmiş, uyum ve güven anlayışını muhafaza eden, bölgesinde gerçek liderlik yapabilen, hatta dünyadaki gelişmeler karşısında dengeleyici bir güç konumuna gelebilmiş bir Avrupa Birliği hayal ediyoruz.
Kendi bünyesindeki farklılıkları kucaklayabilen, çok kültürlü büyüyen güçlü ve sağlam bir Avrupa Birliği’nin bir üyesi olmak istiyoruz.
Böyle bir Avrupa Birliği’ni yaratmayı birlikte başarabileceğimizi biliyorum.’
* * *
‘Bir kez daha altını çizmem gerekirse; tarama sürecini bitirdiğimiz ve fasılları fiilen açmaya başladığımız bu dönemde elimizde hazır bir yol haritası vardır.
Yapılması gerekenler bellidir.
Kendi haline bırakarak sürecin arzu edilen hızda ilerlemesini sağlamak ve Türkiye’yi AB’nin 2014 mali perspektifine hazırlamak mümkün değildir.
Atılması gereken adımlar sürekli ve süratli biçimde atılmalıdır.
TBMM’nin bu süreçle ilgili yasaları öncelikli olarak ve özel gündemle ele alması önemlidir. Hatta bu vesileyle AB Uyum Komisyonu’nun güçlendirilmesinin çok yararlı olacağı kanaatindeyim.
Yüce Meclisi ve siz değerli milletvekillerini bu sürece titizlikle sahip çıkmaya davet ediyorum.’
Bu yazı 2,214 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Oku bakayım...
-
16 Ağustos 2008
Beş yıl önce neredeydiniz?
-
14 Ağustos 2008
Ahmedinejad’la...
-
12 Ağustos 2008
Saakaşvili Tolstoy okudu mu?
-
31 Temmuz 2008
‘Kapatma ama hırpala..’
-
14 Temmuz 2008
MİT’in Ergenekon listesi...
-
12 Temmuz 2008
İran savaşı yaklaşıyor mu?
-
10 Temmuz 2008
Ölümün askerleri
-
8 Temmuz 2008
Öksüz Çocuk Eldiveni...
-
5 Temmuz 2008
Dağbaşı
-
28 Haziran 2008
Bir Türk neye bedel?
-
26 Haziran 2008
Türkiye-Almanya
-
21 Haziran 2008
‘Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek’...
-
13 Haziran 2008
Gerçekten cevap bu mu?
-
11 Haziran 2008
Askeri sopa ile özen...
-
2 Haziran 2008
Elitist mi, kitlesel mi?
-
1 Haziran 2008
Sizi muhatabınız belirler...
-
28 Mayıs 2008
Sivas’ın doğusu...
-
25 Mayıs 2008
Danıştay ne karar verecek?
-
24 Mayıs 2008
Birinci Cumhuriyet’in sonu mu?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle