En Sıcak Konular
Star
Mehmet Altan
0 0 0000
Restorasyon soruları...
Başbakan Erdoğan önceki gün basın toplantısıyla, Hükümet’inin, 10 başlık ve 145 maddeden oluşan 45 sayfalık ‘Eylem Planı’nı’ açıkladı... Bu hedefler aynı zamanda 2012 Türkiye’sinin hedeflenen resmini içermekte...
Nasıl bir resim olacak? Bu sorunun cevabını Başbakan, ‘temel hedefinin sosyal restorasyon yapmak olduğunu’ söyleyerek verdi...
Sonra da ‘sosyal restorasyon’ kavramını şöyle açtı:
‘Bu dönem, siyasi ve ekonomik istikrarını sağlam bir zemine oturtan, Türkiye’nin sosyal istikrarını da pekiştireceği bir dönem olacaktır. Onun için daha önce önümüzdeki dönemi, toplumsal yapımızı güçlendirecek bir sosyal restorasyon süreci olarak gördüğümüzü söylemiştim. Sosyal yaralarımızı geçici olarak saracak pansuman tedavisinden değil, kalıcı olarak iyileştirmekten söz ettiğimi belirtmek istiyorum’...
***
Aslında sosyal de Fransızca, restorasyon da...
Türkçe sözlükte restorasyon kelimesinin anlamları şöyle sıralanıyor:
1. Onarım, onarma, onarıp ilk durumuna getirmek.
2. Lokantacılık.
3. Yeniden tahta çıkarma.
4. Yeniden canlandırma, yenileştirip diriltme.
5. Eğer R büyük harfle yazılmış ise, Fransa’da 1. Napolyon’dan hemen sonra gelen 1814-1830 yılları arasındaki krallık çağı.
Ben Erdoğan’ın ‘restorasyon’ teriminden ‘sağlıklı bir sosyal dirilişin’ kastedildiğini anlıyor ve bunu Eylem Planı’nın ruhu ve özü kabul ediyorum...
***
Kısacası buna ‘Yeni Türkiye’ de denebilir...
AK Parti’nin büyük bir zaferle çıktığı genel seçimlerden tam bir ay sonra da, bu ‘Yeni Türkiye’den benim ne anladığımı ‘Yeni Dönem’ başlıklı yazımda şöyle özetliyordum:
‘Yeni dönemi tanımlayabilmek açısından en önemli iki konudan biri sivil bir anayasa...
İkincisi, Türkiye’nin AB süreci...
Sivil anayasa, 12 Eylül rejiminin tümüyle tasfiyesi anlamına gelecek.
AB süreci ise toplumsal dönüşümü, üretim biçiminin modernleşmesini, demokratikleşmenin ekonomik alt yapısının doğmasını hızlandıracak.’
Eylem Planı’nın öncelikle sevindiren yanı, genel seçim ertesindeki Ankara’yı atalet alan anlayışın yerini yeniden bir tırmanışa bıraktığı umudunu vermesi...
Teknik olarak sıralanan yüz kırk beş madde içinde bu yeni Türkiye’yi ‘restorasyon’a uğratacak en etkin madde de ‘tarımda bundan böyle ürün bazında desteğe’ geçilmesi ve ‘Teknoloji ve AR-GE Faaliyetlerinin destekleneceğinin’ vurgulanmasıdır...
Tarıma ürün bazında destek vermek, tarımın piyasa için üretim yapabilmesinin alt yapısını kurmak demek...
Teknolojiyi...
Ve Ar-GE’yi ciddiye almak ise ‘bilgi toplumunun inşasını hızlandırmaktır’...
Kısacası ‘sosyal restorasyonun’ temelini atıp, katlarını çıkacak en etkin temel iki unsur bunlar olabilir...
***
Ancak ‘Yeni Türkiye’nin yaratılmasında itici güç ne olacak?
Bu konuda AK Parti’nin berrak tercihlerde bulunması gerekir...
Türkiye ‘iç dinamikleri’ zayıf bir ülke...
1908’deki İkinci Meşrutiyet’in yüzüncü yılına girdik ama tartıştığımız konular neredeyse tıpatıp yüz yıl öncekinin aynısı...
Türkiye kendini muhatap alınca değişemiyor, dönüşemiyor, sorun çözemiyor... Değişmek, dönüşmek ve yenilenmek içim dünyayı muhatap alan, onun değişim dinamiklerinden muhakkak yararlanan bir ülke olmak gerek...
Turgut Özal’ın başarısının da, Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk dönemki başarısının da sırı bu: Yeryüzünü muhatap almaları... Bu tavır değişince zemin de anında kayıyor... Örnek için fazla uzağa gitmeye gerek yok, en canlı ve yakın örnek 27 Nisan muhtırası...
Yerelin ataleti mi, yeryüzünün dinamizmi mi? Bu, net, açık ve seçik bir biçimde belirginleşmeli...
***
İkinci temel tercih, ‘Türkiye muhafazakarlığı’ ile ‘dünya liberalizmi’ arasındaki denge...
Hayata nasıl bakacağız?
Din...
Irk...
Mezhep üzerinden mi?
İnsan...
Birey...
Vatandaş anlayışı üzerinden mi?
Yeryüzü ‘Temel Hak ve Özgürlükleri’ adres gösterirken, İncil satanları doğrayıp, rahipleri vurup, Ermeni vatandaşlarımızı Ermeni oldukları için öldürmeye devam mı edeceğiz?
AB, üyeleri arasında sınırları genişleterek kaldırırken, öğretmen adayları Genelkurmay Başkanı’na kanla boyanmış bayrak vermeye devam mı edecek?
Restorasyon Dönemi’ni insan odaklı yeryüzü özgürlükleri mi şekillendirecek, yoksa demokratikleşmenin sınırlarıyla dizginlenmeyen ivmesi yüksek bir muhafazakárlaşma mı?
Bu ‘Yeni Dönem’ in istikametini, sağlığını, başarısını belirleyecek ikinci soru bu...
***
AK Parti Hükümeti ilk dönemde tercihlerini evrensel değişim rüzgárlarını temsil eden AB dinamiği ile özgürleşme üzerine koydu...
İkinci dönemde maalesef bu irade çok güçlü durmuyor... 301 için nazlanan, 9. Uyum Paketi’ni de çoktan unutmuş bir tablodan söz ediyorum...
Dileriz Eylem Planı hızlı bir silkinmeyi temsil ettiği kadar devrimci, dönüşümcü, yenileştirici AK Parti’yi de ifade eder...
Geçen dönemin ilk üç yılındaki AK Parti’yi kastediyorum...
Bu yazı 1,282 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Oku bakayım...
-
16 Ağustos 2008
Beş yıl önce neredeydiniz?
-
14 Ağustos 2008
Ahmedinejad’la...
-
12 Ağustos 2008
Saakaşvili Tolstoy okudu mu?
-
31 Temmuz 2008
‘Kapatma ama hırpala..’
-
14 Temmuz 2008
MİT’in Ergenekon listesi...
-
12 Temmuz 2008
İran savaşı yaklaşıyor mu?
-
10 Temmuz 2008
Ölümün askerleri
-
8 Temmuz 2008
Öksüz Çocuk Eldiveni...
-
5 Temmuz 2008
Dağbaşı
-
28 Haziran 2008
Bir Türk neye bedel?
-
26 Haziran 2008
Türkiye-Almanya
-
21 Haziran 2008
‘Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek’...
-
13 Haziran 2008
Gerçekten cevap bu mu?
-
11 Haziran 2008
Askeri sopa ile özen...
-
2 Haziran 2008
Elitist mi, kitlesel mi?
-
1 Haziran 2008
Sizi muhatabınız belirler...
-
28 Mayıs 2008
Sivas’ın doğusu...
-
25 Mayıs 2008
Danıştay ne karar verecek?
-
24 Mayıs 2008
Birinci Cumhuriyet’in sonu mu?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle