En Sıcak Konular

Mehmet Şevket Eygi
Milli Gazete

Mehmet Şevket Eygi
0 0 0000

Malezya’da Yaşamak İster miyim?



SORU: Malezya’da yaşamak ister misin?

CEVAP: Ben bir Türküm/Türkiyeliyim, vatanımda yaşamak isterim. Türk olduğum, Müslüman olduğum için büyük zulme uğrarsam (Eskiden böyle şeyler oluyordu) başka bir ülkede yaşamak mecburiyetinde kalabilirim. Nitekim bendeniz altı seneye yakın yurt dışında gayr-i resmî mülteci olarak yaşamak zorunda kalmışımdır. Böyle bir zaruret olursa, Malezya veya yaşanabilir herhangi bir İslâm ülkesine gider, hayatımı orada sürdürürüm.

SORU: Bir Müslüman için Türkiye’de yaşamak mı daha kolaydır, Malezya’da yaşamak mı?

CEVAP: Malezya’da yaşamak, din hürriyeti bakımından daha kolay ve elverişlidir. Orada örtünmek serbest, çocuğuna küçük yaştan itibaren din ve Kur’an dersleri verdirmek serbest, orada Müslümanlar için eğitim, kılık kıyafet, hukuk hürriyeti var. Orada, Müslüman bir vatandaşa, dindar olduğu için hakaret edilmiyor, gerici denmiyor. Orada din ile devlet arasında müzmin ve rahatsız edici bir savaş ve çekişme yok... Bunlardan başka orada, Türkiye’dekinden fazla refah var. Ülkedeki çeşitli unsurlar arasında sosyal barış, toplumsal mutabakat var. Orada PKK savaşına benzer bir şey yok.

SORU: Kılık kıyafet hürriyeti dediniz. Bundan neyi kasd ediyorsunuz?

CEVAP: Öncelikle Müslüman kadın ve kızların tesettürünü. Bir çağdaş nasıl beli ve göbeği açık seksî bir kıyafetle gezebiliyorsa, eşitlik prensibi icabı, bir Müslüman da tesettür kıyafetine bürünebilmelidir. Sonra, Müslüman erkeklerin de istedikleri medenî serpuşu giyme hakları vardır. İslâmî erkek kıyafeti derken Askerî Müzedeki yeniçeri veya bostancı kıyafetlerini kasd etmiyorum. Çağımızda Müslüman bir erkek pekâla Afganistan başbakanı Karzaî gibi giyinebilmelidir. Başında zarif bir kalpak, bazen bir istanbulin, bazen pelerine benzer bir şey, yakasız gömlek... Karzaî, yanılmıyorsam, bundan birkaç yıl önce dünyanın en iyi giyinen politikacısı seçilmişti. Bizdeki şapka kanunu hâlâ yürürlükte ama artık uygulanmıyor, “caduc” (geçersiz) oldu.

SORU: Sizce Türkiye’de din ve inanç hürriyeti yok mu?

CEVAP: Hem var, hem yok. Camiler açık, ezanlar okunuyor, hacca gidiliyor, oruç tutuluyor... Ancak bunlar yeterli değildir. Din hürriyeti vardır diyebilmek için mutlaka “Din eğitimi hürriyetinin” yüzde yüz olması gerekir. Bizde antidemokratik bir kanun var, yaz tatilinde, başka müsait zamanlarda 15 yaşından küçük çocuklara din ve Kur’an dersleri verilemiyor. Hattâ kaçak ve gizli olarak veren hocalar mahkemeye veriliyor. Böyle bir ortamda din hürriyetinin varlığından bahs edilebilir mi? Bir ülkede din hürriyeti varsa, orada yaşayan Müslüman çoğunluk, kendi dinine göre yaşayabilmek hakkına sahip olmalıdır.

SORU: Din karşıtı bir zat “Anayasa nasıl fizikten bahs etmiyorsa, dinden de bahs etmemeli...” demiş.

CEVAP: Darılmasın ama doğrusu çok cahilmiş. Dünyanın bütün medenî, gelişmiş, oturmuş, demokrat, insan haklarına saygılı devletlerine baksın, hepsinin anayasalarında din hürriyeti maddesi vardır. Bir anayasada din hürriyetinden bahs edilmemesi mümkün müdür? Böyle bir şey ancak kızıl diktatörlerin anayasalarında olabilir. Din ve inanç en büyük olgudur. Elbette bahs edilecek, elbette bu konuda hürriyet verilecek ve bu hürriyet garanti ve koruma altına alınacaktır.

