En Sıcak Konular
Star
Mehmet Altan
0 0 0000
Korkunç Allah’ım...
‘Çocuklar korkunç Allah’ım,
Elleri, yüzleri, saçları.
Uyurlar bütün gece
Yok sana ihtiyaçları.
***
Çocuklar korkunç Allah’ım,
Bebek yaparlar haçları.
Aşina değiller hatıramıza
Severken aynı ağaçları.’
Dün, İstanbul’da tuhaf bir hal vardı. Neşeli değil...
Çok sıkıntılı değil...
Sıcak değil...
Soğuk değil...
***
Denizden ziyade tekne direklerinin göründüğü limanda...
İstanbul trafiğini aşmaya çabalayan konuğumu beklemekteyim...
Marinaları oldum bittim severim...
Her an gitmeye hazır bir özgürlük anlayışı mı?
Tekne mimarisinin zarafeti mi?
Beni etkileyen nedir...
Tam da bilemem...
***
Oyalanmak için yeniden elime aldığım gazete sayfalarında bir haber başlığını önce telaşlanarak yanlış okudum.
Sakinleştiğimde doğrusunu gördüm:
‘Fazıl Hüsnü’ye ödül’...
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay...
‘Dünya Fikri Mülkiyet Günü’ dolayısıyla...
Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya ‘Kültür ve Sanat Hizmet Ödülü’ vermişti.
***
Dağlarca’nın, Marmara Üniversitesi Eğitim ve Uygulama Hastanesi’nde tedavi gördüğünü de haberden öğrendim...
Yatağında...
Sanki ‘yaşı’ yokmuş gibi yatıyordu...
26 Ağustos 1914 İstanbul doğumlu...
Süvari yarbayı Hasan Hüsnü Bey’in oğlu...
İlköğrenimini Konya, Kayseri, Adana ve Kozan’da...
Orta öğrenimini Tarsus ve Adana ortaokulundan sonra girdiği Kuleli Askeri Lisesi’nde tamamlayan öğrenci o odada yoktu...
1935’te piyade subayı göreviyle Doğu ve Orta Anadolu’nun, Trakya’nın pek çok yerini dolaşan...
Ordudaki hizmeti on beş yılı doldurunca, önyüzbaşı rütbesiyle askerlikten 1950’de ayrılan subay da...
***
Doğrusu...
Çalışma Bakanlığı’ndaki iş müfettişliğini de...
Buradan ayrıldıktan sonra İstanbul Aksaray’da açtığı, çocukluğumdan anımsadığım Kitap kitapevini de göremedim...
Fotoğrafta, başındaki beresiyle zamanın despotluğunu aşmış gibi gözüken bir Dağlarca vardı...
Üzerinde kendi adı yazılmış ödüle sevindiği söyleniyordu:
‘Üfleme bana anneciğim korkuyorum,
Dua edip edip geceleri.
Hastayım ama ne kadar güzel
Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.
Niçin böyle örtmüşler üstümü
Çok muntazam ki bana hüzün verir.
Ağarırken uzak rüzgárlar içinde
Oyuncaklar gibi şehir.’
***
İsmini ilk duyurmaya başlayan şiiri:
‘Yavaşlayan Ömür’ müydü?
On dokuz yaşındayken İstanbul Dergisi’nde mi yayınlamıştı?
Bakan Günay, kendisini ‘yaşayan en büyük Türk Şairi’ olarak niteliyordu...
***
‘Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum
Ağlıyorsun, nur gibi.
Beraber duyuyoruz yavaş ve tehna
Duvardaki resimlerle nasibi.
Anneciğim, büyüyorum ben şimdi,
Büyüyor göllerde kamış.
Fakat değnekten atım nerde
Kardeşim su versin ona susamış.’
***
Şiir’siz ve kahkahasız bir Türkiye’de...
Haftaya Fazıl Hüsnü ile başlayalım istedim...
Tekrarladığımız her mısra...
Ona şifa verecektir...
Eminim.
Bu yazı 1,050 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Oku bakayım...
-
16 Ağustos 2008
Beş yıl önce neredeydiniz?
-
14 Ağustos 2008
Ahmedinejad’la...
-
12 Ağustos 2008
Saakaşvili Tolstoy okudu mu?
-
31 Temmuz 2008
‘Kapatma ama hırpala..’
-
14 Temmuz 2008
MİT’in Ergenekon listesi...
-
12 Temmuz 2008
İran savaşı yaklaşıyor mu?
-
10 Temmuz 2008
Ölümün askerleri
-
8 Temmuz 2008
Öksüz Çocuk Eldiveni...
-
5 Temmuz 2008
Dağbaşı
-
28 Haziran 2008
Bir Türk neye bedel?
-
26 Haziran 2008
Türkiye-Almanya
-
21 Haziran 2008
‘Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek’...
-
13 Haziran 2008
Gerçekten cevap bu mu?
-
11 Haziran 2008
Askeri sopa ile özen...
-
2 Haziran 2008
Elitist mi, kitlesel mi?
-
1 Haziran 2008
Sizi muhatabınız belirler...
-
28 Mayıs 2008
Sivas’ın doğusu...
-
25 Mayıs 2008
Danıştay ne karar verecek?
-
24 Mayıs 2008
Birinci Cumhuriyet’in sonu mu?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle