En Sıcak Konular
Star
Mehmet Altan
0 0 0000
Ballı günler bitiyor mu?
‘Ballı günler bitiyor’ başlığını okuyunca, gittikçe derinleşebilecek olan küresel krizin Türkiye’ye etkilerini anlatan ekonomik bir haberle karşılaşacağımı sanıyordum...
Meğer, bal stokları tükeniyormuş... Hatta, Bal stokları tükenince, Türkiye’de bal sektörünün önde gelen kuruluşu Balparmak, bal ithalatına başlamış... Balparmak’ın Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, ‘Ocak başında bu gidişle Türkiye’de satacak bal kalmayacak diye uyarmıştık. Türkiye’de şimdi arıcının elinde gerçek ve kaliteli bal kalmadığını herkes gördü. Rafları hileli, sahte ve kaçak ballara terk etmemek ve Türkiye’yi balsız bırakmamak için bal ithalatına başladık’ diyor...
Ekonomiden gelen son sinyaller de maalesef bal piyasasından farklı değil...
***
Fenerbahçe’nin geçici bir süre de olsa toplumu sevindiren olağanüstü başarısı önceki gün iki haberle gölgelendi...
Bunlardan ilki Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Standart&Poor’s’un (S&P) son dönemde artan global sorunlar ve gergin siyasi ortam nedeniyle Türkiye’nin görünümünü durağandan negatife çevirip, not uyarısı yapmasıydı...
S&P yaptığı açıklamada, bozulan makroekonomik ortamın Türkiye’nin dış kırılganlığını artırabileceğini...
Mali ve ekonomik riskleri çoğaltabileceğini söylemekteydi...
Diğeri de Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı Mart ayı enflasyon rakamları idi
Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Mart ayında yüzde 0.96 artış gösterirken...
Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) ise yüzde 3.17 artmıştı...
Yılık enflasyon TÜFE’de yüzde 9.15, ÜFE’de yüzde 10.50 olarak gerçekleşti.
Böylece TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları beklentilerin çok üzerine çıktı.
***
Geçenlerde, ekonomiden sorumlu bakanlar...
Kameraların önüne geçip ‘milli gelir revizyonu’ sonrası ekonomiyi anlatıp, ‘her şey yolunda’ mesajını vermişlerdi..
Ancak, daha önce de altını çizmeye çalıştığım gibi, benim o toplantı da Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in aşağıdaki tek cümlesi dikkatimi çekmişti:
‘Biz, 7’nci gözden geçirmeyi daha önceden bitirmeyi ümit ediyorduk.
Ancak, bazı reformların beklediğimizden daha yavaş gidiyor olması nedeniyle geldiğimiz noktada, belki de son iki gözden geçirmeyi birleştirme noktasına geldik.’
***
AK Parti Hükümeti’nin 22 Temmuz’da yüzde 47’lik büyük bir zafere imza atmasının altında dünyalaşma sürecindeki başarısı yatıyor...
O sürecin iki çıpası vardı:
AB ve IMF...
Genel seçimler yaklaşırken bu iki çıpa da terk edildi...
Ve içinde bulunduğumuz gemi taramaya başladı...
***
Dün IMF ile stand-by anlaşmasının son üç gözden geçirmesi Ankara’da başladı...
Türkiye, IMF ile 1999 yılından beri bir stand-by anlaşmasını sürdürüyordu...Bu anlaşma 10 Mayısta doluyor..
Sonrasında ne olacağı hala belli değil..
Bu konu sürünceme de kaldıkça, uluslararası ekonominin tedirginliği de kışkırtılmış oluyor..
İçerde ‘ekonomik akla’ ihanet edip, büyük bir toplumsal talanın alevini sürekli harharlı tutmak istediğimiz için, çelik bir disiplinden hoşlanmıyoruz..
Bu nedenle IMF konusu da alerjik bir mesele... Halbuki ekonomik kurallara ihanet edip, gemiyi batırınca, IMF’in kapısına da dayanan biz oluyoruz.. Siyasal ve ekonomik olarak belirsizliğin arttığı, küresel dalgaların üzerimize doğru geldiği, enflasyonun baş kaldırdığı bir süreçte, IMF’le yola nasıl devam edeceğimizi hızlıca kararlaştırmakta ve ekonomik reformlara gaz vermekte büyük fayda var...
Türkiye ne yazık ki ‘Ankara Kriterleriyle’ yaşam üretecek bir iç dinamiğe sahip değil...
Baksanıza kaliteli balın bile kaynağına kibrit suyu ekip, ithalat yapar hale geldik...
***
Aslında.. Çok bacaklı robot Rhex gibi bir Türkiye özlüyorum..
Biliyorsunuz,
Türk bilim adamları, kendi kendine karar veren ve böcek gibi rahat hareket edebilen robot geliştirdi.
Çok bacaklı ilk Türk robotu Sensor Rhex’in tasarım çalışması başladı.
Benzerlerinden daha geniş özelliklerle tasarlanacak ‘Sensor Rhex’, merdivene tırmanma, zıplama, koşma, takla atma gibi hareketlerin tümünü yapabilecek...
Biz ise...
Hala yeryüzünün akılcı yardım eli uzanmadan henüz düz yolda bile yürüyemiyoruz...
Bunu anlamak için sadece ‘ballı günler bitiyor’ haberine değil, jandarmasından hakimine, Hrant Dink Cinayeti’ndeki son gelişmelere göz atmak da yetiyor...
Bu yazı 1,358 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Oku bakayım...
-
16 Ağustos 2008
Beş yıl önce neredeydiniz?
-
14 Ağustos 2008
Ahmedinejad’la...
-
12 Ağustos 2008
Saakaşvili Tolstoy okudu mu?
-
31 Temmuz 2008
‘Kapatma ama hırpala..’
-
14 Temmuz 2008
MİT’in Ergenekon listesi...
-
12 Temmuz 2008
İran savaşı yaklaşıyor mu?
-
10 Temmuz 2008
Ölümün askerleri
-
8 Temmuz 2008
Öksüz Çocuk Eldiveni...
-
5 Temmuz 2008
Dağbaşı
-
28 Haziran 2008
Bir Türk neye bedel?
-
26 Haziran 2008
Türkiye-Almanya
-
21 Haziran 2008
‘Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek’...
-
13 Haziran 2008
Gerçekten cevap bu mu?
-
11 Haziran 2008
Askeri sopa ile özen...
-
2 Haziran 2008
Elitist mi, kitlesel mi?
-
1 Haziran 2008
Sizi muhatabınız belirler...
-
28 Mayıs 2008
Sivas’ın doğusu...
-
25 Mayıs 2008
Danıştay ne karar verecek?
-
24 Mayıs 2008
Birinci Cumhuriyet’in sonu mu?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle