En Sıcak Konular
Radikal
Avni Özgürel
0 0 0000
Asker ne der?
Yazıya başlarken ifade etmem gereken bir husus var. Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde AKP ve Abdullah Gül'ün ismi etrafında estirilmeye çalışılan olumsuz hava ve üretilen senaryolar öylesine karabasan tabloları içeriyor ki, insan ister istemez bu düşünceye itibar edenlerde Cumhuriyet'e ve Atatürk'ün eserinin sağlamlığına dair hiçbir inanç bulunmadığını düşünüyor.
Bu durum şüphesiz milli mücadeleye ve Mustafa Kemal'e yapılabilecek en büyük haksızlık. Cumhuriyet'in ve laik devlet anlayışı sayesinde elde edilen kazanımların pamuk ipliğiyle bağlı olduğu hissine sahip olanların varlığı; Cumhuriyet'e ve laik düzene muhalif olanların varlığı kadar rahatsız edici. İki uçta yer alanların sayıca az olmalarına bakarak ehemmiyet vermemek mümkün değil.
Zira işgal ettikleri konum dolayısıyla gürültü çıkarma kabiliyetleri yüksek olan zıt kardeşler biribirlerinin varlık sebebi, delili ve gerekçesi.
Şimdi esas konumuza geçebiliriz. Mesele malum: Gül'ün cumhurbaşkanı adaylığı. Ordunun tavrının ne olacağıyla başlayıp, Gül'ün eşinin türban kullanıyor olmasını askerlerin içlerine sindirip sindiremeyeceklerine kadar uzanan bir dizi soru var gündemde.
Bu durumu teorik planda sosyal bilimler ve demokratik değerler açısından irdeleyip 2. cumhuriyetçilerin aklıyla sakil mevzu saymak akla ziyan. Herhangi bir Batı ülkesinde bırakın krizi, tartışma sebebi olacak derecede bile ciddiye alınmayacak konular Türkiye özelinde önemli. Üstelik sadece birileri bunları önemli saydırmak istediği için ya da bunları önemli saydırmayı kendisini önemli saydırmanın aracı olarak gördüğü için önemli de değil! İmparatorluğun yıkılış ve Cumhuriyet'in inşası sürecinde yaşananların milli hafızada bıraktığı izler dolayısıyla önemli.
Hülasa, ordu ne düşünür sorusu, başka ülkelerde iç ve dış güvenlik meseleleri söz konusu olduğunda akla gelirken; Türkiye'de asırlar öncesinden beri ciddi bütün siyasi dönemeçlerde göz ardı edilmeyen bir soru. Orta Asya'dan Anadolu'ya kurulmuş Türk devletlerinin tamamında siyasi erki elinde bulunduranlar içinde 'Ordu ne düşünür' sorusunu zihninden çıkarmış tek bir kişi yok.
Gül'ün cumhurbaşkanlığı meselesini değerlendirirken ne yazık ki kimi AKP'lilerin ya da AKP'ye yakın bazı kalem sahiplerinin unuttuğu hususlardan biridir bu. Ordu için de, çağdaşlaşma, gelişme, Batı dünyasıyla bütünleşme önemlidir kuşkusuz; ama asker ülkenin bütünlüğü, milletin birliği söz konusu olduğunda, bedeli nedir diye düşünmez, feda edilemeyecek hiçbir şeyin bulunmadığına inanır.
Gül'ün adaylığının açıklandığı ilk günden itibaren askerin duyarlılıkları, hangi konuda ne düşündüğü, hassasiyetleri meydanda. Malum bildiriler yayımlandı, demeçler verildi. Bunlarda abartılı, maksadı aşan, hatta kabul edilemez derecede vahim sayılabilecek hususlar bulunduğu gerçektir.
Ama bu süreçte duyarlılıkların açık şekilde ortaya konulduğu da inkâr edilemez.
Şayet Gül demokrasi adına dillendirilen şamataya kulak asmayıp bu duyarlılıkların farkında olmanın kendisine yüklediği sorumlulukla hareket ederse, şüpheniz olmasın ki Türkiye Cumhuriyeti, tarihin önüne koyduğu en hassas meselelerden birini çözmüş, rafa kaldırmış olur.
Gül'ün Çankaya'ya çıktıktan sonra AKP'ye arkasını döneceğine inanmam. Ama AKP'liliğinin sona erdiğinin işaretlerini görmek herhalde herkesi rahatlatacaktır.
Gül, dezavantajlar yanında önemli avantajlarla çıkacak Çankaya'ya. Sisteme itirazdan kaynaklanan siyasi geleneğin içinden gelen, ancak sistemin cumhurbaşkanlığına taşıdığı kişi olarak onun pek çok konuda takınacağı tutum, sergileyeceği tavırla ülkenin sinir düğümü haline gelmiş sorunların aşılması kolaylaşabilir. Bakarsınız, Türkiye'de gerçek manada demokrasinin yerleşmesinin ön ve bence ilk şartı olan Siyasi Partiler Kanunu'nu gündeme getirerek, hakiki manada saltanatı kaldırmayı 'cumhur'u hâkim kılmayı bile başarır! Osmanlı padişahlarının Cumhuriyet'in başbakanları kadar yetkili oldukları sadece zandan ibarettir. Saltanatı kaldırmış olmak, hanedanı tasfiye etmek denildiğinde aslında durup bugüne bakmak lazım.
Bu yazı 1,854 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
18 Nisan 2010
Doğum gününde sevgiliyi hatırlamak...
-
3 Ekim 2008
Gerçek gündem ve eğlence
-
14 Ağustos 2008
Bir test, 2 bin ölü!
-
30 Temmuz 2008
İddianamenin şifresi
-
12 Temmuz 2008
Ordu ne düşünür?
-
2 Temmuz 2008
AKP davası ve Ergenekon
-
26 Haziran 2008
Travma!...
-
21 Haziran 2008
Yeni dönemde Tayyip Erdoğan ve...
-
12 Haziran 2008
Yargı kılıf işlevi görmeye başlarsa!..
-
28 Mayıs 2008
Kritik dönemeç
-
21 Mayıs 2008
Mahkeme nasıl kışkırtılır?
-
14 Mayıs 2008
Sahtelik, devlet ve siyaset
-
8 Mayıs 2008
Erdoğan’ın yol haritası
-
30 Nisan 2008
CHP değişirse her şey değişir!..
-
23 Nisan 2008
Laikliği masaya yatırmak!
-
16 Nisan 2008
Perdeyi kaldırmak
-
9 Nisan 2008
AKP nasıl kurtulmaz?
-
2 Nisan 2008
Tayyip Erdoğan
-
26 Mart 2008
Başımıza gelenler...
-
19 Mart 2008
Siyasi tarihin ayıplı sayfaları
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle