En Sıcak Konular

Ahmet Altan
Taraf

Ahmet Altan
0 0 0000

Onlar da insan...



Bizim ülkemizde “ortak bir öfke” oluşması için mutlaka bir “düşman” olması gerekiyor galiba.
İnsanlarımızı bir “düşman” öldürürse kızıyoruz.
Ama insanlarımızı kendi aramızdan birileri öldürürse aldırmıyoruz.
Çünkü vicdanımızdan daha büyük bir “egomuz” ve öfkemiz var.
Acımayı, kederlenmeyi, sahiplenmeyi, savunmayı değil, kızmayı, hırslanmayı, intikamı, saldırıyı seviyoruz.
Tuzla’da ardı ardına işçiler ölüyor.
Patronların para hırsından ve politikacıların insafsız aldırmazlığından ölüyorlar.
Onları öldürenler kendi ırkımızdan, kendi dinimizden olduğu için onları “düşman” görmüyoruz.
Onları düşman görmediğimiz gibi belli ki işçileri de “insan” olarak görmeye yatkın değiliz.
Yoksul çünkü onlar.
Ve bu lanet ülkede yoksullar bile “yoksulları” insandan saymaz.
Zenginlerle politikacılar hiç saymaz.
Yoksullar ölebilir...
Yoksullar öldürülebilir.
Alırsın zavallı işçileri, her yanında ölüm tuzakları olan bir gemi hortlağının üzerine çıkarırsın gece yarısı, onları karanlıkta yarı kör çalıştırırsın.
Ambar deliğinden düşer ölürler.
Kim aldırır?
O bir yoksul...
Kimse aldırmaz.
Onun ağlayan bir bebeği, perişan bir karısı, içi yanmış bir annesi, kahrolmuş bir babası varmış, kimin umurunda.
Bir gün önce bir işçi daha ölmüş, on gün önce biri daha ölmüş...
Sürekli ölüyorlarmış...
Kim üzülür buna?
Başbakan pek kıymetli gözü hasta olduğu için işçilerin peş peşe ölmesiyle ilgilenecek vakit bulamaz.
Ana muhalefet lideri bir hukuksal darbe tezgâhlamanın şehvetiyle yanarken işçilere bakmaz bile.
MHP’nin başkanı 301. maddeye duyduğu ilginin yüzde birini bile duymaz işçi ölümlerine.
DTP’nin başkanı Kürt olmayanların acılarıyla da ilgilenmesi gerektiğini aklına getirmez.
Ölür zavallı işçiler.
Patlamalarda yanarak, yüzlerce kiloluk sac tabakaların altında ezilerek, ambar deliklerinden düşerek ölürler.
Onların insan olduğu kimsenin aklına gelmez.
Çalışma Bakanı daha da öleceklerini açıklar.
Ve, Tuzla’nın tezgâhlarından para ve kan akar.
Paraları patronlar toplar...
Kanları işçiler döker çelik putrellerin üstüne.
Dönüp de bakmaz kimse işçilerin ölülerine.
Firavunlar bile piramitlerde çalıştırdıkları kölelere bu kadar vahşice davranmamıştır.
Böylesine bilinçle, böylesine inatla, böylesine ahlaksızca ölüme göndermemişlerdir onları.
Bizimkiler gönderir.
Onlar zengin, politikacılar ünlü...
Parasız, ünsüz, kimsesiz işçilerin ölümüyle mi ilgilenecekler?
İlgilenmiyorlar işte.
Elbirliğiyle öldürüyorlar.
“Kaza” denilen şeyin “cinayet” olduğunu hepimiz biliyoruz ama cinayeti işleyenler “düşman” değil, kendi ırkımızdan, kendi dinimizden zenginler.
Kızmıyoruz o zaman, öfkelenmiyoruz, hesap sormuyoruz.
Yoksulları insan olarak görmüyoruz.
Ve, hırsımız vicdanımızdan büyük bizim.
O Tuzla Tersanesi’nin kapanması lazım.
Hemen kapanması lazım.
Ama onu derhal kapatmak için insanları insan sayan “insanlar” lazım.
Öyle insanlar yok burada.
Hırstan gözü kararmış patronlar, kendi ikbalinden başka bir şeye aldırmayan bencil politikacılar, vicdanını susturmuş bir halk var.
Ölen bir yoksulun ağlayan bebeği ile mi uğraşacaklar?
Uğraşmıyorlar.
Birinci sayfada ağlayan bir bebek resmi göreceksiniz, eğer Başbakan’ın civarında vicdanı hâlâ Ankara’nın ağır havası altında ezilip yok olmamış biri varsa Başbakan’a göstersin o çocuğu, belki hastalıktan “görmeyen” gözüne bir ışık gelir de görür ölen yoksulları.
Yoksulların hayatının da en azından “türban” kadar önemli olduğunu söyleyen bir ses duyar içinde.
Bilmiyorum görecek bir gözü, konuşacak bir yüreği var mı?..
Olup olmadığını göreceğiz.
Orada bir işçi daha ölürse sorumlusu Başbakan olacak çünkü.
Eğer bu toplumun bir parça vicdanı varsa bunun hesabını o Başbakan’a sorar.
Yoksullar da insan...
Onların da bebekleri ağlıyor arkalarından.
Hem de çok ağlıyorlar.


Bu yazı 1,212 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 19 Ağustos 2009 Mafya, TÜSİAD, Türkiye...
    • 3 Ekim 2008 Korkmalı mıyız?
    • 16 Ağustos 2008 Yavaşlık
    • 14 Ağustos 2008 Ne oldu şimdi?
    • 12 Ağustos 2008 Ayıklamak
    • 30 Temmuz 2008 Dışarıda kim kaldı?
    • 18 Temmuz 2008 Yalanlar, gerçekler, sorular...
    • 16 Temmuz 2008 Çete
    • 14 Temmuz 2008 Emine
    • 12 Temmuz 2008 Dindarlar ve demokrasi...
    • 5 Temmuz 2008 Darbe ve medya
    • 28 Haziran 2008 Solculuk ve dindarlık, zavallılık mıdır?
    • 27 Haziran 2008 Bir darbe yandaşı
    • 26 Haziran 2008 Travma
    • 21 Haziran 2008 'Düşman değiliz be paşalar'
    • 13 Haziran 2008 Yeni sorun ihtiyacı...
    • 12 Haziran 2008 Anlamak için...
    • 2 Haziran 2008 Altınların parlaklığı...
    • 1 Haziran 2008 Fırsatçılık ve pusu
    • 28 Mayıs 2008 Her Türk asker doğar

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,968 µs