En Sıcak Konular

Hasan Karakaya
Vakit

Hasan Karakaya
0 0 0000

İran, Cezayir, Malezya, Tunus... Seç, beğen Türkiye!



Herhalde söylemeye gerek yok... Önce İran'ı hedef aldılar ve “Türkiye'nin İran'a döneceğini” iddia ettiler... O önemde "İranlı çarşaflı kadınlar"ın fotoğrafları, kartel gazetelerinin birinci sayfalarında kocaman kocaman veriliyor, "Molla kendini kolla" başlıkları gırla gidiyordu...
 
  Ve tabii; "Şeriat'a geçit yok" adlı miting ve yürüyüşlerde "Molla'lar İran'a" veya "Türkiye İran olmayacak" sloganları birbirini kovalıyordu!..
Hayır, bu kampanyalar tutmadı... Evet, tutmadı, çünkü Türkiye'nin "İran" olması mümkün değildi... Sonra, İslâmî Selamet Cephesi'nin, özellikle "belediye iktidarı"nı elde ettiği Cezayir hedef alındı!.. Toplumun kafasına öyle bir "korku" ve "öcü" pompalandı ki; eğer "laikliğe sahip çıkılmaz" ise Türkiye pekala "Cezayir" olabilir ve İslâmî Selamet Cephesi benzeri bir parti Türkiye'de de iktidar olabilirdi!..
O da olmadı... Çünkü Cezayir'deki İslâmi yönetime "Fransa güdümlü askerî cunta" el koydu!.. Yönetim, hâlâ "cunta"nın elinde!.. Kartelin şimdiki hedefinde ise, malûm olduğu üzre Malezya var!..
Malezya'yı öyle bir "tu kaka" ilan ettiler ki, zannedersiniz Malezya "cehennem çukurları"ndan bir çukur!..
MALEZYA... ASYA KAPLANI BİR ÜLKE!
Oysa Malezya, "çağdaş ve gelişmiş bir ülke" olarak sembol durumunda!..
İşte CNN Türk adına Malezya'ya giden Mithat Bereket'in izlenimleri:
"Kişi başına milli gelirin 13 bin doları bulduğu Malezya, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Umman ve Suudi Arabistan'dan sonra en zengin 7. İslâm ülkesi. Ancak bu zenginlik, Körfez ülkelerinin aksine sadece petrole dayanmıyor. Sıvılaştırılmış doğalgaz ve petrol de ihraç eden Asya kaplanı Malezya'da kalkınmanın öncü sektörleri bilişim ve elektronik.
Nüfusunun yüzde 60'ı Müslüman olan Malezya'da, ekonominin işleyişinde dinin etkisini görmek mümkün. Ülkenin ilk İslâmi bankası Bank İslâm 1983'te kurulmuş. Halihazırda ülkede 12 İslâmi banka faaliyet gösteriyor. Dünyadaki İslâmi hisse senetlerinin yüzde 80'i Malezya borsasında işlem görüyor.
İslâmi Pas Partisi, iktidarda olduğu Kelantan eyaletinde Müslümanların paralarını İslâmi bankalara yatırmasını zorunlu tutuyor.
Küresel sermaye durumdan şikâyetçi değil. Londra merkezli HSBC ve Amerikan Citibank gibi dünya devleri, 'faizsiz bankacılık' bölümleriyle ülkenin gereklerine ayak uydurmuş görünüyor."
Görüyorsunuz ya;
"Ilımlı bir İslâm ülkesi" olarak sunulmak ve dolayısıyla "irticacı ve yobaz" olarak gösterilmek istenen Malezya'da, kişi başına milli gelir 13 bin doların üstünde!..
Asıl önemlisi ise;
Ülkenin kalkınmasında "bilişim" ve "elektronik" sektörlerin lokomotif olması!..
Hani gericilik, hani irtica?..
TUNUS... DESPOTLUĞUN ZİRVESİ
Size bir şey söyleyeyim mi;
Dün İran'ı, daha sonra Cezayir'i, bugün ise Malezya'yı tu kaka gösterenlerin asıl amacı, Türkiye'yi "Tunus" haline getirmekten başka bir şey değil!..
Yani, yine onların deyimiyle, kartelin "rol model" olarak aldığı ülke, Tunus!..
Çünkü Tunus da, Türkiye'den farksız!..
Çünkü Tunus'ta da "başörtüsü" yasak!..
Zaten bu "yasak" dolayısıyladır ki Tunus, bizim "karteloz"ların hem baştacı, hem rol modeli, hem de gözdesi olmuş ve sık sık gittikleri "Tunus gezileri"nin arkasından bu ülkeye övgüler yağdırmışlardı!.. Bizim Kenan Kıran, işte bu övgüleri derlemiş!..
7 Ekim 2006 tarihinde "Türbansız Tunus" başlıklı haberde, şu ifadelere yer veriliyordu:
¥ "Tunus'u baştan sona dolaştık, ancak tesettürlü kadına rastlayamadık. Çünkü siyasal İslâm'ı temsil edecek şekilde tesettüre girmek yasak. Hem Cumhurbaşanı Bin Ali, hem de laik iktidar, kadın haklarını korumak ve özgürlük adına tesettüre karşı."
¥ "Resmi dairelerde, okullarda ve üniversitelerde tesettür yasak. Hükümet politikası olarak türban milli sembol olarak kabul edilmiyor. Okullarda başlarına Berberi geleneğine uygun 'çember' denilen örtülerden takan kız öğrenciler var, ancak başı tamamen açık olan öğrencilerin sayısı daha fazla. Hükümet hâlâ kapanmakta direnen kadınlara geleneksel kıyafetlerini giymeleri uyarısında bulunuyor."
Milliyet gazetesinin 17 Ekim 2006 tarihli "Sokaklar da kamusal alan" başlıklı haberi ise şöyleydi:
"Fransız işgalinden 50 yıl önce kurtularak bağımsızlığına kavuşan Tunus, radikal İslâm'a karşı sıkı bir 'laisizm' politikası uygulayarak mücadele veriyor. Başkent Tunus'tan güneydeki Duz kentine kadar, kamusal alanlarda 'siyasal İslâmı temsil ettiği için' türban yasak. Ülkede, İslâmi hareketlerin önüne geçmek için çok sıkı tedbirler alınıyor. Öyle ki, 'kamusal alan' sayılan caddelerde bile 'gelenekse ve Berberi usulü örtünme' dışında tesettür yasaklanmış durumda."
BİN ALİ, İTALYA’NIN TRUVA ATI!
Peki, "karteloz"ların bunca övgüsüne mazhar olan Tunus nasıl bir ülkeydi ve Tunus Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali nasıl bir adamdı...
Filmi biraz geriye saralım ve 1999'da yapılan "Tunus seçimleri"ne bir göz atalım:
Tunus'ta, 24 Ekim 1999'da "başkanlık" seçimleri yapıldı. Şu anda 73 yaşında olan Zeynel Abidin Bin Ali, seçimlere girdiğinde 64 yaşındaydı. "3 aday"ın girdiği seçimlerde, Zeynel Abidin Bin Ali, rakiplerine "korkunç bir fark"(!) atmıştı!..
"Resmi sonuç"ları İçişleri Bakanı Ali Çavuş ilan etmişti:
"Çok büyük liderimiz, biricik önderimiz Zeynel Abidin Bin Ali, 3 milyon 287 bin seçmenden 3 milyon 269 bininin oyunu alarak cumhurbaşkanlığına yeniden seçilmiştir!"
Bin Ali'nin aldığı oy oranı, bizimkilere çok benziyordu "netekim!"
Tam, yüzde 99.4!..
Diğer adaylar Muhammed Belhac Amor, oyların ancak yüzde 0.3'ünü, Abdurrahman Tlili de yüzde 0.2'sini alabilmişti!..
Peki, "halkın yüzde 99.4'ünün oyunu alarak"(!) yeniden cumhurbaşkanı seçilen Zeynel Abidin Bin Ali, nasıl bir adamdı?
Hiçbir yorumda bulunmadan, "İtalyan İstihbarat Şefi"nin bir sözünü nakletmek istiyorum:
İtalyan İstihbarat Servisi eski Başkanı Fuluio Marti, Tunus'taki seçimlerden 10 gün kadar önce şöyle diyordu:
"Tunus'ta darbeyi biz yaptık!.. Tunus Cumhurbaşkanı'nı biz seçtik!.. İslâm kâbusunu önlemek için Bin Ali'ye biz destek verdik!"
Neymiş, neymiş:
"Tunus'taki darbe"yi İtalya yapmış!..
"Tunus Cumhurbaşkanı"nı İtalya seçmiş!..
Yani, Zeynel Abidin Bin Ali denilen "Truva Atı"nı, Tunus'un bağrına İtalya oturtmuş!..
Peki, "ne" için?..
"İslâm kâbusunu önlemek için!"
Bu söz, çok şey çağrıştırmıyor!..
BAŞLARI AÇ, YOLSUZLUKLARI ÖRT!
Peki İtalya tarafından ülkenin bağrına çöreklenmesi sağlanan bir "Truva Atı" olan Bin Ali'nin yönettiği Tunus, uygulanan bu "yasak"larla ve bu "despotluk"larla kalkınmış mıdır?.. Yani, Zeynel Abidin Bin Ali'nin Tunus'unda "ekonomik sıçrama" yaşanmış mıdır?.. "Yolsuzluk"lar önlenmiş, "adalet" sağlanmış mıdır?..
Ben, hep şuna inanmışımdır:
Bir insan veya bir ülke; eğer "baskı ve zulmün zirvesinde" ise, orada mutlaka "gizlenen bir şeyler" vardır!.. Mutlaka "bir şeyler örtbas edilmek" ve "yolsuzlukların üzerine kalın bir şal örtülmek" isteniyor demektir!?.
"Laikçi diktatör Zeynel Abidin Bin Ali"nin Tunus'unda da "yolsuzluk" dizboyu!..
O kadar dizboyu ki, "fıkra"lara bile konu olmuş!.. Fransız Le Monde gazetesinde yayınlanan bir fıkra, Tunus'ta dilden dile dolaşıyormuş!..
Bu fıkrayı, Tunuslular, gözlerinden yaşlar gelecek kadar, kahkahalarla anlatıyorlarmış birbirlerine...
Efendim, fıkra şöyle:
Bir gün, Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali'nin karşısına, aniden bir "cin" çıkar. Cin, "Dile benden ne dilersen" deyip, devam eder:
"Yalnız; şöyle iyi bir şey iste."
Bin Ali, hemen söyler isteğini:
"Şu an oturduğum Kartaca Sarayı ile Arjantin'deki çiftliğimi doğrudan birbirine bağlayan bir otoyol yap!"
"Bin"in bu isteği karşısında "cin"in canı pek fena sıkılır.
"Biraz zor!" itirafında bulunur ve "başka bir dilekte" bulunmasını ister.
Bin Ali, diğer dileğini aktarır:
"Aile fertlerimi sakinleştir!.. Onları; yeterince yediklerine, ülkeyi gereğinden fazla soyduklarına ikna et!.. De ki onlara; bu yemeye son vermezseniz, bu hortumlamayı durdurmazsanız, Bin Ali'nin burnundan fitil fitil getirecekler!.. Söyle onlara, son versinler bu malı götürme işlerine!"
Cin; bir an düşünür. Başını kaşır.
Bu isteği yerine getirmesi, ötekinden çok daha zordur.
Şöyle der:
"Şu senin otoyolu, iki şeritli mi yapayım, yoksa dört şeritli mi?"
...........
Halkının yüzde 95'i Müslüman olan Tunus'ta "durum" budur efendim!..
"Durumun yorumu"na gelince;
Nerede bir "yolsuzluk", nerede bir "hortumculuk", "pislik" ve "rezalet" varsa, bilesiniz ki orada bir "örtbas gayreti" ve "hedef saptırma" çabası vardır!..
Malûm, "İranlaşma ve Cezayirleşme" kampanyalarının yürütüldüğü dönemde, Türkiye'nin 50 milyar doları hortumlanmış ve 25 civarında banka batmış, batan "banka enkazları"nın altından da "laikçiler" ve "sözde Atatürkçüler" çıkmıştı!..
Şimdi merak ettiğim şu:
Acaba, ortada yine "götürülecek bir mal" mı var?.. Ya da "götürülmesi engellenen" bir mal mı var ki; "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!" kabilinden kampanyalarla hükümete bir "mesaj" mı verilmek isteniyor?.. Hani, ne bileyim; "mahalle" derken, "Hilton" mu denilmek isteniyor?!?
Kimin nasıl bir niyet ve amaç taşıdığını elbette bilmiyorum... Ancak, İran da ortada, Cezayir de, Malezya da!..
Tabii, Tunus'taki "laikçi dikta" da!..
Seç, beğen Türkiye!..
Kime benzemek istiyorsan, onu seç!..
İster "laikçi dikta"nın ve "yolsuzluklar"ın egemen olduğu Tunus'u seç, ister "bilişim ve elektronik" devi Malezya'yı!..
Seç, beğen, örnek al!.. Hangisini istersen!..
Görüyorsunuz, bizde “mahalle baskısı” yok!..
------------------
İslâmî kesimin ilk 11’i
Son günlerde, herkes "kendi 11'ini" kuruyor...
Hürriyet yazarı Özdemir İnce, "İkinci Cumhuriyetçiler"den oluşan bir "Millî Takım kadrosu" yapmış...
"İyibilgi" internet sitesi "Birinci Cumhuriyetçiler"den, Radikal'den Erkan Goloğlu da "Ulusalcıların ilk 11'i"nden oluşan bir takım kurmuş!..
Birinci ve İkinci Cumhuriyetçiler ile Ulusalcılar'ın ilk 11'i olur da "İslâmî kesimin ilk 11'i" olmaz mı?..
Teknik Direktör Hasan Celal Güzel bey, "İslâmî kesimin ilk 11"ini açıklamış...
Eh, sağolsun bana da "Sağaçık"ta görev vermiş...
Yalnız, bir şartla: "Hasan Karakaya'nın oynayıp oynamayacağı yapılacak tetkiklerden sonra belli olacak."
Hemen söyleyeyim: Dr. Bekir Kayhan'ın teşhisi ve Dr. Ayhan Olcay'ın tedavisi ile Allah'a şükürler olsun ki, eskisinden çok daha sağlıklı, çok daha zindeyim!..
Rakip takımlar şimdiden havlu atabilirler!..
 


Bu yazı 1,756 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 CHP’nin asıl derdi, halktan kopukluk!
    • 16 Ağustos 2008 Kur’an Kursu’na düşman... Rusya’ya danışman!
    • 14 Ağustos 2008 28 Şubat sürüyor... Yoksa Kıvrıkoğlu haklı mıydı?
    • 14 Temmuz 2008 “General” olunabilir... Ama “adam”lık, zor iş!
    • 12 Temmuz 2008 “Darbe girişimleri” yetmediyse “suikast” verelim!
    • 21 Haziran 2008 “Sahtekâr kahpe”lere mahkeme tescilli cevabımdır
    • 13 Haziran 2008 Onlara dokunan yok... Millete gelince, vur abalıya!
    • 12 Haziran 2008 Onlar için “millet”in hiç önemi yok!
    • 1 Haziran 2008 Kamuoyu CHP’den açık bir özür bekliyor
    • 28 Mayıs 2008 Tarassut Köpeği işbaşında... Mı acaba?!?
    • 25 Mayıs 2008 Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu?
    • 24 Mayıs 2008 “Teslis”leri boşverin, gelin “tesis”leri gezelim!
    • 21 Mayıs 2008 Bu millet, CHP’yi niye iktidar yapmıyor!
    • 14 Mayıs 2008 İsimleri yerli, cisimleri yabancı ünlüler!
    • 9 Mayıs 2008 Böyle bir Yargı'ya; gel de güven, güvenebilirsen!
    • 8 Mayıs 2008 Mutlu’yum... Mutlu’sun!.. Mutlu’lar!.. Zafer Mutlu’lar!
    • 7 Mayıs 2008 Kurt’ta bahane, Savcı’da delil (!) bitmez!
    • 6 Mayıs 2008 “Haneye tecavüz”ün adı “gazetecilik” olmuş!
    • 3 Mayıs 2008 Özgürlük ve demokrasi ya herkese, ya hiç kimseye!
    • 30 Nisan 2008 Sanki ikinci 28 Şubat... Hep aynı film!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,852 µs