En Sıcak Konular

Gülay Göktürk
Bugün

Gülay Göktürk
0 0 0000

Devletin itibarına önem veriyorsanız



Önümüzdeki haftayı Vakıflar Yasası tartışmalarıyla geçireceğimiz belli oldu. Sayın Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilen yasa, komisyonda değişiklik yapılmadan bu hafta Meclis Genel Kurulu'na getiriliyor. Tasarı, MHP ve CHP tarafından şiddetle ve esastan eleştirilirken; azınlık cemaatleri ve AB tarafından da bazı bakımlardan yetersiz bulunuyor.

Önümüzdeki günlerde - özellikle üçüncü şahıslara geçen azınlık mallarının iadesi, mazbut ve mülhak vakıfların mallarının durumu, vakıfların uluslararası ilişkileri, ticari faaliyette bulunmaları, yurt dışından bağış toplanması gibi- yasanın tartışmalı maddeleri üzerinde tek tek duracak ve tartışacağız.

Ama ondan önce, konunun esasına ilişkin birkaç nokta var ki, bu noktalarda ortak bir anlayışa gelemezsek, meseleyi sadece Avrupa Birliği'nin dayatması sonucu vermek zorunda olduğumuz bir taviz olarak görürüz. Böyle bir kabul de toplumun bazı kesimlerinin AB karşısında duyduğu ezikliği ya da öfkeyi arttırmaktan başka bir sonuç vermez.

Esasa ilişkin ilk mesele ise şudur: Mülkiyet hakkı, uygar her devletin güvence altına almakla yükümlü olduğu temel bir hakken, bu hakkın, bizzat devlet tarafından ihlal edilmesi, o devletin güvenilirliği ve itibarı açısından onarılması mümkün olmayan bir erozyon yaratır. O devleti hukuk devleti olmaktan çıkarıp yağmacı bir devlet haline getirir. Türkiye'de yabancı vakıf mallarının iadesi meselesine her şeyden önce bu perspektifle, yani devletlerin güvenilirliği açısından bakmamız gerekir. Hele hele devletin itibarını her şeyin üstünde görenlerin, bunu herkesten önce yapması gerekir.

İkinci nokta, mütekabiliyet, ya da karşılıklılık meselesidir.

Bildiğiniz gibi, 9. Uyum Paketi'nde yer alan Vakıflar Yasası tartışmaları sırasında CHP'liler, Yunanistan, Batı Trakya'daki Müslüman azınlığa ne uyguluyorsa, nasıl davranıyorsa, Türkiye Devleti'nin de buradaki Müslüman olmayan azınlığa aynı şeyi uygulamasını; yani orada ne yapılıyor ise burada da aynı şeyin yapılmasını savunmuşlardı. Buna karşı çıkanlar da, ìBu ne biçim mütekabiliyet anlayışıdır! Sözünü ettiğiniz kişiler bu devletin vatandaşı. Devletler kendi vatandaşına mütekabiliyet uygular mı!ì diye isyan ediyorlardı.

Başbakan Erdoğan son açıklaması ile bu itiraza katıldığını açıkladı.

Bu elbette olumlu bir gelişmedir, ne var ki bu nokta yine de Meclis'te sert tartışmalara konu olacaktır.

Bu tartışmalar sırasında bizim de ìmütekabiliyetî kavramını sadece bu yasadaki uygulaması üzerinden değil, kavramın kendisi üzerinden de düşünme ve tartışma fırsatımız olmalı diye düşünüyorum.

Bu bağlamda belirtmek isterim ki, mütekabiliyet kavramı, yani îsen yaparsan ben de aynısını yaparımî tavrı, ne devletler için, ne kurumlar ne de kişiler için doğrudur. Her devlet, her kişi, kendi ilkeleriyle, kendi değer sistemi, kendi etiğiyle bağlıdır, bağlı olmalıdır. Başkaları ne yaparsa yapsın, o kendi doğruları içinde davranmak, kendi kendiyle tutarlı olmak zorundadır. Demokratik bir devlet, muhatap olduğu devletin ne yaptığıyla değil, kendi deklare ettiği ilkeleriyle bağlıdır. İster kendi topraklarında yaşayan yabancı uyruklular söz konusu olsun, ister esirler, isterse tutuklular... Onlara demokratik bir devlete yaraşan şekilde davranmak, hakkını hukukunu ona göre korumak zorundadır.

Bu meseleye ilişkin üçüncü temel nokta ìmilli çıkarlar ve milli davaî tartışması biçiminde gündeme geliyor.

Beklendiği gibi, gerek MHP, gerekse diğer milliyetçi çevreler Vakıflar Yasası'na muhalefetlerini Bu meselenin milli bir dava olduğuî noktasına dayandırmaya çalışıyorlar. Ne var ki, herhangi bir konuyu ìmilli davaî olarak adlandırdığınızda otomatik olarak haklı olmuyorsunuz. Zaten, günümüz insanı da ìmilli davaîlara öyle kolay kolay angaje olmuyor artık. Kendisine ìmilli davaî diye dayatılan davaların kendi çıkarları açısından ne anlam taşıdığını enine boyuna sorguluyor; ayrıca hakkaniyete uygun olup olmadığına bakıyor ve ona göre tutum alıyor.

Zamane insanının meselelere dar milli çıkarların üzerine çıkarak bakması sevinilmesi gereken bir gelişme. Çünkü bu, ìmilli çıkarî bencilliğini aşarak doğrunun, haklının yanında yer alabilmek demek. Milli çıkarla çelişse bile hukuku savunabilme olgunluğunu kazanabilmek demek. Tersi tutum, yani bir ülkenin insanlarının uluslararası her meselede kim haklı kim haksız diye bakmadan takım tutar gibi kendi ülkesinin tarafını tutması ise az gelişmiş bir toplumsal yapının göstergesi.

İşte, bu yasa karşısındaki tutumuz bizim toplumumuzun da gelişmişlik düzeyini ortaya koyacak.

Ki, bana bütün bu tartışmanın en önemli yanı da bu gibi görünüyor.


Bu yazı 1,411 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 Krizler ve sebep sonuç ilişkileri
    • 12 Temmuz 2008 Ergenekon Davasını bekleyen tehlikeler
    • 12 Haziran 2008 Cumhuriyet Çalışma Grubu
    • 28 Mayıs 2008 “Yalnız ve güzel ülkem”
    • 25 Mayıs 2008 Tam Gün Yasası 2
    • 21 Mayıs 2008 Tam Gün Yasası
    • 18 Mayıs 2008 Hukuk dersi
    • 14 Mayıs 2008 Kraliçe bilecek mi?
    • 9 Mayıs 2008 Patinaj ve bıkkınlık
    • 7 Mayıs 2008 "Dini ticarete alet etmek"
    • 30 Nisan 2008 Taksim neyin sembolüdür?
    • 25 Nisan 2008 “CHP'yi kurtarmak”
    • 23 Nisan 2008 Doğurun, ama bize güvenerek doğurmayın
    • 20 Nisan 2008 Hizmet yarışı olarak siyaset
    • 16 Nisan 2008 Vazoda büyüyenler
    • 9 Nisan 2008 “Kökü dışarda”
    • 30 Mart 2008 "Eğer kapatma davası açılırsa..."
    • 28 Mart 2008 Reform kuşa dönmesin
    • 26 Mart 2008 Meşru müdafaa
    • 19 Mart 2008 Asıl ihtimal Anayasa Mahkemesi’nin reddetmesidir

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,588 µs