En Sıcak Konular
Vakit
Ali İhsan Karahasanoğlu
0 0 0000
Başkanlar Kurulu, o yetkiyi nereden almış?
Yargı nedir?
Kısa ve basit olarak söyleyelim.. Şu kitaptan, bu kitaptan alıntı yaparak değil, sıradan bir insanın, hayat kitabına bakarak kafasında oluşması gereken tanımı verelim: “İhtilaflara, kanunları uygulayarak çözüm bulmak!”
Peki bunun yanı sıra, yargı kavramının içinde, ihtilaflara uygulanacak kanunları yapmak da var mı?
Hayır! O iş, yasamanın işi çünkü!
Peki dün Yargıtay Başkanlar Kurulu ne yapmış?
Yasamanın yetki alanına tecavüz etmiş!
Yasama, herhangi bir ihtilaf konusunda, yargıya, “Şöyle karar vermelisin.Yoksa cumhuriyet batar” diyor mu? Diyebiliyor mu?
Hayır..
Anayasa’da bunun yasal dayanağı da var: “Mahkemelere hiç kimse talimat veremez!”
İyi de, “Yasama organına talimat verilir” diye bir anayasa maddesi var da, biz mi görmedik!
Aynı anayasa, yasama organına kanunları yapma görevini verdikten sonra, bu yetkinin hiçbir organa devredilemeyeceğini de açıkça düzenlemiş! Kanunları yapma konusunda tek yetkili organ olarak TBMM’yi göstermiş!
O halde,Yargıtay BaşkanlarKurulu’na ne oluyor?
Nereden icabediyormuş, yasama organına dayatmada bulunmaya kalkışmak!
İşkembeden konuşmayalım, önce YargıtayBaşkanlar Kurulu’nun görevlerini, Yargıtay Kanunu’ndan aktaralım isterseniz.
“Madde 17: Başkanlar kurullarının görevleri şunlardır: a) Hukuk ve ceza daireleri arasında meydana gelen görev ve iş bölümü uyuşmazlıklarını kesin karara bağlamak, ... b) Dairelerden birinin, yıl içinde gelen işleri normal çalışma ile karşılanamayacak oranda artmış (..) ise bir kısım işleri başka daireye vermek.. c) İçtihadı birleştirme görüşmelerine ve kararlarının alınmasına ilişkin olarak ilke kararları almak, d) Birinci Başkanlık Kurulu, Yüksek Disiplin Kurulu ile Yönetim Kurulu kararlarına karşı yapılan itirazları kesin olarak karara bağlamak.”
Alıntıladığım bu kanun metninde, sıralanan görevler arasında, “Anayasa değişikliklerinde, yasama organına yön vermek, talimat vermek, dayatmalarda bulunmak” diye bir görev gördünüz mü siz?
Ben görmedim.
Ama bakın, ne diyormuş Yargıtay Başkanlar Kurulu: “Cumhuriyetin vazgeçilmez temel dayanağını oluşturan ve yüksek mahkeme kararlarıyla çerçevesi isabetle çizilmiş laiklik ilkesinin doğrudan veya dolaylı yeni düzenlemelerle zayıflatılması kesinlikle kabul edilemez.”
Vay vay vay.. Yasama organına resmen, “Şu yönde bir yasama faaliyeti yapamazsın” deniliyor!
Kimden alınıyorsa bu yetki!
Had aşımını bir kenara bırakalım isterseniz.. Bir de içeriğine bakalım açıklamanın..
“Laikliğin çerçevesi isabetle çizilmiş” imiş!. Öyle ise, haydi buyrun, bize şu çerçeveyi bir göstersenize bakalım..
Necdet Sezer görevde iken, kendisine Bilgi Edinme Kanunu gereği sormuştum da, hukuki bir cevap alamamıştım. Soru şu: “Laiklik gereği olduğu ileri sürülen başörtü yasağının kapsamı nedir? Üniversitelerle mi sınırlıdır? Memurlarla mı sınırlıdır? Okullarla mı sınırlıdır? Milletvekili eşleri, bakan eşleri, cumhurbaşkanı eşleri bu yasağa dahil midir? Köşk’teki davetlerde bu yasak kimlere uygulanır, kimlere uygulanmaz? Büyükelçi eşleri bu yasaktan muaf mıdır? Yabancılara uygulanmayan yasak, Türk vatandaşlarına niçin uygulanır?”
Haydi bakalım, süslü laflarla “Bu iş bitmiştir” türünden dayatmaları bırakın da cevap verin sorularıma..
Hem de oybirliğiyle..
Yargıtay’dan çıkan içtihad niteliğindeki kararların hemen hemen % 70’i oy çokluğu iledir.
Ama ne hikmetse, dünkü açıklamanız “oybirliği” ile..
Benim de tabii, “oybirliği” ifadesini görünce, gözlerim yaşardı!
“Bu ne güzel birliktelik, amanın!.. En teferruatlı konularda bile birbirinizle dişe diş ihtilafa düşersiniz de, ‘laiklik çerçevesi’ konusunda nasıl oybirliği sağladınız siz?”
Herkesin ihtilaf ettiği konuda, siz nasıl birlik sağladınız öyle?
Emir komuta falan olmasın sakın, “laiklik çerçevesi”nde!
İşin daha vahimi ise, açıklamanın son cümlesinde: “Gelişmelerin takipçisi olunacağı kamuoyuna saygı ile duyurulur.”
Yani?
Yani gelişmelerin takipçisi olacaksınız da ne yapacaksınız? Nedir sizin, gelişmelerin takipçisi olduğunuzda uygulayacağınız müeyyideler?
Hukuk, müeyyide demektir.
Siz takipçi olup da ne yapacaksınız?
Şunu açık açık söyleseniz ya!
Mahkum mu edeceksiniz, idam kararı mı vereceksiniz, ne yapacaksınız?
Buyrun sayın Başkanlar Kurulu, anlatın da biz de bilelim yapacaklarınızı!
Bu yazı 1,247 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Anlayana sivri sinek anlamayan davul zurna sinek ee..
-
16 Ağustos 2008
Maliye Bakanlığı cevap verdi, ya diğerleri?
-
14 Ağustos 2008
Fikret Bila, namazdan niye rahatsız oluyor?
-
14 Temmuz 2008
Onların gücü, bizim ‘dik duruş’ eksikliğimizden!
-
12 Temmuz 2008
Yasakçı Tuğcu, böyle saçmaladı!
-
5 Temmuz 2008
Ergenekon’da öyle, AK Parti’yi kapatmada böyle!
-
28 Haziran 2008
RTÜK bile uyursa, Anayasa Mahkemesi ne yapacak ki?
-
27 Haziran 2008
“Bedevi”nin arkasındaki gerçek!
-
21 Haziran 2008
Doğan saldırılarının arkasında ne var?
-
13 Haziran 2008
Bak sen, şu ANKA kuşuna!
-
12 Haziran 2008
“Sı-nır-lı-dır” ne demek, izah etseniz ya!
-
1 Haziran 2008
50 yıllık gazeteciden(!) gazete düşmanlığı!
-
28 Mayıs 2008
‘Kapatma kararı’ndan daha vahim olan..
-
25 Mayıs 2008
Tartışma örtü yasağıysa, MHP’nin safı neresi?
-
24 Mayıs 2008
Yargıtay, kapatılmamaya “heves”’ dedi!
-
21 Mayıs 2008
CHP % 95, AK Parti % 4.. Normal mi bu?
-
19 Mayıs 2008
‘Köşeler babamızın malı mı?’dan ‘gazeteler babamızın çiftliği’ne!
-
14 Mayıs 2008
Bir dönem, emekliliklerle kapanıyor!
-
10 Mayıs 2008
Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
-
10 Mayıs 2008
Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle