En Sıcak Konular

Ali İhsan Karahasanoğlu
Vakit

Ali İhsan Karahasanoğlu
0 0 0000

“Genel Sekreter” kanunda yok ki!



Trilyonlarca lira para harcayıp seçim yapıyoruz... Yine trilyonlarca lira parayı, partilere devlet desteği olarak veriyoruz...
 
Seçimlerden sonra da, milletvekillerine katrilyonlarca lira ödeme yapıyoruz. Maaş olarak, emekli maaşı olarak.

Hep kamu kaynaklarından..

Hâlâ çöpten ekmek toplayan insanların olduğu bir ülkede, bu masrafları niçin yapıyoruz?

Halkın kendi kendini yönetmesi için. Halkın istekleri doğrultusunda bir yönetim görüntüsü için..

Sadece devlet kaynakları harcanmıyor, halk da, 4-5 yılda bir de olsa, temsilcilerini seçmek için; işini gücünü bırakıp, en az bir-iki saatini harcayıp oy kullanıyor..

Veeee...

Tüm bunlardan sonra, 11 kişilik Anayasa Mahkemesi toplanıp, 70 milyonluk halkın tercihlerini gözardı edip, kendi hukuk anlayışına göre halkın tercihleri hakkında karar alıyor.

Kimi zaman halkın büyük teveccüh gösterdiği partilerin kapısına kilit vuruyorlar, kimi zaman halkın seçtiği milletvekillerine siyaset yasağı getiriyorlar. Kimi zaman halkın seçtiği milletvekillerinin çoğunluğunun çıkarttığı kanunları iptal ediyorlar..

Bu kadar önemli bir görev üstlenen Anayasa Mahkemesi’nin üyelerinin, çok büyük bir titizlikle seçilmiş olmaları gerekmez mi?

O üyelerin seçiminde hiç kimsenin aklında küçücük bir şüphe olmaması zorunlu değil mi?

“Hukuk devleti isek, Anayasa gereği partiler hakkında kapatma davası açılması mümkün ise, % 47 oy da alsa, o partiye de kapatma davası açılabilir” diyenlerin, Anayasa’ya gösterdikleri bu saygıyı, Anayasa Mahkemesi’nin üye seçiminde de göstermeleri gerekmez mi?

Birisi çıkıp, “Anayasa gereği, Anayasa Mahkemesi üyeliğine kimlerin nasıl seçilebileceği belirlenmiş. Anayasa bunu nasıl düzenlemiş ise, üyeler de öyle seçilmeli” dediğinde, “Canım boşverin, öyle de olur, böyle de olur” yaklaşımı ile, gerçeklerin kulak arkası edilmesi doğru mudur?

Nasıl ki “% 47 oy da alsa, gerektiğinde her parti için kapatma davası açılabilir” deniliyorsa ve bu hayata geçiriliyorsa, aynı şekide, yıllar önce seçilmiş olsa da, seçim sırasında bir hukuka aykırılık iddiası ortaya atılan üyenin durumu da incelenmeli ve gerekli kararlar alınmalıdır.

“Anayasa değişiklikleri”nin bile iptal edilmesi için götürüldüğü  Anayasa Mahkemesi’nin bu önemini görmezlikten gelerek, Anayasa Mahkemesi’nin üyelerinin seçimi ile ilgili eleştirilerimizin, amacından çıkarılıp, mahkemeye baskı olarak yorumlanması, bence hiç de doğru bir tavır değildir.

Amacım, hukuka saygı gösterilmesi gerektiği yönündeki temel ilkenin, herkes için uygulanmasının sağlanmasıdır.

Madem Anayasa Mahkemesi, TBMM’ye bile, “Anayasa’ya, hukuka saygı” bağlamında kararları ile yol göstermektedir, o halde aynı Anayasa Mahkemesi, kendi üyelerinin belirlenmesinde de, “Anayasa’ya ve hukuka saygı” bağlamında iddiaları incelemeli ve cevaplayabilmelidir.

İşte bu çerçevede, üç gün boyunca yazdığımız yazılarla ilgili somut tartışmaya gelecek olursak; şunları söyleyebiliriz..

Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen bazı isimlerin durumlarını incelediğimiz yazılardan birisine, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın gönderdiği açıklamadaki “.. aday kavramına, salt başkanlar ve üyelerin girdiği, anılan mahkemelerin Başsavcıları, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ikinci başkanları ve başkanvekilleri, daire Başkanları ve genel sekreterlerin girmediği şeklindeki bir yorumun hiçbir anayasal ve yasal dayanağı yoktur” ifadelerinin, hukuk kuralları ile örtüştüğünü söylemek, mümkün değildir.

Hemen belirtelim ki, Anayasa’nın 146. maddesine ek olarak, bir Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Kanun’da da aynı konu, biraz daha geniş düzenlenmektedir.

O kanunun 4. maddesinde şöyle denilmektedir: “Bu maddede geçen Yarg?tay, Dan?ştay, Askeri Yarg?tay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin başkan ve üyeleri deyimi; Yarg?tay Cumhuriyet Başsavc?s?n?, Yarg?tay Cumhuriyet Başsavc?vekilini, Dan?ştay, Askeri Yarg?tay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi başsavc?lar?n? da kapsar.”

