En Sıcak Konular

Gülay Göktürk
Bugün

Gülay Göktürk
0 0 0000

Gül harcanıyor mu?



Sürekli okurlarım bilirler; cumhurbaşkanlığı seçimi böyle arapsaçına dönmeden çok önce, bu yılın başlarında yazdığım yazılarda AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayını uzlaşmayla çıkarmasını savunanlardanım.

 Bunun sebeplerini de o vakitler uzun uzun anlattım. Şimdi ise AK Parti'nin Abdullah Gül'ü tek aday olarak göstermemesinin telafi edilemeyecek kadar önemli bir siyasi hata; demokratik rejim açısından vahim bir geri adım olduğunu vurgulayıp duruyorum.

Peki ne oldu da uzlaşma fikrinden vazgeçtim? Çünkü o zaman, parlamento içinde cereyan edecek; toplumsal temeli olan ve tarafların gönüllü olarak gerçekleştirecekleri bir uzlaşmayı kastediyordum. 27 Nisan'dan beri ise darbe tehdidi eşliğinde dayatılan bir "uzlaşma" söz konusu. İşte bu yüzden, artık Gül'ün adaylığında ısrar, onun şahsi niteliklerini aşmış, demokratik rejimin prestiji haline gelmiştir. Bugün AK Parti'nin -seçimde halktan alınan güçlü yetkiye rağmen- Gül'ün adaylığından geri adım atması, doğrudan doğruya, "askeri vesayet rejimine devam" anlamını taşır. AK Parti'nin Türkiye'de cumhurbaşkanının askerin onayı olmadan seçilmesinin imkansızlığını kabul etmesi; rejimi sivilleştirme konusundaki iddiasını kaybetmesi anlamını taşır. AK Parti yönetiminin "merkeze kaymak"tan, toplumsal merkezi değil, devletin merkezini anladığı anlaşılır.

Deniliyor ki Erdoğan, önünde uzanan 4 yılda yapmayı planladığı demokratik atılımları gerçekleştirebilmek için gerginliği azaltmak, "kurumlararası uyum"u kurmak istiyor. O öyle istiyor da, ben de daha en başından rejimin niteliğine ilişkin böylesine temel bir noktada bürokrasiye teslim olmuş bir iktidarın, ondan sonra o atılımları nasıl yapacağını merak ediyorum doğrusu...

"Genç Siviller", bütün gençliklerine ve acemiliklerine rağmen, bu öldürücü uzlaşmanın sonuçlarını AK Parti'nin tecrübeli yöneticilerinden daha iyi görmüşler. Bakın son bildirilerinde ne diyorlar: "AKP kurmayları bilmelidir ki; savcıyla, dergiyle, 301'le doymayan bu demokrasi öğütücüsüne bir Abdullah Gül'ü feda etmek sadece onun daha fazla iştahını kabartacaktır."

* * *

Şimdiye kadar ne yazdımsa hep "demokratik rejimin geleceği" açısından yazdım. Ama doğrusu Abdullah Gül'ün içine düşürüldüğü durum da kolay kolay yenilir yutulur bir şey değil. Başbakan Erdoğan'ın seçimden hemen sonra sarf ettiği "uzlaşma" sözüyle, ardından da "çekilme kararını Gül'e bırakıyorum" diyerek Abdullah Gül'ü son derece zor bir durumda bıraktı; onu tek başına boy hedefi haline getirdi; kariyer hırsı yüzünden partisini zora sokan bir politikacı konumuna düşürdü.

Başbakan'ın bulanık demeçleri Gül'ü zora sokmakla kalmadı; partiye de zarar verdi. Yıllardır bu iki lideri birbirine düşürmek için fırsat kollayanlara gün doğdu. Hemen bu belirsiz alan üzerinde "çalışmaya" giriştiler. Bugün bütün hızıyla sürmekte olan manipülatif haber furyası, Başbakan'ın demeçlerinin yarattığı bu belirsizlik ortamında yürüyebildi. Hele hele şu son "birden fazla aday" açıklaması her şeyin üstüne tuz biber ekti.

Açık konuşalım; eğer bir dil sürçmesi sözkonusu değilse, eğer yanlış anlamadıysak, bu açıkça Gül'ün harcanmasının formülüdür. Böyle bir durumda, diğer adayların muhalefet partilerinin de oyunu alacağı ve Gül'ün yenilgiye mahkum olacağı besbelli değil mi? Bir lider en yakın yol arkadaşını nasıl böyle kırdırır? Unutmayalım, Gül bu makama kendisi aday olmadı; aday olmasını bizzat Başbakan istedi. Eğer Başbakan şimdi, o zor günlerde aday olmasını istediği "kardeşini" askerle uzlaşma adına ekarte etmekte kararlıysa, en azından onu kendi yol arkadaşlarına yem yapmaktan daha az vahşi yollar bulabilirdi.


Bu yazı 1,276 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 Krizler ve sebep sonuç ilişkileri
    • 12 Temmuz 2008 Ergenekon Davasını bekleyen tehlikeler
    • 12 Haziran 2008 Cumhuriyet Çalışma Grubu
    • 28 Mayıs 2008 “Yalnız ve güzel ülkem”
    • 25 Mayıs 2008 Tam Gün Yasası 2
    • 21 Mayıs 2008 Tam Gün Yasası
    • 18 Mayıs 2008 Hukuk dersi
    • 14 Mayıs 2008 Kraliçe bilecek mi?
    • 9 Mayıs 2008 Patinaj ve bıkkınlık
    • 7 Mayıs 2008 "Dini ticarete alet etmek"
    • 30 Nisan 2008 Taksim neyin sembolüdür?
    • 25 Nisan 2008 “CHP'yi kurtarmak”
    • 23 Nisan 2008 Doğurun, ama bize güvenerek doğurmayın
    • 20 Nisan 2008 Hizmet yarışı olarak siyaset
    • 16 Nisan 2008 Vazoda büyüyenler
    • 9 Nisan 2008 “Kökü dışarda”
    • 30 Mart 2008 "Eğer kapatma davası açılırsa..."
    • 28 Mart 2008 Reform kuşa dönmesin
    • 26 Mart 2008 Meşru müdafaa
    • 19 Mart 2008 Asıl ihtimal Anayasa Mahkemesi’nin reddetmesidir

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,292 µs