En Sıcak Konular

Hasan Karakaya
Vakit

Hasan Karakaya
0 0 0000

Birkaç açıdan TSK'daki ihraçlar!



Fotoğrafa çok çeşitli açılardan bakmak mümkün... Yani "yargısız infaz" boyutundan da bakmak mümkün, "Başbakan'ın şerhi" boyutundan da... Ama bana göre, fotoğrafın asıl önemli boyutu "TSK'da verilen eğitim" olsa gerek...

Ancak, fotoğrafa neresinden bakılırsa bakılsın, "TSK'daki anlayış"ın artık masaya yatırılması vaktinin geldiğidir!..
Önceki gün sona eren Yüksek Askerî Şura'da; 31 subay/astsubay "uyuşturucu alışkanlığı" ve "ahlâk dışı ilişkiler"den dolayı TSK'dan atılmış!.. 7 tanesi de, "bildik"(!) sebepten!.. Evet, "irtica"dan!..
ASKERÎ YARGIYA GÜVENİLMİYOR MU?
Hangi sebeple olursa olsun; bu insanların, "yargı yolu kapalı" olarak TSK ile ilişkilerinin kesilmesi, bir "yargısız infaz"dır!..
Bu insanların "yargılanma" talebinde bulunmaları en tabii haklarıdır!..
Yüksek Askerî Şura üyelerinin yargı yolunu kapalı tutmaları ise; en önce "askerî mahkemeye güvensizlik"tir!..
Oysa, "askerî mahkeme"de görev alan "yargıç" ve "savcı"ların çoğu "asker"dir!.. Dolayısıyla; bir askerin atılması veya atılmaması gerektiğini en iyi onlar bilir!..
Çünkü, olaya yabancı değillerdir!..
Kaldı ki;
"Askerlik"le ilgili suçlamalarda, bu hakim ve savcılar "sivil" kişileri bile yargılamaktadır!..
"Sivilleri bile yargılayan" askerî hakim ve savcıların "YAŞ'zede asker"leri yargılayamaması, herhalde "onlara duyulan güvensizlik"ten olsa gerektir!..
YAŞ, BİR MAHKEME DEĞİLDİR!
YAŞ kararlarının, bu defa "oy çokluğu" ile alındığının açıklanmış olması, "Başbakan"ın ve "Milli Savunma Bakanı"nın yine "şerh" koyduğunu gösteriyor!..
Evet, Başbakan ve Millî Savunma Bakanı, TSK'dan atılanlara "yargı yolunun açık olmasını" istiyor.
Öyle ya;
Bir işlemin hukuka aykırı olup olmadığının veya uygun olup olmadığının yargı organlarınca denetlenmesi gerekmektedir.
Çünkü YAŞ bir "yargı organı" değil, bir "idari organ"dır. Bu durumda söz konusu kararların alınış biçimine ilişkin kaygılar bir yana, yargı yolunun kapatılması "hukuka aykırı"dır.
Çünkü anayasaya göre "idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır'.
Aynı anayasanın, bu kararları yargı denetiminin dışında tutmuş olması; hem kendi kendisiyle, hem de idarenin sorumluluğunu öngören "demokratik yönetim ilkesi"yle çelişki arzeder.
Bir an için YAŞ'ı "bir yargı organı" olarak kabul edecek olursak; yine "hukuka aykırılık" sözkonusu demektir. Bu aykırılık, sadece yürürlükteki hukuk kuralları arasında 'irtica' gibi bir suçun bulunmamasından kaynaklanmaz. Aynı zamanda ve ondan daha önemli olarak, YAŞ kararları ile ordudan atılanların "savunma hakkından mahrum bırakılmalarından" kaynaklanır. Zira, herhangi bir suçtan yargılananların "savunma hakkı"na sahip olmaları, hukukun temel ve evrensel ilkelerindendir.
Hukukun evrensel ilkelerine göre, hiç kimse karşı karşıya kaldığı bir haksızlığı "yargıya taşıma" hakkından mahrum bırakılamaz!.. Kimsenin elinden "savunma hakkı" alınamaz ve kişinin suçsuzluğunu kanıtlamak için ona savunma hakkı başta olmak üzere, bütün "hukuki güvenceler"in de tanınmış olması şarttır.
Bunlar olmadıkça, atılanların hiçbirine "suçlu" denilemez!..
Çok eski çağlardan beri; suçluluğu kanıtlanıncaya kadar herkes masumdur!.. Suçluluğu kanıtlayacak tek kurum ise "bağımsız mahkeme"dir.
Başbakan'ın ve Bakan'ın "şerh"leri bunu anlatmaya çalışsa da, askeri bürokrasinin "YAŞ inadı" hâlâ sürüyor!..
BAŞKOMUTAN'IN ÇELİŞKİSİ
Gerisini değil de, "son 10 yılı" ele alalım... Son 10 yılda, "yılda 2 defa" olmak üzere, "20 YAŞ toplantısı" gerçekleştirildi. Her YAŞ toplantısında, ortalama 30 subay/astsubayın TSK'dan atıldığını hesap edecek olursak, bu rakam 10 yılda 600'e çıkar!..
600 subay/astsubayı eşleri, çocukları ve ana-babaları ile birlikte hesap edecek olursak, ortaya "binlerce mağdur" insan çıkar!..
"Uyuşturucu alışkanlığı" veya "ahlâk dışı ilişkiler"i bir yana koyalım ve şu meşhur "irtica" suçlamalarına bir bakalım!..
