Bugün
Gülay Göktürk
0 0 0000
Tam Gün Yasası 2
Türkiye'deki doktor kıtlığını bir önceki yazımda Sağlık Bakanlığı'nın rakamlarıyla ortaya koymuştum. Bakanlık'ı, gerek özel hastane açılmasını zorlaştırıcı tedbirlere iten, gerekse Tam Gün Yasası'nı çıkarmaya yönelten temel etkenin bu kıtlık olduğu ifade ediliyor.
Peki bu doğru bir mantık mı? Bir yerde, uzun zamanda yetişen, yüksek vasıflı bir emeğin kıtlığı varsa, siz o vasfa sahip olanların çalışma saatlerini kısıtlamakta, kıtlığı azaltmış mı olursunuz, arttırmış mı? Şu anda hem devlet hastanesinde, hem de kendi muayenehanesinde veya özel hastanede çalışan uzman hekimlerin çoğunun günlük mesaileri yaklaşık 12 saati buluyor. Genelikle sabahtan 15-16'ya kadar hastanede, ondan sonra da gecenin 9'una kadar muayenehanelerinde çalışıyorlar.
Eğer siz Tam Gün Yasası ile bu kişilerin hastane dışında çalışmasını yasaklarsanız, muhtemelen hastaneden 3'te 4'te değil ama 5'te çıkacak, yani toplam olarak günde 4 saat daha az çalışmış olacaklar. Bu, bu kadar değerli bir işgücünün yüzde 30 oranında kaybı demektir. İşte bu yüzde 30'luk kayıp bütün toplumun kaybıdır. Kaybedilen dört saatlik çalışmanın nereden eksildiğinden daha önemli olan, eksilmiş olmasıdır. Mesele bu açıdan bakıldığında, zaten kıtlığı çekilen uzman hekimleri "ya devlet- ya özel" diye sıkıştırmak yerine, onlardan maksimum fayda sağlanabilecek yollar geliştirmektir doğru olan...
Evet, hem devlet hastanelerinde çalışan hem de muayenehanesi olan doktorların bu ikili pozisyonu istismar etmeleri oldukça yaygın bir durum... Birçok doktorun hastaneleri özel muayenehanelerine müşteri bulma noktaları olarak kullandıklarını biliyoruz. Gerektiğinde hastayı hastaneye yatırabilecek, ameliyat edebilecek ve ilaçlarını resmi reçeteye yazabilecek durumda olmaları muayenehanelerini cazip hale getiriyor ve bu açıdan hastanede çalışmayan doktorlar aleyhine haksız rekabet yaratılmış oluyor.
Bunlar elbette ki sorundur. Ama yine de bu tip sorunları karşımızdaki ana sorunun yanında tali sorunlar olduğunu görmek lazım. Bu tali sorunların bir kısmı iyi bir denetimle halledilebilir. Ama yasaklamanın ve kısıtlamanın getirdiği sorunlar kolay halledilemez. En başta, toplamda sunulan işgücünde azalma olur, zorla sınırlama doktorun hastanedeki performansını kötü etkiler, "kaçak muayenehaneler" dönemi başlayabilir ve benzeri...
Bugün bütün dünyada, işgücü piyasaları geçmişe göre çok daha esnek bir biçimde örgütlenmeye çalışılıyor. Özellikle yüksek vasıflı işgücünün söz konusu olduğu hallerde, bu işgücünü mesai saatleriyle tek bir kuruma bağlamak yerine, esnek çalışma formülleriyle hizmet satın alma yolları geliştiriliyor. Bana kalırsa, elimizde bulunan az sayıdaki uzman doktorun istihdamı konusunda bizim de böyle yaratıcı formüllere ihtiyacımız var. Üstelik bu yaratıcı formülleri üretecek potansiyelimiz de var. İşte size, iki hekim okurumdan gelen iki farklı örnek...
