En Sıcak Konular
Star
Mehmet Altan
0 0 0000
Kompleks
Arıyorum... Arıyorum... Arıyorum...
Bulamayınca... Türk Dil Kurumunun sayfasına giriyorum. ‘Kompleks’ kelimesine dalıyorum. Kompleks... Neymiş? Açıklama ve örnekler şunlar: Karmaşık.
Vitamin veya proteinlerin oluşturduğu bileşik. Kimya: Karmaşık.
İsim: Karmaşıklık, karmaşa.
İsim: Aynı ekonomik etkinliği gerçekleştiren sanayinin tesisler bütünü.
İsim: Ruh bilimi, karmaşa.
***
Komplekse kapılmak da, ‘aşağılık duygusu’ hissetme anlamına geliyor...
Canhıraş bir şekilde ‘kompleks’ kelimesinin peşine düşmenin bir nedeni var...
Dün ‘Dünya Özürlüler Günü’ydü.
Türkiye’de sekiz buçuk milyon özürlü insanımız var. Yani nüfusumuzun yüzde 12’si özürlü.
Konunun Türk toplumundaki yansımasını daha somut görebilmek için internet ortamında sörf yapmaya başlıyorum.
Ama görüyorum ki dişe dokunur pek de bir şey yok.
Hatta günün ilk başlangıç saatlerinde kulağıma çalınan haber arası kırıntılarının minnacık parçaları bile medya ortamına bile yansımamıştı.
Anlıyorum ki özürlüler konusunda derin bir kompleksin sahibiyiz.
Özürlüler konusunda özürlüyüz.
***
İnsanlar sorunlarıyla yüzleşebildikleri oranda güçlü sayılırlar.
Bir sorunun çözümü de o sorunun kabul edilmesini sağlayacak bir akıl berraklığı, duygu gücü gerektirir.
Sorunu kabul etmek, bu meselenin bilince vurması demektir.
Daha sonra da çözüm avdet eder.
Ayrıca özürlüler konusunda Amerika’yı yeniden keşfe de gerek yok.
Dünyanın gelişmiş toplumları, iyi veya kötü her şeyin insana ait olduğunu kabullenmiş ve özürlüleri topluma entegre etmeyi başarmışlar.
Biz ise bırakın konuyla ilgili bir yaratıcılığı, gelişmiş çözüm örneklerini bile sahiplenmekten uzağız.
Çünkü özürlü olmayı, bir insanlık hali olarak görmekten ziyade bir acz olarak kabul ediyoruz.
Yaşamayı, insan olmanın tüm halleri yerine, sadece muktedir bir güç anının tek ve değişmez fotoğraf karesi olarak algılayan bir yaklaşım...
Acıkmayan...
Uykusu gelmeyen...
Hastalanmayan...
Her daim sağlıklı ve güçlü.
Böyle bir yaklaşım, insanoğlunun serüveninin tüm hallerini kapsayabilir mi?
***
Kapsamadığınız vakit, sekiz buçuk milyon insanımızı yok sayar, karanlıklara kilitler, onların anılmasını sağlayabilecek tek bir günü de sessizce geçiştirirsiniz.
Böyle bir durum, ister istemez Türk Dil Kurumu’nun sözlüğündeki kompleks sözcüğünde nihayet bulabilir.
***
Türkiye’deki özürlü nüfusun artışına neden olan konulardan birisi de akraba evlilikleri...
Türkiye henüz bunu bile aşmış değil. Halbuki kimi Avrupa ülkelerinde akraba evliliğinin önü yasalarla kesilmiş bulunmakta.
Özürlüler yasasını yeni çıkardığımızı...
Özürlü eğitiminin yirmi binlerden yüz altmış binlere çıktığını...
Devletin bütün özürlü çocukların eğitimini karşıladığını...
Sosyal güvenlik çatısı altında olmayanların giderlerinin de Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı tarafından karşılandığını biliyorum.
Ancak aynı başarının, özürlü personelin istihdamı konusunda sürmediğini de biliyorum...
Kamu kesiminde yüzde üç oranında çalıştırılması gereken personel kontenjanının tamamlanmasından da çok uzaktayız.
Ama sorunun çözümleri maalesef sadece bunları halletmekten geçmiyor.
Sorun, zaaflarımızı yok saymaktan kaynaklanmakta.
***
Geçenlerde öğretmenler günüydü...
Konuyla ilgili aldığım bir mesajda okurlarımdan birisi, öğretmenleri sadece bir günlüğüne hatırladığımızı söyleyerek sitem ediyordu.
Doğrusu Dünya Özürlüler Günü yazısı öncesinde de böyle bir endişem olmadı değil...
Acaba yok saydığımız özürlülerimize karşı sadece ‘Dünya Özürlüler Günü’nde bir selam göndermek nasıl algılanırdı?
Ama yazı öncesindeki kamuoyu refleksini görünce, bir günün bile özürlülere ayrılmasının ne kadar önemli olduğunun ayrımına vardım...
Öyle ki o özürlüler gününde bile özürlüler yoktu...
Neden mi?
Çünkü özürlüler konusunda özürlüyüz.
Neden mi?
Çünkü özürlüler konusunda kompleksliyiz.
Neden mi?
Çünkü insanlığı tüm hallerinden ve zaaflarından yalıtarak, sadece bir anlık sahte gücün varlığından ibaret sanıyoruz.
Bu yazı 1,197 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Oku bakayım...
-
16 Ağustos 2008
Beş yıl önce neredeydiniz?
-
14 Ağustos 2008
Ahmedinejad’la...
-
12 Ağustos 2008
Saakaşvili Tolstoy okudu mu?
-
31 Temmuz 2008
‘Kapatma ama hırpala..’
-
14 Temmuz 2008
MİT’in Ergenekon listesi...
-
12 Temmuz 2008
İran savaşı yaklaşıyor mu?
-
10 Temmuz 2008
Ölümün askerleri
-
8 Temmuz 2008
Öksüz Çocuk Eldiveni...
-
5 Temmuz 2008
Dağbaşı
-
28 Haziran 2008
Bir Türk neye bedel?
-
26 Haziran 2008
Türkiye-Almanya
-
21 Haziran 2008
‘Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek’...
-
13 Haziran 2008
Gerçekten cevap bu mu?
-
11 Haziran 2008
Askeri sopa ile özen...
-
2 Haziran 2008
Elitist mi, kitlesel mi?
-
1 Haziran 2008
Sizi muhatabınız belirler...
-
28 Mayıs 2008
Sivas’ın doğusu...
-
25 Mayıs 2008
Danıştay ne karar verecek?
-
24 Mayıs 2008
Birinci Cumhuriyet’in sonu mu?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle