En Sıcak Konular
Star
Mehmet Altan
0 0 0000
Türban ve 1 Mayıs...
Dün ulusal egemenlik bayramıydı.
Ama hala başörtülü kızların üniversiteye rahatça girdiği...
İsteyenin istediği gibi bir kadehi her yanda gizli engellemelere uğramadan rahatça içtiği...
İşçilerin de bayramlarını özgürce kutladığı... Kamu bankalarının da siyasetin emrinden çıkarak özelleştiği bir Türkiye yaratamadık...
* * *
Türkiye, maalesef henüz ‘kışla ve camii’ ekseninden çıkarak, ‘demokrasi, insan hakları ve piyasa ekonomisinin ‘tavizsiz yandaşı olan samimi bir siyaset yaratamadı...
Muhtemelen bundan sonraki temel ayrışma, ‘laikçiliği, dinciliği, Aleviciliği, Kürtçülüğü, Türkçülüğü, Sünniciliği’ bir yana koyarak ‘reformcu’ olanlar ile olmayanlar arasında olacak..
‘Çağdaş reformcular’ ve reform istemeyenler...
* * *
1888 yılında Amerikan İşçi Federasyonu’nun kongresinde alınan karar uyarınca...
‘1 Mayıs’ yeryüzünde 1890 tarihinden beri kutlanır...
Osmanlı’da ise ilk kez 1906 yılında kutlandığı söylenir... 1909 yılı ve sonrasında ise 1 Mayıs’ın daha geniş katılımla kutlandığı bilinmektedir...
Yıl 2008...
Uluslararası araştırmalar, gelecek on-on beş yıl içinde dünya nüfusunun yarısından fazlasının ‘orta sınıflardan’ oluşacağını söylemekte... Üretim biçiminin ‘kol gücünden beyin gücüne’ geçtiği yeni bir çağda, ‘işçi sınıfı’ sosyolojik olarak tarih sahnesinde gerilerken, Türkiye’de 1 Mayıs hala sorun...
Üstelik de yeryüzünde 134 ülkede resmi bayram iken, bizde değil...
Yasaklayan da 12 Eylül cuntası...
* * *
‘Özgürlüklerden’ söz eden AK Parti ne yapıyor?
1 Mayıs söz konusu olunca dünyadan kopuyor...
134 ülkedeki sıradan ve çok eski bir geleneği, 12 Eylül safında yer tutarak yasaklıyor...
Kendisi, hem ‘köhne devletçi gelenekten’ şikáyetçi olup, hem de ‘Taksim Meydanı’ konusunda anlamsız ve ardında ne olduğu anlaşılmayan, garip bir ‘devlet refleksinden’ yana tavır koyuyor...
‘Taksim’i vermem’ inadına arka çıkıyor...
Türban konusunda her türlü imkan, taraftar, hatta amigolar devreye sokulurken, ‘1 Mayıs’ konusuna bu kadar ‘yasakçı’ olmak ne kadar tutarlı ve anlamlı...
Ayrıca ‘reformculuk ve özgürlükçülük’ konusunda da ne kadar inandırıcı?
* * *
Ankara’da iktidara...
Yerel siyasete...
İkbal arayışına...
Paraya, pula...
Resmi itibara kapılıp kalanın, büyük bir değişim ihtiyacı içindeki Türkiye’ye hayrı dokunmadığı gibi, kendine de faydası olmuyor...
AK Parti’nin aldığı yüzde 47 oy, ilk dönem icraatlarının derinleştirilerek hızlandırılması talebi değil miydi?
İçerisi de, dışarısı da ‘ilkeli, tutarlı’ tavizsiz bir değişim iradesi beklemekte...
* * *
15 Nisan günkü Zaman Gazetesi’nde, Türkiye-AB Karma Eşbaşkanı Joost Lagendik, ‘AKP davası ve AB-Türkiye monoloğu’ başlıklı yazısında şu tespiti yapıyordu:
‘AKP’ye bu kapsamda yöneltebileceğimiz en büyük eleştiri, başörtüsü konusunu genel demokratik reformlar kapsamında yapmak yerine, tek konu olarak siyasi gündeme taşıması olmuş ve konuya gereğinden fazla önem kazandırmış olmasıdır.
AKP başörtülü olmaya zorlanabileceklerini, başörtülü olmadıkları için sosyal baskıya maruz kalabileceklerini düşünen kadınların kaygılarını ciddiye almalıdır. Zira başörtüsü sadece politik değil, sosyal bir sorundur. ‘
Önceki gün Dış ilişkiler Komisyonu’nda kabul edilen Avrupa Parlamentosu Raporu da aynı şeyleri söylüyordu:
‘Üniversitelerdeki başörtüsü yasağının, geniş anlamda sivil toplumun görüşlerini temel alacak, geniş çaplı bir reform paketi içinde ele alınarak kaldırılmamasının halkın bir bölümünde endişe ve düş kırıklığı yaratması not edildi’
* * *
301. maddeyi tümden kaldıracak...
1 Mayıs’ı anında bayram ilan ederek ‘12 Eylül’ saflarından sıyrılacak...
Türban konusundaki enerjisini ‘sivil anayasada’ da gösterecek...
Devlet bankalarını özelleştirerek siyasetin emrinden mutlak olarak çıkaracak...
İnsanların ‘kimi inanca’ ters düşse de tüketim tercihlerine gizliden yasak koymayacak...
YÖK’ü ele geçirmeye kalkışmayıp, fesh etmeyi yeğleyecek...
Özgürlükçü, reformcu, dünyalı bir anlayış, neden böylesine uzaklaştı, anlaşılır gibi değil...
* * *
Yoksa ilkeli, tutarlı, bütünsel ve çağdaş bir demokrasi, ‘Ankaralı olunca’ Kaf Dağı’nın ardında mı kalıyor?
Bu yazı 1,047 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Oku bakayım...
-
16 Ağustos 2008
Beş yıl önce neredeydiniz?
-
14 Ağustos 2008
Ahmedinejad’la...
-
12 Ağustos 2008
Saakaşvili Tolstoy okudu mu?
-
31 Temmuz 2008
‘Kapatma ama hırpala..’
-
14 Temmuz 2008
MİT’in Ergenekon listesi...
-
12 Temmuz 2008
İran savaşı yaklaşıyor mu?
-
10 Temmuz 2008
Ölümün askerleri
-
8 Temmuz 2008
Öksüz Çocuk Eldiveni...
-
5 Temmuz 2008
Dağbaşı
-
28 Haziran 2008
Bir Türk neye bedel?
-
26 Haziran 2008
Türkiye-Almanya
-
21 Haziran 2008
‘Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek’...
-
13 Haziran 2008
Gerçekten cevap bu mu?
-
11 Haziran 2008
Askeri sopa ile özen...
-
2 Haziran 2008
Elitist mi, kitlesel mi?
-
1 Haziran 2008
Sizi muhatabınız belirler...
-
28 Mayıs 2008
Sivas’ın doğusu...
-
25 Mayıs 2008
Danıştay ne karar verecek?
-
24 Mayıs 2008
Birinci Cumhuriyet’in sonu mu?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle