En Sıcak Konular

Ahmet Altan
Taraf

Ahmet Altan
0 0 0000

Bitiş…



Bana sorarsanız, Türkiye Avrupa Birliği’nin üyeliğine adım attığı gün PKK bitmişti.

Çünkü Ortadoğu’da, halkına Avrupa Birliği’nin öngördüğünden daha fazla özgürlük ve mutluluk verebilecek ne bir devlet ne de bir örgüt var.

Türklere de Kürtlere de daha iyi ve daha özgür bir hayatın yolu o gün açılmıştı.

Gerçekten halkının refahını, hakkını, özgürlüğünü savunan herkesin o yolun mümkün olduğunca çabuk katedilmesi için çalışması gerekiyordu.

Ama PKK öyle yapmadı.

Doğrusu sivil Kürt siyasetçiler de AB’ye epey mesafeli durdu.

Bu konuda onların da tutucu Türk politikacılardan hiçbir farkı yoktu.

Bir halkın adını kullanarak kendilerine siyasi bir ikbal arıyorlar, halklarını “benim için iyi olan senin için de iyidir” diye kandırmaya uğraşıyorlardı.

Üstelik PKK kalktı bir de AB yolunu kesecek eylemlere girişti.

Derin devlet ne zaman bir desteğe ihtiyaç duysa, PKK düzenlediği saldırılarla “derin devlete” gereken desteği verdi.

Avrupa Birliği yolunda ilerleyen, “barış” içindeki bir ülkede yaşamak Türkler için de Kürtler de için de zenginlik, özgürlük ve güvence anlamına geldiği halde PKK Kürt halkını savaşa sürüklemeye çalışıyordu.

Ve, “kitlesiyle” yolları bu noktadan sonra ayrılmaya başladı.

Kabul etmek gerekir ki Kürtler için PKK, Türklerin anlayamayacağı bir anlama sahiptir.

Neredeyse bütün Kürt ailelerinden bir birey bu örgüte katılıp savaşmıştır.

Onlar için PKK “kutsallaşıp” efsaneleşmiştir.

Ona rağmen, yaptığı hatalı seçim, kendi örgütsel varlığını sürdürebilmek için Kürt halkının acılarını yoğunlaştırmak için direnmesi, PKK’nın köklerindeki suyun çekilmesine yol açtı.

Kitlesinden koptukça da “kullanılabilir” bir hale gelmeye başladı.

“Silahın” siyasetteki rolünün bittiğini bir türlü kavrayamaması, gidip genç askerleri mayınlarla öldürmesi, baskınlar düzenlemesi sadece Türkiye’de ortamı sertleştirmek, darbe iklimi oluşturmak isteyenlere yaradı.

Son seçimlerden sonra “darbe” ihtimali de ortadan kalktı.

PKK’nın “derin devlete” bile bir faydası yok artık.

Artık ne Kürt halkının işine yarıyor ne de bir başkasının.

Üstelik dünya da PKK’nın bitmesine karar verdi.

Tam bu aşamada Diyarbakır’da o alçakça saldırı oldu.

Askeri aracı hedeflediği söylenen bomba çocukları öldürdü.

PKK beş gün sustu.

Sonra da bir yöneticisi Roj TV’de bir açıklama yaptı.

“Merkezimiz karar vermedi, otonom gruplar gerçekleştirdi,” dedi.

Ya yaptıklarının nasıl büyük bir rezillik ve hata olduğunu fark ettikleri için böyle kıvranarak açıklamalar yapıyorlar.

Ya da denetimi tümden kaybettiler, artık kendi adamlarına bile söz geçiremiyorlar.

Tabii, “Biz yapmadık otonom gruplar yaptı,” diyen PKK yöneticisi kimin adına “özür diliyor” onu da anlamak pek mümkün değil.

Bu son açıklama, PKK’nın “biz bittik, biz dağıldık” demesidir.

Diyarbakır’daki “otonom grupları” bile denetiminde tutamayan bir örgüt nasıl kalkacak da Kürt halkı adına konuştuğunu iddia edebilecek bundan böyle?

PKK’nın “merkezi” de “otonom grubu” da, bundan sonra insan öldürmeye kalkmanın sadece anlamsız bir vahşet olacağını anlamak zorunda.

Askerlere mayınlı tuzak kurmanın, Diyarbakır caddelerinde çocuk öldürmenin kimseye faydası olmaz.

Eğer “olur” diyerek ısrar ederlerse, çoluk çocuk demeden bombalarla adam öldürmeye devam ederlerse, sonunda bizzat Kürt halkı bu işe son verecek.

Silahın, bombanın zamanı geçti.

Başka bir dönem başladı.

Çocukların ölmemesi gereken bir dönem.

Bu ülkenin bütün çocuklarının, Türküyle Kürdüyle, barış içinde, güvenle, özgürce, her türlü düşünceyi açıkça tartışarak, şarkısını türküsünü söyleyerek, en iyi eğitimi alarak yaşayacağı bir geleceğe doğru gidiyor bu ülke.

Şimdi hemen olmasa da çok yakın bir zamanda olacak bu.

Üstelik de bunu ne Türk politikacılar, ne de Kürt politikacılar sağlayacak, çocuklarımızın geleceğini gelişmiş dünyanın ölçüleri koruyacak.

Artık hükümetin de, “dağdaki çocukları” da koruyacak, onları kanlı bir gelecekten kurtaracak önlemleri alması, kimsenin “onurunu” çiğnemeden onların evlerine dönmesini sağlaması, bu “kanlı dönemi” bitirmesi gerekiyor.

Vurulan askerler de, “dağdakiler” de bizim çocuklarımız.

Onlar bizim yüzümüzden ölüyorlar.

Irklarının, üniformalarının, sıfatlarının bir önemi yok.

Onları ne derin devlet çetelerinin kanlı hesaplarına, ne de körleştikleri gittikçe daha çok ortaya çıkan PKK yöneticilerinin kanlı saldırılarına kurban edebiliriz.

Türkiye’de bir dönem bitti.

O dönemle birlikte PKK da bitti.

Artık yeni dönemi başlatmak için çok da oyalanmaya gerek yok.

Çocukları kurtarmaktan, onlara iyi bir hayat vermekten daha kutsal ne olabilir?

Hep “öldürmeyi” amaçlayan kutsallıklar peşinde koştuk, artık bir de “yaşatmayı” amaçlayan kutsallıkların peşinden gidelim bence.

Bunu çocuklarımıza da borçluyuz zaten.

Bugüne dek o kadar çoğunu öldürdük ki onların…

Taraf Gazetesi, 9 Ocak



Bu yazı 1,444 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 19 Ağustos 2009 Mafya, TÜSİAD, Türkiye...
    • 3 Ekim 2008 Korkmalı mıyız?
    • 16 Ağustos 2008 Yavaşlık
    • 14 Ağustos 2008 Ne oldu şimdi?
    • 12 Ağustos 2008 Ayıklamak
    • 30 Temmuz 2008 Dışarıda kim kaldı?
    • 18 Temmuz 2008 Yalanlar, gerçekler, sorular...
    • 16 Temmuz 2008 Çete
    • 14 Temmuz 2008 Emine
    • 12 Temmuz 2008 Dindarlar ve demokrasi...
    • 5 Temmuz 2008 Darbe ve medya
    • 28 Haziran 2008 Solculuk ve dindarlık, zavallılık mıdır?
    • 27 Haziran 2008 Bir darbe yandaşı
    • 26 Haziran 2008 Travma
    • 21 Haziran 2008 'Düşman değiliz be paşalar'
    • 13 Haziran 2008 Yeni sorun ihtiyacı...
    • 12 Haziran 2008 Anlamak için...
    • 2 Haziran 2008 Altınların parlaklığı...
    • 1 Haziran 2008 Fırsatçılık ve pusu
    • 28 Mayıs 2008 Her Türk asker doğar

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,661 µs