SORU: Türkiye gerçekten lâik bir devlet midir?

CEVAP: Kesinlikle değildir. Türkiye’de resmî din kuruluşları vardır, Diyanet İşleri Başkanlığı (Genelkurmay Başkanlığı gibi...) 100 bin resmî imam, müezzin, müftü, vaiz, din dersi hocası (Maaşlarını bütçeden alıyorlar, hepsi de devlet memurudur...) Okullarda resmî ve mecburî din dersleri var. Aklı başında bir kimse böyle bir sisteme laiktir diyebilir mi? Lâiklik din ile devletin ayrılmasıdır. Bizde ikisi iç içedir. Devlet, sıkı bir şekilde dini kontrol ediyor, dini kösteklemeye çalışıyor.

SORU: Sen bu kafayla eski yazıya da taraftarsındır...

CEVAP: Ona ne şüphe. Bir ülke, bir halk düşünün, bin yıl boyunca belli bir alfabe ile yazmış okumuş, bütün tarihi o yazıyla kayd edilmiş, toplumsal hafızası o yazıyla, milyonlarca arşiv belgesi o yazıyla, atalarının mezar taşları, tarihî anıtlardaki kitabeler hep o yazıyla!.. Bu yazının yasaklanması, öğretilmemesi toplumsal hafıza yitirilmesine (amnezi) yol açar, halk kendi kimliğine, kültürüne, kişiliğine yabancılaşır. Binaenaleyh bin yıllık millî yazımız üzerindeki yasak kaldırılmalıdır, okullarda seçmeli ders olarak okutulmalıdır. İstanbul’u anlatan Fransızca bir kitapta “Modern Türk nesilleri dedelerinin mezar taşlarını bile okuyamıyor...” şeklinde biraz acıyan, biraz alay eden bir cümle okumuştum. Bir ülkede, bin yıllık tarihî yazının yasak olması bir kültür ayıbıdır, bir kültür kırımıdır

SORU: Sen bu yazının tekrar yürürlüğe konmasını mı istiyorsun?

CEVAP: Öyle bir şey söylemedim. Yasak kalksın, serbest bırakılsın dedim o kadar.

SORU: Böyle bir şey gericilik olmaz mı?

CEVAP: Lütfen geri zekâlılığı bırakınız.

SORU: Müslümanlar tam bir din ve inanç hürriyetine kavuşunca neler yapacaklar?

CEVAP: Benim istediğim, onların bilgi/kültür, ahlâk, aksiyon, fazilet; sanat, estetik, güzellik sahalarında üstün, vasıflı, güçlü olmalarıdır. Türkiye’de çoğunluğu onlar oluşturduğu için, böyle oldukları takdirde Türkiye’yi yükselteceklerdir.

SORU: Sizce Türkiye’de İslâm’ın önündeki en büyük engel nedir?

CEVAP: Kötü Müslümanlardır.

SORU: Kötü Müslüman ne demektir?

CEVAP: Örnekler vereyim: Din sömürüsü yapan, hizmet perdesi ardında malı götüren, kutsal dini kendi şahsî menfaati, siyasî nüfuzu için kullanan; yalan söyleyen, sözünden dönen, emanetlere hıyanet eden; kara ve kirli servet edinen, haram yiyen kişiler, Müslüman da olsalar, kötü Müslümandır. Agresif ve harbî dinsizler de engeldir ama kötü Müslümanlar en büyük engeldir,

SORU: İyi Müslüman kimdir?

CEVAP: İyi Müslüman iyi insan, iyi vatandaş demektir. İslâm dinindeki ve ahlâkındaki hükümlere, emir ve yasaklara uyar, eliyle ve diliyle kimseye zarar vermez, dünyaya dünyada kalacağı zaman nisbetinde. ahirete orada kalacağı zaman nisbetinde yöneliktir. Salih ameller (iyi işler) yapar, kötülüklerden uzak durur. Temiz bir kimsedir. Onun ahlâkını, faziletlerini, üstünlüğünü düşmanları bile takdir ve kabul eder.

SORU: Türkiye’de yeterli miktarda iyi Müslüman var mıdır?

CEVAP: Olsaydı, ülkemiz bu durumda olmazdı.

SORU: Böyle Müslümanlar nasıl yetişir?

CEVAP: Okullarda eğiterek, aile yuvasında terbiye edilerek, toplumda yetiştirilerek... Maalesef, ülkemizde iyi Müslüman yetiştirecek bütün kurumlar kapatılmış, darbelenmiş, dejenere edilmiştir. Şu İlâhiyat fakültelerinin haline bakınız. Eskiden iyi Müslüman yetiştirmeye yönelik tasavvuf dergahları, fütüvvet ve lonca teşkilatı vardı. Şimdi bunların hiçbiri yok.

SORU: Sizce Türkiye nasıl kurtulur, yükselir, geleceğine güvenle bakabilir?

CEVAP: Bunun için YETERLİ, miktarda vasıflı Türkiyelinin bulunması gerekir.

SORU: Vasıflı Türkiyeli ne demektir?

CEVAP: Üç boyutta vasıflı olacak. Birincisi: Bilgi ve kültürde. İkincisi: Aksiyon, ahlâk ve karakterde. Üçüncüsü: Güzellik ve sanatta. Çirkin (fiziğini kasd etmiyorum) bir Müslüman iyi bir Müslüman değildir. Ahlâksız ve karaktersiz bir Müslüman da iyi Müslüman değildir. Bundan otuz kırk yıl önce radikal İslâmcı, bugün malın gözü müteahhit ve türedi zengin. Bunlardan ne İslâm’a, ne de Türkiye’ye hayır gelir.

SORU: Tarihteki örnek iyi Müslümanlardan birkaçını sayar mısınız?

CEVAP: Hadsiz sayıda vardır. Üçünü sayayım: Selahaddin Eyyubî, Cezayirli Emîr Abdülkadir, Kafkasyalı Şeyh Şâmil...



Bu yazı 6,585 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 Hainler İstanbul’u Bu Hale Nasıl Getirdiler?
    • 16 Ağustos 2008 Ergenekon=Jakoben Laikçilik=Resmî İdeoloji
    • 14 Ağustos 2008 Şeriatî Hem Sünnîlik, Hem Şiîlik Açısından Bozuktur
    • 30 Temmuz 2008 Yakın Tarihimize Işık Tutan Büyük Ve Engin Bir Kitap: Üstad Ali Ulvi Kurucu’nun Hatıraları
    • 29 Temmuz 2008 Modern Türkiye’nin kuruluşunda Yahudiler
    • 28 Temmuz 2008 Din Büyüklerinin ve Müslümanların Dikkatlerine 12 Maddelik Islah Projesi
    • 24 Temmuz 2008 Ezana Saygısızlık
    • 21 Temmuz 2008 Hırsızlıkla Namaz Bir Arada Olmaz
    • 18 Temmuz 2008 Darbe Şakşakçılığı Yapanlar Dilerim Beladan Belaya Uğrasınlar
    • 17 Temmuz 2008 Türkiye Halkı Aptal ve Salak mıdır?
    • 16 Temmuz 2008 İsim Vermeden Anonim Tenkitler ve Uyarılar Yapmaya Devam Edeceğim
    • 14 Temmuz 2008 Müslüman Türkiye’de İslâm Devleti İstenemez
    • 14 Temmuz 2008 Müslüman Türkiye’de İslâm Devleti İstenemez
    • 12 Temmuz 2008 İslami tevhid eğitimi
    • 11 Temmuz 2008 Hakkın ve Halkın Hizmetinde Cumhuriyet
    • 10 Temmuz 2008 Yapılabilecekler ve Yapılması Gerekenler Yapılmıyor
    • 8 Temmuz 2008 Ordu ve Din...
    • 5 Temmuz 2008 Baylar Bayanlar Boşuna Protesto Etmeyin Oyun Kuralına Göre Oynanmaktadır
    • 4 Temmuz 2008 Hep Sivas Faciasından Bahs Edip, Başbağlar Katliamından Hiç Bahs Etmemek Zulümdür
    • 3 Temmuz 2008 Fitne Fesat Saçan Gazete

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,058 µs