Bugün
Gülay Göktürk
0 0 0000
Doğurun, ama bize güvenerek doğurmayın
Bizim gazete haberi "Üçüncü çocuğa emeklilik cezası" başlığıyla vermiş. Alt başlıkta da "Başbakan'ın 3 çocuk projesine darbe" demişler.
Konu, yeni çıkan Sosyal Güvenlik Yasası'nda doğum iznine çıkan kadına askerlikte olduğu gibi borçlanma hakkı getirilmesi ama bu hakkın sadece iki çocuk için sınırlandırılması... Yasaya göre kadın çalışanlar yeni yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, doğum ve analık izinlerinde geçirdikleri süreyi daha sonra borçlanarak sigortalılık sürelerine ekleyebilecekler. Bu sayede, kadın çalışanlar prim ödeme şartını daha kolay yerine getirecekleri için, normalden 4 yıl erken emekli olabilecekler.
Ama yasadaki "iki defa" ibaresi nedeniyle, kendilerine sağlanan haktan en fazla iki hamilelik dönemi için yararlanabileceklar. Üçüncü kez hamile olan anneler ise bu süreyi borçlanamayacak. Tartışmanın geldiği nokta ilginç... Günlerdir gündemden düşmeyen "en az üç çocuk" çağrılarına ben de bu noktada bir katkıda bulunmak isterim. Bilindiği gibi, devletin-daha doğrusu toplumun ailelere çocuk başına yaptığı yardım ya da verdiği hizmet hamileliğin borçlandırılmasından ibaret değil.
"Sosyal Devlet"in ailenin kaç çocuğu olursa olsun, her biri için çocuk parası vermek; hepsini üniversiteyi bitirene kadar parasız okutmak, sekiz yıl boyunca kitaplarını defterlerini bedava vermek, hastanesinde bedava doğurtmak, aşılarını yaptırmak, bütün sağlık harcamalarını karşılamak gibi son derce ağır görevleri var. Öyleyle, neden yasada yer alan bu mantığı başka alanlarda da uygulamayı düşünmüyoruz?
Şöyle bakalım meseleye: Eğer devletimiz "sosyal" bir devlet olmasaydı, yani doğan her çocuğun eğitim ve sağlık giderleri devlet tarafından bizim vergilerimizle karşılanmasaydı, herkesin kaç çocuk doğuracağı kendi bileceği iş olurdu ve bize de tek laf etmek düşmezdi. Ama durum öyle değil, beşer onar çocuk yapanlar kendi keselerine değil devlete -yani bize güveniyor. Ehh, madem ki çocuğun en temel giderlerini toplum karşılıyor, o zaman toplumun da bu konuda bir şeyler söyleme hakkı doğuyor.
Bazı ülkelerin yaptığı gibi, çocuk sayısının devlet tarafından sınırlanmasını savunacak değilim elbette. Bu her şeyden önce birey hak ve özgürlüklerine aykırı olurdu. Ama devlet öyle bir politika izlemeli ki, hem özgürlükçü olsun, hem hakkaniyetli... İşte yeni Sosyal Güvenlik Yasası bunu yapıyor. Devletin vatandaşa karşı olan sosyal görevlerine sınırlama getiriyor ve bu doğru bir mantık. Bu mantık devletin diğer sosyal görevlerine doğru genişletilebilir. Örneğin, belli bir tarih belirleyip, bu tarihten sonra doğacak çocuklar için uygulanmak üzere, devletin sadece doğacak ilk iki çocuğa bedava eğitim, bedava sağlık ve benzeri hizmetler vermekle yükümlü olması; ikinci çocuktan sonraki çocuklar için ise parasız eğitim ve sağlık hizmeti verilmemesi...
Böyle bir uygulama, hem insanların istediği kadar çocuk yapma özgürlüğüne halel getirmez, hem de çocuksuz ya da bir-iki çocuklu ailelerden çok çocuklu ailelere gelir transferini engelleyerek vergi verenler açısından adaletsizliği giderir. Bu öneriyi okuyanların büyük çoğunluğunun beni fakir düşmanı olmakla suçlayacaklarını; özellikle sosyal devlet tabusunun savunucularının hop oturup hop kalkacaklarını biliyorum. Ama küçük bir azınlık da olsalar, bazı okurlarımın yazdıklarım üzerinde biraz fikir jimnastiği yapmaları yeter bana... Şimdi değilse ilerde, bakarsınız hükümetlerimiz üste çocuk parası vermek bir yana, çok çocuklu olmanın toplumsal maliyetini aileye ödetme fikri üzerinde düşünmeye başlarlar ve o zaman bu yazdıklarımı hatırlar.
Bu yazı 1,111 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Krizler ve sebep sonuç ilişkileri
-
12 Temmuz 2008
Ergenekon Davasını bekleyen tehlikeler
-
12 Haziran 2008
Cumhuriyet Çalışma Grubu
-
28 Mayıs 2008
“Yalnız ve güzel ülkem”
-
25 Mayıs 2008
Tam Gün Yasası 2
-
21 Mayıs 2008
Tam Gün Yasası
-
18 Mayıs 2008
Hukuk dersi
-
14 Mayıs 2008
Kraliçe bilecek mi?
-
9 Mayıs 2008
Patinaj ve bıkkınlık
-
7 Mayıs 2008
"Dini ticarete alet etmek"
-
30 Nisan 2008
Taksim neyin sembolüdür?
-
25 Nisan 2008
“CHP'yi kurtarmak”
-
23 Nisan 2008
Doğurun, ama bize güvenerek doğurmayın
-
20 Nisan 2008
Hizmet yarışı olarak siyaset
-
16 Nisan 2008
Vazoda büyüyenler
-
9 Nisan 2008
“Kökü dışarda”
-
30 Mart 2008
"Eğer kapatma davası açılırsa..."
-
28 Mart 2008
Reform kuşa dönmesin
-
26 Mart 2008
Meşru müdafaa
-
19 Mart 2008
Asıl ihtimal Anayasa Mahkemesi’nin reddetmesidir
Yorumlar
+ Yorum Ekle