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Recep Has, oldukça uzun mektubunun bir bölümünde şöyle bir sistem öneriyor. "Aslında bütün mekanizmanın hekim üzerinden kurulması lazım. TC kimlik numarası gibi sabit bir hekimlik numarası olmalı. Hekimin bütün faaliyetleri, yazdığı ilaçlar, yaptığı ameliyatlar kayda geçip izlenmeli ve performansa göre sosyal güvenlik kurumu ve diğer sigorta şirketleri hekim ile sözleşme yapmalı. Hekim de hastasını istediği hastaneyi kullanarak tedavi etmeli. Böylelikle hastaneler de hekim tarafından denetlenmiş olur.
Hastaneler hem hastaları ve hem de hekimleri çekebilmek için çalışır ve bu da kaliteyi artırır." Dr. Necmettin Küçükakyüz ise şöyle yazmış: "Bana göre esas getirilmesi gereken tam gün çalışma zorunluluğu değil, tercihli çalışma serbestiyetidir. Bazı bölgelere doktorların gitmediğini gerekçe göstererek kamu-özel tüm sağlık sistemini planlamaya kalkan Sağlık Bakanlığı sözgelimi İstanbul'da yaşayıp çalışan ve yılın ya da ayın bir bölümünde diyelim Urfa'da çalışmak isteyen bir hekime niye izin vermiyor?
Yüzlerce hastanın oralardan kalkıp İstanbul'a ameliyat olmak için gelmesi yerine, buradaki bir hekimin orada anlaştığı bir hastanede bu işlemi gerçekleştirmesi daha mantıklı, kolay ve ekonomik değil mi? İstanbul'da yaşayan bir doktor yalnız hafta sonlarında hasta kabul etmek üzere Düzce'de niye muayenehane açamasın veya oradaki bir özel hastanede hasta kabul edemesin?
Doktorun kamu da dahil olmak üzere birçok yerle sözleşme yapmasına izin verilmesi, sözleşmede hizmetin şeklinin, süresinin, esaslarının belirtilmesi ve ona göre denetlenmesi çözüm olabilir kanımca. Bu şekilde kamu üniversitelerindeki öğretim üyeleriyle anlaşmak da mümkün olur diye düşünüyorum." Eski paradigmalar içinde düşünmeyi bir yana bırakıp, özgür kafalarla serbest bir tartışma platformu yaratılabilse, yaratıcı formüller geliştirmekte hiç sıkıntı çekmeyeceğimiz belli değil mi?
Bu yazı 1,629 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Krizler ve sebep sonuç ilişkileri
-
12 Temmuz 2008
Ergenekon Davasını bekleyen tehlikeler
-
12 Haziran 2008
Cumhuriyet Çalışma Grubu
-
28 Mayıs 2008
“Yalnız ve güzel ülkem”
-
25 Mayıs 2008
Tam Gün Yasası 2
-
21 Mayıs 2008
Tam Gün Yasası
-
18 Mayıs 2008
Hukuk dersi
-
14 Mayıs 2008
Kraliçe bilecek mi?
-
9 Mayıs 2008
Patinaj ve bıkkınlık
-
7 Mayıs 2008
"Dini ticarete alet etmek"
-
30 Nisan 2008
Taksim neyin sembolüdür?
-
25 Nisan 2008
“CHP'yi kurtarmak”
-
23 Nisan 2008
Doğurun, ama bize güvenerek doğurmayın
-
20 Nisan 2008
Hizmet yarışı olarak siyaset
-
16 Nisan 2008
Vazoda büyüyenler
-
9 Nisan 2008
“Kökü dışarda”
-
30 Mart 2008
"Eğer kapatma davası açılırsa..."
-
28 Mart 2008
Reform kuşa dönmesin
-
26 Mart 2008
Meşru müdafaa
-
19 Mart 2008
Asıl ihtimal Anayasa Mahkemesi’nin reddetmesidir
Yorumlar
+ Yorum Ekle