En Sıcak Konular

Hayrettin Karaman
Yeni Şafak

Hayrettin Karaman
0 0 0000

Aleviler ve Cemevi



İmam imzasıyla yurtdışından mektup yazan bir okuyucum, Alevîlerin imanlarının güçlenmesi, bilgilerinin artması ve kendi inançlarına göre yapacakları ibadetlerin aralarında yaygınlaşması (amellerinin de artması) için cemevlerinin “yasal statüye kavuşturulması gerektiğini” ifade etmiş, kendi köylerinde tamir edilen bir türbenin bile bu bakımdan epeyi iş gördüğünü misal olarak zikretmişti.

Bu mektubu yayınladığım yazıma birçok tepki aldım. Bunların çoğunda, Sünnilerin, Hz. Ali ve evladına kötülük edenleri (bunların içinde Muaviye gibi sahabeden sayılanları, Yezid gibi bir sonraki nesilden olanları da var) methetmelerinden, Alevilerin ibadetlerinin hafife alınması veya alay konusu yapılmasından şikayet ediliyor ve Sünni yaklaşım biraz da sert ifadelerle eleştiriliyor. İçlerinden biri de (Sayın Ahmet Toptaş) Cafer-i Sadık Hazretlerinin buyruk isimli kitabından nakıller yapıyor ve Alevilerin de Allah'a, Peygamber'e, Kur'an'a, ahirete iman ettiklerini, mezhep veya tarikat veya yolları ayrı/farklı olsa da onların da Müslüman olduklarını, buradan hareket ederek birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde yaşanması, düşmana fırsat verilmemesi gerektiğini söylüyor.

Daha önce de Alevi-Bektaşi Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Atilla Erdem, o zaman Devlet Bakanı olan Mehmet Aydın'ın bir açıklamasına verdiği tepkide şöyle demişti: “Cemevi bizim yüzyıllardır kullandığımız bir ibadet yerimiz. Sayın Başbakan bile kalkıp saygısızca 'Cemevi cümbüş evi' gibi laflar söyledi. Diyanet de 'Sizin ibadet yeriniz camidir' diyor. Kesinlikle cami değildir. Çünkü cemevine eşimizle kızımızla, hısımımızla, akrabamızla beraber gideriz. Cemevinde kurbanımız kesilir, lokma dağıtılır, sazımız çalınır, semah dönülür. Yüz yüze niyaz edilir, dualar okunur. Camiye bunları götürme olanağımız yok. Camiye gitmeye niyetimiz de yok. Diyanet bizim bu ibadetimizi anlamıyor. Kültürümüzü kendi kendilerince yok sayıyorlar ve Alevilere 'Onlar zaten Müslüman'dır, cemevine gerek yok. Camiye gelsinler' diyorlar. Benim ibadet yerim cemevi.”

Bu tepkilerden ve ifadelerden şunları anlıyoruz:

1. Alevîler cemevlerinin camiler gibi ibadet yeri olarak kabul edilmesini ve böyle bir resmi statüye kavuşturulmasını, bunun hakları (ve/veya iman ve ibadet yönünden faydalı) olduğunu;

2. Alevîlerin, Sünnilere ait camilere gelmek istemediklerini;

3. Sünnîlerin, Ehl-i beyt'e yapılanlar konusunda duyarsız olduklarını ve zalimlerden yana tavır aldıklarını veya en azından onları suçlamadıklarını dile getiriyorlar.

Daha başka konular varsa da köşe yazılarının hacmi dar olduğu için bu üç konuyu ele almakla yetinmek durumundayım.

Bu talep ve şikayetlere laik-demokratik-cumhuriyet rejimi açısından yaklaşıldığında söylenecek söz bellidir: Din özgürlüğü ilkesi/hakkı, her ferdin ve gurubun inancını ifade etmesi ve yaşamasını da içine alır. Din ve mezhep ayrımı yapılamaz. Farklı laiklik anlayış ve uygulamaları vardır. Bunlardan birine göre devlet dine ve dini hayata karışmaz, hiçbir dini ve mezhebi desteklemez, bu işler cemaatlere bırakılır. Bir başka anlayışa göre de devlet, bir sosyal hizmet olarak dinlere, mezheplere belli bir ölçü ve denge içinde yardımda bulunabilir.

Türkiye'de sıkça tekrarlanan “özel şartlar” gereği bir yandan tarikatlar kapatılmış, diğer yandan Diyanet İşleri Başkanlığı kurularak devlete bağlanmış ve din böylece kontrol altına alınmıştır. Bu iş yapılırken dengeler kurulamadığı, bazı gerçekler yok sayıldığı için önce baskı yüzünden gizli, şimdilerde ise -demokrasi yolundaki gelişmeler sayesinde- açık şikayetler ve talepler dile getirilir olmuştur. Yeni anayasa yapılınca bu problemin çözülmesi bakımından da önemli gelişmelerin olacağı beklenebilir.

Gelelim işin dini ve tarihi yönüne.



Bu yazı 1,289 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 27 Haziran 2008 Milli maç milli mesele
    • 26 Haziran 2008 Şimdi ne yapacağız?
    • 12 Haziran 2008 Cumhuriyeti korumak
    • 25 Mayıs 2008 Ya bu deveyi güdecekler…
    • 18 Mayıs 2008 Yargı bağımsızlığı ve yanılmazlığı
    • 24 Nisan 2008 Bankaların verdiği promosyon
    • 5 Nisan 2008 Devlet-din ilişkisi
    • 30 Mart 2008 İddianamedeki laiklik
    • 28 Mart 2008 Laiklik tehlikede mi?
    • 23 Mart 2008 İddianame kusurludur
    • 14 Mart 2008 Kısas (2)
    • 13 Mart 2008 Kısas
    • 7 Mart 2008 Sıra sana da gelir
    • 29 Şubat 2008 Sağırlar, dilsizler ve körler
    • 28 Şubat 2008 Atalar dini
    • 24 Şubat 2008 Çelişkiler Yumağı
    • 22 Şubat 2008 Fetvalar arasında
    • 21 Şubat 2008 Mescid-i Aksâ hepimizin
    • 15 Şubat 2008 Kadınlar da farklı
    • 14 Şubat 2008 Niçin Örtünüyoruz? (3)

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,403 µs