En Sıcak Konular
Star
Mehmet Altan
0 0 0000
Ankaralılaşma...
Ahmet Arif ‘33 kurşun’ adlı şiirinde ne diyor:
‘Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara Şifre buyurmuş bir paşa Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız.
Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...’
Kim için diyor?
1943 yılında yargısız infaza uğrayan otuz üç köylü için diyor...
Yargısız infaz emrini veren kim?
Orgeneral Mustafa Muğlalı...
* * *
Yeni gelişmeler ışığında dün konuyu manşete taşıyan Radikal Gazetesi olayın hikáyesini şöyle anlatıyordu:
‘Özalp Kaymakamı Hilmi Tuncel’in kurduğu çete tarafından koyunları gasp edilen İranlı bir aşiret reisi, Türk tarafına geçerek 500 koyunu gasp eder. Aşiret reisine yardım ettikleri iddiasıyla 35 köylü yakalanır ancak suçsuz oldukları anlaşılır. Kaymakam Tuncel, olayı Ankara’ya ‘Ruslar sınıra yaklaştı’ diye bildirir.
Bölgeye soruşturma için gelen Orgeneral Muğlalı, 24 Temmuz 1943 günü yetkililerle bir toplantı yapar ve 33 köylünün diğer köylülere ibret olması için idam edilmesini ister.
Tümgeneral Cevat Yalım ve İçişleri Müfettişi Avni Doğan’ın uyarılarına karşın, ‘memleketin çıkarı için babamı bile asarım, bu işe karışanı kırbaçlarım’ der.
30 Temmuz 1943 gecesi, Yukarı Koçkıran Köyü, 356 No’lu sınır taşında 33 köylü yargı kararı olmaksızın, elleri ve gözleri bağlanarak kurşuna dizilir.
Daha sonra bir kişinin ölmediği, yaralı halde İran’a kaçtığı ortaya çıkar.
Konu ilk kez 1948’de, Demokrat Parti tarafından CHP’ye karşı Meclis’te gündeme getirilir.
1949’da soruşturma açılır, yargılama sonucu Muğlalı idama mahkûm edilir ancak yaşı dolayısıyla ceza 20 yıla indirilir. Muğlalı 1951’de cezaevinde ölür. ‘
Bir generalin otuz üç köylüyü yargısız infazla öldürme emri, tam beş yıl sonra gündeme geliyor... Tersi olsa da, bir köylü otuz üç general için yargısız infaz yapsaydı?
Ne olurdu... Aradaki farkı nasıl izah etmeli acaba? Yoksa burası demokratik bir hukuk devleti değil mi?
* * *
Peki, konunun yeniden Radikal’e manşet olmasına neden olan gelişme ne?
Okuyalım:
‘16 Mart 2004’te, yani olaydan 61 yıl sonra Muğlalı ismi Özalplilerin yaşamlarına yeniden girdi. Genelkurmay Başkanlığı, bu tarihte Muğlalı’nın ismini Özalp’teki Tabur Sınır Komutanlığı kışlasına verdi.
Kurşuna dizilen 33 kişinin Özalp’te yaşayan yakınları, 2006’da bu işlemin iptali istemiyle Ankara 6. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. ‘
Milli Savunma Bakanlığı ne yapıyor?
‘Milli Savunma Bakanlığı, davada yaptığı savunmada, kışlalara bölgede başarılı hizmet yapmış, garnizonun kurulmasına katkıda bulunmuş komutanlarla, Kurtuluş Savaşı’nda görev almış ve o bölgede anıları bilinen komutanların isimlerinin verildiğini kaydetti.
Savunmada, ‘işlem hukuka uygundur. Merhum Muğlalı, işlediği suçtan dolayı cezasını çekmiş ve olayın üzerinden 60 yıldan fazla bir zaman geçmiştir. Merhumun cezasının veya kısıtlamalarının süresiz devam edeceğinin iddia edilmesi hiçbir hukuki ve demokratik değerle bağdaştırılamaz’ denildi.
Mağdur yakınları, Muğlalı ismiyle yaşadıkları sürede Ankara 6. İdare Mahkemesi’nin dosyayı karara bağlamasını bekledi.
Ancak mahkeme dava açıldıktan iki yıl sonra sürpriz biçimde görevsiz olduğuna karar verdi.
Kararda, kışlaya isim verme işlemi askeri eylem olarak nitelendirildi.
Kararda, askeri eylemlerin askeri kural, gerek ve geleneklerin değerlendirildiği uzmanlık mahkemelerinde incelenmesi gerektiği anlatıldı.
Kışlaya Muğlalı isminin verilmesi yönünde kullanılan takdir hakkının ve Muğlalı’nın askerlik mesleği ile ilgili niteliklerinin askeri idare mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
Mağdur yakınlarının avukatı Zeki Yüksel, ‘Temyiz için önce Danıştay’a başvuracağız. Bir sonuç alamazsak AİHM’ye gideceğiz’ dedi.’
* * *
Kurşuna dizilen mağdur yakınlarının açtığı davada, kışlaya ‘Mustafa Muğlalı’ adının verilmesini kim savunuyor?
Savunma Bakanlığı...
Savunma Bakanı AK Parti Hükümeti’nin üyesi değil mi?
Savunma yapmak yerine neden ismin kışlaya verilmesini önlemiyor?
Garipliği durdurmak yerine savunmak niye...
Bunun adı ‘Ankaralılaşma’dır işte...
‘Ankaralılaşma’, aynı zamanda 1 Mayıs polis vahşetinin de nedenidir..
* * *
2002 yılındaki tüm özelliklerini hızla yitiren AK Parti’ye ne oluyor diye sormayın...
AK Parti hızla ‘Ankaralılaşıyor’...
Hakkında açılan dava sonuçlanana kadar da Ankaralı kalacak anlaşılan.
Bu yazı 1,080 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Oku bakayım...
-
16 Ağustos 2008
Beş yıl önce neredeydiniz?
-
14 Ağustos 2008
Ahmedinejad’la...
-
12 Ağustos 2008
Saakaşvili Tolstoy okudu mu?
-
31 Temmuz 2008
‘Kapatma ama hırpala..’
-
14 Temmuz 2008
MİT’in Ergenekon listesi...
-
12 Temmuz 2008
İran savaşı yaklaşıyor mu?
-
10 Temmuz 2008
Ölümün askerleri
-
8 Temmuz 2008
Öksüz Çocuk Eldiveni...
-
5 Temmuz 2008
Dağbaşı
-
28 Haziran 2008
Bir Türk neye bedel?
-
26 Haziran 2008
Türkiye-Almanya
-
21 Haziran 2008
‘Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek’...
-
13 Haziran 2008
Gerçekten cevap bu mu?
-
11 Haziran 2008
Askeri sopa ile özen...
-
2 Haziran 2008
Elitist mi, kitlesel mi?
-
1 Haziran 2008
Sizi muhatabınız belirler...
-
28 Mayıs 2008
Sivas’ın doğusu...
-
25 Mayıs 2008
Danıştay ne karar verecek?
-
24 Mayıs 2008
Birinci Cumhuriyet’in sonu mu?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle