En Sıcak Konular

Ahmet Altan
Taraf

Ahmet Altan
0 0 0000

Her Türk asker doğar



Benim yaşımdaki bir Türkün şaşırma duygusu epeyce bir aşınmıştır.
Kolay kolay şaşırmayız.
Tuhaflıklar, bu ülkede “normalin” bir parçasıdır.
Biraz daha eski bir dille ifade edersek, “tabiatı, gayritabiiliklerden” oluşmuş bir toplum burası.
Ama bazen öyle şeyler oluyor ki “tuhaflığın” bu kadarı, senin elde kalmış o son şaşırma kırıntılarını bile ayaklandırıyor.
“Yok canım” diyorsun, “artık bu da olmaz.”
Politika editörümüz İnci Hekimoğlu, toplantıda “şunu bir dinleyin” diyerek Bülent Ersoy hakkındaki iddianameyi okuyunca, doğrusu ya, masadaki herkes önce bir irkilip sonra kahkahalarla gülmeye başladı.
Gülünmeyecek gibi de değildi.
Savcı, hukuku falan unutmuş, aklına ne gelirse yazmıştı.
Tam bir “mahalle kahvehanesi” üslubunda esip gürlemişti.
Şu meşhur “mahalle baskısı”nın yazıya dökülüp “iddianame” kılığına girmiş haliydi karşımızdaki.
Savcı, Bülent Ersoy’u “suçlamak” için “her Türk asker doğar” klişesini bile eklemişti iddianameye.
Hukukçular benden daha iyi bilirler ama hukuk tarihinde “her Türk asker doğar” türünden bir lafı, “suçun” kanıtı olarak gösteren bir iddianameye herhalde pek sık rastlanmaz.
Böyle bir söz, çocuklarının beynini militarizm propagandalarıyla yıkayan bir toplumun sokaklarında, kıraathanelerinde, pazaryerlerinde, insanları “parasız” bir askerlik görevine zorlamak için “mahalle baskısı”nın bir aracı olarak tekrarlanabilir, ama bir iddianamede...
Türkiye için bile fazladır bu.
Bu, hukukun “mahalleleşmesi”, ölçülerini tümden yitirmesi anlamına gelir.
Bugün de yaşadığımız tam olarak bu.
Adalet mekanizmamız şirazesinden çıktı, ölçüsü, ilkesi kalmadı.
Hukukçularımız, hukuka aldırmıyor.
Ve, biz tam anlamıyla Kafkayen bir kâbus yaşıyoruz.
Çünkü hukukçular pervasızca hukukun sınırlarını çiğneyip geçiyor ama bunu eleştirdiğiniz zaman sizi mahkemeye gönderiyorlar.
Hukukçuların hukuksuzluğu serbest, bunu eleştirmek yasak.
Bir kısır döngünün içine hapsolmuşuz.
İki temel sorun çıkıyor karşımıza bu noktada, birincisi bu ülkedeki “zorunlu askerliğin” tartışılamaz olması ve bunun tartışılmasını engellemek için hukukun bütün sınırlarının zorlanması.
Niye bu ülkede gençlerin en önemli zamanını çalıp götürüyor askerlik?
“Her Türk asker doğduğu” için ben bu soruyu soramaz mıyım?
Şimdi benim hakkımda da bir dava açarlarsa, iddianameye “her Türk asker doğar” diye mi yazacaklar? Sorduğum sorunun cevabı bu mu?
Böyle soruların sorulmasını istemiyorlar biliyorum, bu ülkenin halkı her şeye “sorgusuzca” teslim olsun arzusundalar.
Ve sorulacak soruların önünü yasaklarla kesmeye çalışıyorlar.
Ama askerlik “zorunlu” olunca, eğitimden hukuka kadar birçok konuda çağın gerçeklerine uymayan bir çarpılma yaşıyoruz.
Her şey, insanları hiç soru sormadan askere gitmeye ikna edecek biçimde düzenleniyor.
Her eleştiri ya da soru mahkemeye gönderiliyor.
İkinci sorunumuz ise yargının siyasallaşması, halktan asla oy alamayacak siyasi bir partiye dönüşmesi.
Hangi kurum olursa olsun, bir kurum siyasallaştığı zaman kaçınılmaz olarak kendi mesleki ölçülerini ve değerlerini kaybeder.
Siyasallaşmış bir ordunun askerî yetenekleri azalır, siyasallaşmış bir adalet sisteminin terazisi çarpılır.
Biz bu çarpık teraziye artık neredeyse her gün rastlar olduk.
Adalet sisteminin içinde, eminim, bundan rahatsız olan insanlar da vardır ama onların sesi hiç çıkmıyor.
Biz hukuk adına hep “tuhaflıklarla” karşılaşıyoruz.
“Her Türk asker doğar” lafını “suç kanıtı” olarak iddianameye yazan savcılar var bu ülkede.
Kimse hesap soracak mı?
Hayır.
Çünkü “mahalle” bunu normal karşılıyor.
Bu mahallede “militarist” propaganda, hukuktan çok daha önemli.
“Her Türk asker doğar” lafına herkesin inanmasını bekliyorlar.
Lafın saçmalığının bir önemi yok.
Her Türk asker doğuyor.
Belki de şu “Türk” lafını biraz daha detaylandırmak bize durumu daha iyi anlatacak.
“Her Türk, dolayısıyla her Türk hukukçusu asker doğar.”
O yüzden de bir türlü hukukçu olamaz.
Sanırım, işin özeti bu.


Bu yazı 1,258 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 19 Ağustos 2009 Mafya, TÜSİAD, Türkiye...
    • 3 Ekim 2008 Korkmalı mıyız?
    • 16 Ağustos 2008 Yavaşlık
    • 14 Ağustos 2008 Ne oldu şimdi?
    • 12 Ağustos 2008 Ayıklamak
    • 30 Temmuz 2008 Dışarıda kim kaldı?
    • 18 Temmuz 2008 Yalanlar, gerçekler, sorular...
    • 16 Temmuz 2008 Çete
    • 14 Temmuz 2008 Emine
    • 12 Temmuz 2008 Dindarlar ve demokrasi...
    • 5 Temmuz 2008 Darbe ve medya
    • 28 Haziran 2008 Solculuk ve dindarlık, zavallılık mıdır?
    • 27 Haziran 2008 Bir darbe yandaşı
    • 26 Haziran 2008 Travma
    • 21 Haziran 2008 'Düşman değiliz be paşalar'
    • 13 Haziran 2008 Yeni sorun ihtiyacı...
    • 12 Haziran 2008 Anlamak için...
    • 2 Haziran 2008 Altınların parlaklığı...
    • 1 Haziran 2008 Fırsatçılık ve pusu
    • 28 Mayıs 2008 Her Türk asker doğar

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    9,435 µs