En Sıcak Konular

Fahrettin Gün Erdem Ağabey'i yazdı

9 Temmuz 2008 01:20 tsi
Fahrettin Gün Erdem Ağabey'i yazdı Namazı Fatih Camii’nde eda ettikten sonra, Rahmetli Metin Yüksel’in şehid edildiği yerde Fatiha okuyup Erdem Ağabey’in, Metin Yüksel’in ve diğer şehidlerimizin ruhuna bağışladım.

Fahrettin Gün yazıyor

“Sebeb Ey” Erdem Ağabey, “Sebeb Ey…”


Giderek azalıyoruz. Sevdiğimiz, değer verdiğimiz insanların ötelere gidişiyle biraz daha bir örselenip, durağanlaşıyoruz.
Erdem Ağabey’in Hakk’a vasıl olmasıyla yaşadığımız bu onulmaz acı, ilk kez Cahit Ağabey’le başladı.
Cahit Ağabeyin gidişi bir kor gibi yüreğimizi yaktı kavurdu.
Sonra Akif İnan Ağabey ötelere yürüdü.
Onu Sevgili Alâeddin Özdenören’in ötelere gidişi izledi…
Şimdide Erdem Ağabey…

Fahrettin Gün
Günlükten…
5 Temmuz Cumartesi…
"Merhaba. Erdem Bayazıt Ağabey Hakk’a yürüdü. Pazartesi günü ikindi namazına müteakip Eyüb Sultan Camii’nden cenazesi kaldırılacak… Selamlar…"
Erdem Ağabey’in vefatını Cumartesi akşamı bu mesajla öğrendim. Bir an ne yapacağımı şaşırdım. İçimden bir şeyler koptu sanki. Bulunduğum yerde bu Hakk’a yürüyüşün ağırlığını algılayabilecek kimse yoktu. Önce evi aradım, yoldaşımla paylaştım. Onun da haberi olmuştu. Ben de şimdi ruhuna "Yâsin" okuyorum, dedi. Sonra Fatih Karagümrük’te düğün için evi tefriş etmeye çalışan akrabalardan müsaade isteyip dışarıya çıktım. Yürüyüş sırasında bazı dostları aradım. Fatih Camii’ne yaklaştığımda yatsı ezanları okunmaya başladı. Namazı Fatih Camii’nde eda ettikten sonra Caminin Karadeniz kapısına yöneldim. Rahmetli Metin Yüksel’in şehid edildiği yerde Fatiha okuyup Erdem Ağabey’in, Metin Yüksel’in ve diğer şehidlerimizin ruhuna bağışladım.
Böyle zamanlarda sessizliği seviyor insan. Bir başınalığı. Bu bir başınalık insanın yeryüzü serüvenindeki acziyeti, garipliği değil mi? Hele Fatih’te gecenin ilerleyen saatlerinde kaldırımlarda bir başına yürüyüp öteye gidenleri düşünmek garip bir rahatlık veriyor insana. Yalnızlık hüzünleri artırsa da mistik sızıları dinginleştiriyor.
"Onlar gittiler
Topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında
Ben şimdi bu yanda
Gerilmiş bir an gibiyim
Doğumla ölüm arasına."
Aradığım dostlardan biri Antakya’daydı. Sıla-ı rahim için gitmişti. Onun telefondaki söyledikleri ilginçti: "Biz de şimdi arkadaşlarla Erdem Ağabey’in şiirlerini hatırlamaya çalışıyoruz. Yoksulluğumuzun acısını onunla ilgili hatıralarla gidermeye çabalıyoruz…"
Erdem Ağabey’le pek çok kez karşılaştık. Hep o uzun boyuyla sanki çelişki gibi görünen şiirsel bir zarafet ve edebin taşıyıcısıydı. En son iki ay kadar önce telefonda görüşmüş, ziyaret talebimi iletmiştim. "Biraz geciktirelim, inşallah daha geniş zamanlarda buluşuruz", demişti.
"Daha geniş zamanlar…"
O da "Önden giden atlıların" kervanına katıldı. Onun gidişiyle dostluk halkamız biraz daha zayıfladı. Dostluk biraz daha gizemini yitirdi.
Giderek azalıyoruz. Sevdiğimiz, değer verdiğimiz insanların ötelere gidişiyle biraz daha bir örselenip, durağanlaşıyoruz.
Erdem Ağabey’in Hakk’a vasıl olmasıyla yaşadığımız bu onulmaz acı, ilk kez Cahit Ağabey’le başladı.
Cahit Ağabeyin gidişi bir kor gibi yüreğimizi yaktı kavurdu.
Sonra Akif İnan Ağabey ötelere yürüdü.
Onu Sevgili Alâeddin Özdenören’in ötelere gidişi izledi…
Şimdide Erdem Ağabey…
"Evet, onlar gittiler,
Giderken bir muştu gibiydiler…"
Sevdiklerimizi yitirmekle biraz da biz yitmiyor muyuz?
* * *
7 Temmuz Pazartesi…
Sevgili Bünyamin Yılmaz’a söz verdiğim halde yazıyı bir türlü gönderemedim. Bir türlü yazmaya elim varmadı çünkü. Öteye gidenlerin ardından yazı yazmak artık kahır dolu bir işkence gibi geliyor bana.
Bugün Erdem Ağabey’i son yolculuğuna uğurlayacağız. Öğleden sonra vakitlice gittim Eyüb Sultan Camii’ne. Cami büyük bir yitimin telaşını yaşıyordu sanki. Pek çok dost oradaydı. Uzak şehirlerden kalkıp gelmişlerdi Erdem Ağabey’e son görevi yapmak için. Dillerde onun şiirleri pelesenk olmuş, ha bire tekrarlanıyordu.
İkindi namazına müteakip kılınan cenaze namazından sonra "Fatihalarla" uğurladık Erdem Ağabey’i…
Eve dönerken saatlerce süren trafik keşmekeşi içinde biteviye düşündüm, ölümün nasıl harlı bir buğu olduğunu.
Derin bir kelimeydi ölüm…
Bir tüy kadar da hafif…
Kalblerde gezinen korkuya inad…
Ölüm en çok neye benziyor, diye sordum kendi kendime… Kökü kurumuş bir ağaca mı? Bir çiçeğe mi, bir karabasana mı?
Erdem Ağabey’in ölümü ak kağıtlara dökülen şiirsel bir firaktı…
Nöbet içerikli bir eylem…
O nöbeti yüreklice savdı…
Şimdi sıra bizde… Kendi ölümlerimizi bekliyoruz…
Üstelik Erdem Ağabey gibi şiir halıları da seremedik insanlara… Onun gibi umudu dağ dağ da üleştiremedik…
Şimdi geçmişin gülümsemeleri ardından Erem Ağabey için akşam oldu.
Ölüm, ne korkunç kuvvet…
Üstelik içimizde…
Bu vesileyle Erdem Ağabey’e binlerce rahmet ve minnet…
Allah gani gani rahmet eylesin…
"Sebeb Ey", Erdem Ağabey, "Sebeb Ey…"
Güle güle Erdem Ağabey…
Mekânın Cennet olsun…


Milli Gazete

Bu haber 3,581 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,836 µs