Bu insanlar, öyle zannediyorum ki; "namaz" kıldıkları, parmaklarına "gümüş yüzük" taktıkları veya "eşleri başörtülü" olduğu için atıldı TSK bünyesinden!.. Bu atılmalara Başbakan "şerh" koydu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise onayladı!..
Oysa, Abdullah Gül, YAŞ kararlarına muhalefet şerhi koyan ilk Başbakan'dır.
2002 Aralık'ında Erdoğan henüz meclise girmemişti. AK Parti iktidarının Başbakanı Gül ve Milli Savunma Bakanı Gönül, "YAŞ kararları yargı denetimine açık olmalı" diye kayıt düştüler.
Ama, aynı Gül, "önceki günkü ihraçları" onayladı!.. Gerçi, YAŞ kararlarının yürürlüğe girmesi için "Cumhurbaşkanı'nın onayı gerekmiyor" ama, bu onay yine de anlamlı!..
En azından, "irticacılık"la suçlanan subay/astsubaylar açısından önemli!..
Dediğim gibi; bu askerler "namaz" kıldığı, "gümüş yüzük" taktığı veya "eşleri başörtülü" olduğu için ordudan atılmışlarsa, buna "onay" veren Cumhurbaşkanı da onlarla "aynı özellikleri" taşımaktadır!..
Evet, Gül de "namaz" kılmaktadır!..
Gül de "gümüş yüzük" takmaktadır!..
Gül'ün de eşi "başörtülü"dür!..
Ve üstelik; Gül, "Başkomutan"dır!..
Bir "Başkomutan"ın, "kendisi gibi olan" komutanların ihracına onay vermesi; "yaman bir çelişki"dir!..
Ne var ki; "zirvede kavga" ve "çatışma" görüntüsü vermemek için Gül'ün gösterdiği bu fedakârlığı, "askerî bürokrasi"den de beklemek, en tabii hakkımızdır!..
Bu "esneme" ve "yumuşama"yı askerî bürokrasi de göstermeli değil midir?..
Niye hep "sivil"ler anlayış gösteriyor!..
TSK'DAKİ EĞİTİM SİSTEMİ TARTIŞILMALI
Bunlar, "önceki gün"e dair görüş ve eleştirilerim... Bir de, "fotoğrafın geneli"ne yönelik eleştirilerim var!..
Yani, "TSK'daki eğitim sistemi"ne yönelik eleştiriler!..
Görünen fotoğraf şöyle:
Bir subay veya astsubay, "TSK bünyesi"ne katılmadan önce, neredeyse "40 elek"ten geçiyor!..
"Anası, varsa eşi veya bacısı başörtülü mü?.. Babası sakallı mı? Namaz kılıyorsa hangi camiye gidiyor?.. İslâmî gruplarla veya tarikatlarla bir ilişkisi var mı?.. Varsa, kimlerle görüşüyor?.. Kötü alışkanlıkları var mı?.. Yüz kızartıcı bir suç işlemiş mi?"
Bu ve benzeri araştırmalar, bildiğim kadarıyla "çaktırmadan" yani "gizlice" yapılıyor... Bu işlerle görevli biri; gerek "apartman komşuları"ndan, gerek "yan komşu"dan, gerek "kapıcı" veya "muhtar"dan bu bilgileri alıyor!..
Alınan bilgiye göre de, bir "eleme" yapılıyor!.. Yani, "sakıncalı" birisi, TSK bünyesine asla giremiyor!..
Şimdi, benim merak ettiğim şu:
Bunca "ince eleme, sık dokuma"ya rağmen, bu insanlar nasıl "irticacı"(!) oluyorlar, nasıl "uyuşturucu"ya yöneliyorlar, nasıl "ahlâk dışı" ilişkilere girebiliyorlar?..
Bunlara nasıl bir "eğitim" veriliyor ki, bu insanlar bundan tatmin olmuyor ve başka alanlara yöneliyorlar?..
Bu "eğitim sistemi"nin sorgulanması ve "nerede hata edildiği"nin tesbit edilmesi gerekir diye düşünüyorum!..
Ben, eksiklik ve hatanın yine "TSK bünyesinde" olduğunu düşünüyorum... TSK bünyesinde ve insanları mutlu etmeyen "eğitim sistemi"nde!..
Bence, "atmak" çare değil...
"Bunlar nerede ve nasıl yetişiyor" ona bakmak lâzım!..
--------------
Düşen uçak üzerine komplo!
"Komplo teorisyeni bir millet" olduk çıktık... Hemen her olayda bir "bit yeniği" arıyor, hemen her olay üzerine bir "komplo teorisi" üretiyoruz...
İşte, Atlas Jet uçağının düşmesi ve 57 kişinin ölmesi üzerine de bir "komplo teorisi" ürettik!..
"Atlas Jet'ten alınan tam sayfa ilânların hatırına" olsa gerek, gazeteciler; Enerji Bakanı Hilmi Güler'e, uçakta ölen yolcular arasında bulunan "6 bilim adamı"nın, "Türkiye için çok önemli stratejik projelerde çalıştıkları" için uçağın "düşürülmüş" olma ihtimali bulunup bulunmadığını sormuşlar...
O da, "Şimdiden böyle bir değerlendirme yapmak yanlış olur" demiş!..
Oysa, bu uçaklar "sabıkalı" uçaklar...
MD83'lerin adı daha önce "22 olay"a karışmış ve "900 kişinin ölümüne" yol açmışlar!..
Bence, "komplo teorisi" üretmek yerine, bu uçakların "ne kadar emniyetli" olduğunun sorgulanması gerekir!..
Ahhh, şu "ilan ve reklâm"lar!..
Ne senaryolar ürettiriyor insana!..


Bu yazı 1,426 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 CHP’nin asıl derdi, halktan kopukluk!
    • 16 Ağustos 2008 Kur’an Kursu’na düşman... Rusya’ya danışman!
    • 14 Ağustos 2008 28 Şubat sürüyor... Yoksa Kıvrıkoğlu haklı mıydı?
    • 14 Temmuz 2008 “General” olunabilir... Ama “adam”lık, zor iş!
    • 12 Temmuz 2008 “Darbe girişimleri” yetmediyse “suikast” verelim!
    • 21 Haziran 2008 “Sahtekâr kahpe”lere mahkeme tescilli cevabımdır
    • 13 Haziran 2008 Onlara dokunan yok... Millete gelince, vur abalıya!
    • 12 Haziran 2008 Onlar için “millet”in hiç önemi yok!
    • 1 Haziran 2008 Kamuoyu CHP’den açık bir özür bekliyor
    • 28 Mayıs 2008 Tarassut Köpeği işbaşında... Mı acaba?!?
    • 25 Mayıs 2008 Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu?
    • 24 Mayıs 2008 “Teslis”leri boşverin, gelin “tesis”leri gezelim!
    • 21 Mayıs 2008 Bu millet, CHP’yi niye iktidar yapmıyor!
    • 14 Mayıs 2008 İsimleri yerli, cisimleri yabancı ünlüler!
    • 9 Mayıs 2008 Böyle bir Yargı'ya; gel de güven, güvenebilirsen!
    • 8 Mayıs 2008 Mutlu’yum... Mutlu’sun!.. Mutlu’lar!.. Zafer Mutlu’lar!
    • 7 Mayıs 2008 Kurt’ta bahane, Savcı’da delil (!) bitmez!
    • 6 Mayıs 2008 “Haneye tecavüz”ün adı “gazetecilik” olmuş!
    • 3 Mayıs 2008 Özgürlük ve demokrasi ya herkese, ya hiç kimseye!
    • 30 Nisan 2008 Sanki ikinci 28 Şubat... Hep aynı film!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,362 µs