Demek ki, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın tarafıma gönderdiği cevaptaki örneklerin biri hariç, diğerleri zaten kanunda açıkça düzenlenmiş. Anayasa sadece “üye” demiş iken, kanun bunu açıklamış ve “Başkan ve üye demek, Başsavcı ve Başsavcıvekilini de kapsar” demiş.

Ama “Genel Sekreter de bu anlamdadır” dememiş!

Bana kalırsa, kanun bile Anayasa’ya aykırı.

Anayasa’nın öngörmediği bir genişletmeyi, kanun yapamaz.

Ama bunun da ötesine geçip, mahkeme başkanlığının kanunda dahi olmayan bir yorumu yapıp “Genel Sekreter de, başkan ve üye kapsamındadır” demesi, bence hiç de kabul edilebilir bir şey değildir.

Mahkeme, Anayasa’daki “Başkan ve üye” ifadesini, bu açıklamasıyla fiilen genişletmiş olmaktadır.

Olaya bir de şu açıdan bakalım.

Anayasa “Başkan ve üyeler” diyor mu?

Diyor.

Dikkat buyrun, sadece “üyeler” demiyor, aynı zamanda özellikle “Başkan” ifadesini de kanun metnine ekliyor.

O halde “Başkan” ifadesinin de kanun metnine eklenmesinin bir anlamı olması gerekmez mi?

Yoksa, Anayasa Mahkemesi’nin açıklamasındaki yorumla hareket edecek olursak, zaten her Yargıtay Başkanı, Yargıtay üyeleri arasından seçildiğine göre, o da aynı zamanda “üye”dir. Başkan, aynı zamanda üye olduğuna göre, kanun lüzumsuz ifadelerle metni uzatacağına, sadece “üye” ifadesi ile yetinmeli idi. Ayrıca ‘Başkan’ demesine gerek yoktu..

Ama Anayasa’ya baktığınızda, açıkça ve özellikle “Başkan ve üyeler” ifadesinin kullanıldığını görüyorsunuz.

O halde, bu kullanım şekline bir amaç yüklememiz zorunludur. ‘Kanunkoyucunun anlamsız bir iş yaptığı’ yorumu yerine, ‘o ifadeyi belli bir maksada bağlı olarak metne eklediği’ yorumu tercih edilmelidir.

O anlam da şudur: “Başkan, dairelerdeki üyeler gibi dosya görüşmelerine katılamayacağı için, artık onun üye statüsü değişmiştir. Sadece ‘üyeler’ denilirse, Başkan’ı kapsamaz. O halde, Başkan’ın da kapsam içine alınması isteniyorsa, açıkça kanun metnine eklenmesi gerekir.”

Nitekim öyle yapılmıştır. “Başkan” kelimesi de, Anayasa’ya eklenmiştir. Ama hiç kimse bu kapsamı, kanun metninde geçmediği halde, Anayasa’da ima bile edilmediği halde, “Genel Sekreter”i de içine alacak şekilde genişletmemelidir.

“367 kararı”nı alan bir mahkemenin, böyle bir yorum yapmaya, bence hiç hakkı yoktur!

 
 



Bu yazı 1,448 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 Anlayana sivri sinek anlamayan davul zurna sinek ee..
    • 16 Ağustos 2008 Maliye Bakanlığı cevap verdi, ya diğerleri?
    • 14 Ağustos 2008 Fikret Bila, namazdan niye rahatsız oluyor?
    • 14 Temmuz 2008 Onların gücü, bizim ‘dik duruş’ eksikliğimizden!
    • 12 Temmuz 2008 Yasakçı Tuğcu, böyle saçmaladı!
    • 5 Temmuz 2008 Ergenekon’da öyle, AK Parti’yi kapatmada böyle!
    • 28 Haziran 2008 RTÜK bile uyursa, Anayasa Mahkemesi ne yapacak ki?
    • 27 Haziran 2008 “Bedevi”nin arkasındaki gerçek!
    • 21 Haziran 2008 Doğan saldırılarının arkasında ne var?
    • 13 Haziran 2008 Bak sen, şu ANKA kuşuna!
    • 12 Haziran 2008 “Sı-nır-lı-dır” ne demek, izah etseniz ya!
    • 1 Haziran 2008 50 yıllık gazeteciden(!) gazete düşmanlığı!
    • 28 Mayıs 2008 ‘Kapatma kararı’ndan daha vahim olan..
    • 25 Mayıs 2008 Tartışma örtü yasağıysa, MHP’nin safı neresi?
    • 24 Mayıs 2008 Yargıtay, kapatılmamaya “heves”’ dedi!
    • 21 Mayıs 2008 CHP % 95, AK Parti % 4.. Normal mi bu?
    • 19 Mayıs 2008 ‘Köşeler babamızın malı mı?’dan ‘gazeteler babamızın çiftliği’ne!
    • 14 Mayıs 2008 Bir dönem, emekliliklerle kapanıyor!
    • 10 Mayıs 2008 Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
    • 10 Mayıs 2008 Hataların sebebi, yargıya baskı mı?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    26,427 µs