En Sıcak Konular
Taraf
Ahmet Altan
0 0 0000
Şükür...
Nevşehir Çarşısı'nın içinde, bana sırtında “Dolce Gabbana” yazan bir ceketi satmaya uğraşan sakallı, yaşlı satıcıya “İşler nasıl” diye soruyorum.
“Şükür,” diyor, “iyidir.”
Bu kelimeyi çok duyuyorum bu gezide:
“Şükür.”
Çörekotlu bisküvi aldığım “marketin” sahibi olan genç de aynı şeyi söylemişti.
Ankara’nın ve İstanbul’un aksine Orta Anadolu’da bu ülkede görmeye pek alışık olmadığımız bir rahatlık, bir “yumuşama” hissediliyor.
AKP’nin kapatılması için açılan davaya öfkeliler ama bu öfke bile tuhaf bir huzurla dile geliyor.
Bilmiyorum kısa bir gezide ayaküstü konuşmalarla hemen bir sonuca varılabilir mi ama bu “türban” konusunda sanki AKP’ye de bir sitem ve kırgınlık var gibi gözüküyor.
Çünkü “şükür” sözcüğünü çok eskiden beri bilen Anadolu başka bir sözcüğü öğrenip hayatına yerleştirmiş:
“Ekonomi.”
Her konuştuğum neredeyse aynı şeyi söylüyor.
“Ekonomi bozulacak bu çekişmelerden.”
Nevşehir’den sonra Aksaray’a gidiyorum.
Karlı bir dağın eteklerine yerleşmiş şehre Uludere’nin yanından giriyorum.
Nevşehir’de gördüğümü burada da görüyorum, geniş, düzenli, temiz caddeler.
Anadolu şehirleri inanılmaz ölçüde gelişmiş.
Hepsine büyük caddeler açılmış.
Parklar yapılmış.
Aksaray’a neredeyse âşık oluyorum.
Cumhuriyet’in ilk dönemlerinden kalma gri taştan lise binası, gölgeli bir bahçenin ortasında duruyor.
Biraz arka tarafında, 1221’de Selçukluların yaptığı “Eğri Minare” küçük bir Pisa Kulesi gibi yükseliyor.
Eski zaman evleri bütün çekicilikleriyle çıkıveriyorlar bir sokağın başından.
Genç bir kuruyemişçiyle ahbaplık ediyorum.
“İşler nasıl?”
“Şükür, iyidir.”
“Hangi partidensin?”
“MHP.”
“Niye?”
“Milliyetçiyim ben.
“AKP’nin kapatılma davasına ne diyorsun?”
“MHP’liyim ama AKP’nin kapatılmasına karşıyım. Ne hakkın var kardeşim kapatmaya...”
“Seçimlerde ne olur?”
“AKP oylarını daha da artırır... Ama arada ekonomi bozulacak.”
Aksaray’ın muhteşem vilayet binasının önünde rastladığım “canlı hayvan tüccarı” orta yaşlı adam da aynı şeyi söylüyor.
“Şükür, işler fena değil ama ekonomiyi bozacaklar.”
“Kapatılma davasına ne diyorsun?”
“Ben buna karşıyım beyim. Kimsenin hakkı yok ekonomiyle oynamaya.”
Nevşehir’de de Aksaray’da da çok sayıda türbanlı kadın var... İstanbul’da görebileceğinizden daha fazla.
Ama başı açık kadınlar da rahatlıkla dolaşıyor caddelerde... Bir “mahalle baskısı” hissedilmiyor... Hatta kolları dövmeli, açık bluzlu kadınlara da rastlıyorsunuz... Türbanlılarla başı açıklar birlikte sohbet ederek yürüyorlar.
Yanından geçtiğim türbanlı bir kadın arkadaşına fevkalade kadınca bir sesle, “Son damlayı bekliyorum” diyordu.
Bilmiyorum sosyologlar ne der ama AKP’nin iktidarında “muhafazakârlıklarını” rahatça sergileme imkânına kavuşan Anadolulu insanlar sanki bu rahatlıkla bir huzura kavuşmuşlar.
Bu huzurun ve “iyi gittiğini” söyledikleri ekonominin bozulmasını istemiyorlar.
Zaten ekonominin iyi gittiğini bu şehirlerin caddelerinde, sokaklarında parklarında görüyorsunuz.
Anadolu kalkınıyor, bu açıkça görülüyor.
Ama zenginleşip kalkınan bu şehirlerde yaşayan insanların hayatına “para” bir gelişme olarak yansıyor mu?
Gelişmişliğin işaretleri olarak kabul edebileceğimiz sinemalar, tiyatrolar, kitapçı dükkânları, lokantalar, kadınla erkeğin birlikte hayattan zevk almasını sağlayacak olanaklar buralarda kendini geniş yığınları kapsayacak biçimde gösteriyor mu?
Şimdilik hayır... Ama içinde sinemaların olduğu büyük alışveriş merkezleri de birer birer kurulmaya başlanmış.
Anadolu henüz “kalkınma” aşamasında, zenginleşiyor, şehirlerini düzeltiyor, rahatlıyor.
Zaman içinde sanırım bu, “gelişmişliği” de peşinden getirecek.
Yaşadıkları bu “kalkınmadan” mutlu gözüküyorlar.
Eğer Türkiye’yi sadece Ankara ve İstanbul olarak görürseniz, ülke “gergin” ve tedirgin.
Ama Orta Anadolu’yu dolaşırsınız, aynı ülke rahat ve huzurlu.
Ankara ve İstanbul’un özellikle de medyanın Anadolu’yu bir daha keşfetmesi gerekiyor sanırım.
Çünkü huzurlu ve huzurun devamını isteyen insanlar yaşıyor orada.
17.04.2008
Bu yazı 1,140 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
19 Ağustos 2009
Mafya, TÜSİAD, Türkiye...
-
3 Ekim 2008
Korkmalı mıyız?
-
16 Ağustos 2008
Yavaşlık
-
14 Ağustos 2008
Ne oldu şimdi?
-
12 Ağustos 2008
Ayıklamak
-
30 Temmuz 2008
Dışarıda kim kaldı?
-
18 Temmuz 2008
Yalanlar, gerçekler, sorular...
-
16 Temmuz 2008
Çete
-
14 Temmuz 2008
Emine
-
12 Temmuz 2008
Dindarlar ve demokrasi...
-
5 Temmuz 2008
Darbe ve medya
-
28 Haziran 2008
Solculuk ve dindarlık, zavallılık mıdır?
-
27 Haziran 2008
Bir darbe yandaşı
-
26 Haziran 2008
Travma
-
21 Haziran 2008
'Düşman değiliz be paşalar'
-
13 Haziran 2008
Yeni sorun ihtiyacı...
-
12 Haziran 2008
Anlamak için...
-
2 Haziran 2008
Altınların parlaklığı...
-
1 Haziran 2008
Fırsatçılık ve pusu
-
28 Mayıs 2008
Her Türk asker doğar
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle