En Sıcak Konular

Hasan Karakaya
Vakit

Hasan Karakaya
0 0 0000

Alfabede harf biter, medyada harp bitmez!



<>
<>
 
Bir zamanlar Mine G. Kırıkkanat’ın “G”si vardı...
 
Dikkat edin “G”si diyorum, “G.String”i demiyorum... Hem zaten G.String giyme yaşını çoktan geçtiği, yani biraz “yaşlandığı” için “Mine nine” diyenler de vardı, “G noktası” diyenler de... Çünkü Mine, “piknik” yapan insanlara şöyle “hakaret” ediyordu:
“Don paça soyunmuş adamlar geviş getirerek yatarken, siyah çarşaflı ya da türbanlı, istisnasız hepsi tesettürlü kadınlar mangal yellemekte, çay demlemekte ve ayaklarında ve salıncakta bebe sallamaktadırlar. Her 10 metrekarede, bu manzara tekrarlanmakta; kara halkımız, kıçını döndüğü deniz kenarında mutlaka et pişirip yemektedir.
Aralarında, mangalında balık pişiren tek bir aileye rastlayamazsınız. Belki balık sevseler, pişirmeyi bilseler, kirli beyaz atletleri ve paçalı donlarıyla yatmazlar, har hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler, zaten bu kadar kalın, bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı da olmazlardı.”
(...)
“Tesettür anaları kumsalda mangal yeller, babaları don paça yatarken, irili ufaklı danaları da pamukludan dalgıç tulumlarıyla suda cıp cıp yapıyorlardı.”
Sonraları, “millete hakaret bayrağı” el değiştirdi!... Mine G.’den sonra Bekir P. Coşkun çıktı ortaya...
Buradaki “P” harfini merak edenler, onun “Pako’nun kısaltması” olduğunu çok çabuk öğrendiler... Gerçi Pako ölmüştü ama, onun ismi “baba”sında yaşıyordu. O günden beri, Bekir Pako Coşkun daha kısa ifadesiyle Bekir P. Coşkun olarak anılıyordu...
Hatta, Bekir’in “coşkun” olmadığı zamanlarda, ona, “evlâdı Pako”dan mülhem “Bekir P.”, veya “P. Bekir” diye hitap edenler de vardı...
Çünkü Bekir Coşkun da, bir “P.” olarak “yol göstericilik”(!) yapıyordu halkımıza...
“AKP’ye oy vermeyin” diyordu, “develere binip Suudi Arabistan’a gidin” diyordu “Abdullah Gül benim Cumhurbaşkanım değil” diyordu...
GERİLİM OLSUN, KARINLARI DOYSUN!
Uzatmayalım; “Mine G.”li ve “Bekir P.”li günlerden, bugünlere geldik.
Mine’nin kanatları kırıldı, Bekir’in Pako’su öldü ama “GÜM A.Ş.” yani Gerilim Üretme Merkezi Anonim Şirketi” gerilim üretmeye devam etti...
“Vampir”ler “kan” emmeden, “Şeytan”lar “yol”dan çıkarmadan, “bataklık”lar “sivrisinek” üretmeden ve “köpek”ler havlamadan yapamadığı gibi, “medya” da “gerilim” üretmekten bir türlü geri durmadı...
Öyle ya; “gerilim” yoksa, “medya” da yoktu!..
“Gerilim”, hem “tek sermaye”leriydi, hem de “yaşama” kaynakları!..
Mine’lerin “G”lerinden, Bekir’lerin “P”lerinden sonra, geçtiğimiz Çarşamba günü, alfabenin “M” harfini soktular devreye!..
Askerler, Abdullah Gül’e, niye “Sayın Cumhurbaşkanım” değil de, “Sayın Cumhurbaşkanı” demişlerdi?..
Al sana gerilim, al sana kriz!..
Bir “M” harfi, don lastiği gibi sündürülmüştü!..
Aslında “kriz”lerden, “gerilim”lerden “zevk” alıyorlardı... Bundan “doyumsuz bir haz” duyuyorlardı!..
Öyle ya;
“Asker” ile “Çankaya” ve “Hükümet” arasında “kriz” çıksındı ki; kartelin günlük “manşet”leri ve aylık “maişet”leri çıksındı!..
Bunun da ötesinde;
Bu durum, tam da arzuladıkları türden bir “ordu-millet kamplaşması”ydı!..
22 Temmuz seçimlerinde “millî irade” tecelli etmiş, AK Parti “ezici bir çoğunluk”la iktidara gelmişti ama, karşılarında “ordu” vardı!..
Bakalım, bu işe “ordu” ne diyecekti?..
Büyük bir heyecan, hatta aşk ve şevkle bekledikleri fotoğrafa Salı günü kavuştular!..
Alın işte; Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları “Meclis’teki yemin töreni”ne gelmemişlerdi!..
Ve Çarşamba günü!..
“GATA’daki tören”de “soğuk rüzgârlar” esmişti... Askerler, “Sayın Cumhurbaşkanım” değil, “Sayın Cumhurbaşkanı” demişlerdi... Üstelik, “asker selâmı” da vermemişlerdi!.. “Bu tavır, böyle devam edecek”ti!..
Ohh!.. Oh!.. ne güzeldi!..
Neredeyse “zil” takıp oynayacaklar, meydanlara çıkıp dans edeceklerdi!..
Öyle ya, asker “tavır” koyuyordu!..
Hem de “millete rağmen” tavır koyuyordu!.. Asker; “millî irade”yi de iplemiyordu, “Meclis”i de!..
Ama; aaaa, o da ne?..
Sevinçleri 24 saat sürdü... Havaları, havası alınmış “balon” gibi, “pıss” diye sönüverdi.
“Eşşekten düşmüş karpuz”a döndüler!..
Rahmetli Turgut Özal’ın deyimiyle, “kıçlarının üstüne oturuverdiler!..”
Şu hâle bakın;
Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, 30 Ağustos törenlerinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü “asker selâmı” ile selâmlayıp, üstelik görmesi için selâmını uzun tutuyordu!..
Komutanlar, “Hoşgeldiniz Cumhurbaşkanım” diyordu!..
Akşamki “Cumhuriyet resepsiyonu”nda da, Cumhurbaşkanı Gül, Genelkurmay Başkanı tarafından karşılanıyor ve üstelik “Cumhurbaşkanı-Başbakan ve Genelkurmay Başkanı” arasında, “sıcak bir sohbet” gerçekleşiyordu...
Ve dün... Hava Harp Okulu’ndaki diploma törenine katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hem “askerler” tarafından, hem de “asker aileleri” tarafından “büyük bir ilgi” ve “büyük bir sevgi” ile karşılanıyordu... O da onlara, “ne güzel evlâtlar yetiştirmişsiniz” diye mukabelede bulunuyordu!..
Yani, kısaca;
Görüntü “flu”luktan kurtulup, “net”leşiyordu!..
Hatta, “ülke normalleşiyor”du!..
Ee, ne olacaktı şimdi?..
“Kızgın teke”lerin oraya-buraya “boynuz sürtmesi” gibi, “azgın azınlık”lar da, sürekli kafalarını sürtüyorlardı ama, ellerine “boynuz aşınması”ndan başka bir şey geçmiyordu!..
Şu hâle bakın;
CHP Genel Başkanı Bay Deniz Baykal bile, kurmaylarına talimat verip, “daha az konuşun” diyordu... Çünkü, “zırt-pırt” konuşmakla, “sözün yalama olduğunun” Baykal da farkına varmıştı!..
Sizin anlayacağınız a dostlar;
“Bir şeyler değişiyor”du Türkiye’de...
“Azgın azınlık” ve “kızgın teke”ler dışında, hemen herkes “alışıyor”du!.. Tayyip Erdoğan’ın “Başbakan”lığına alıştığı gibi, Abdullah Gül’ün “Cumhurbaşkanlığı”na da alışıyordu!..
Ama ya alışmayanlar?.. Ya, “alışmamaya” yemin etmiş “küsurat” ve “kazurat”lar!?!
Eee, alfabede “harf” bitmez, bunlarda da “harp” bitmez!.. Bir “harf” daha bulurlar ve sürdürürler “harp”lerini!.. “M” olmazsa, “A”ya dönerler!..
Her zaman dediğimiz gibi;
“Keriz”i bol ülkenin “kriz”i hiç bitmez!..
Hoşbulduk Reha
Reha Muhtar'ı hiç tanımam... Herhangi bir platformda, hiç karşılaşmadık... Bir-iki defa "program"ına davet etti, "prensip gereği" katılmadım. Reha, benim için, hep "aykırı" ve "farklı" biri oldu... "Tavır"larının çoğunu onaylamam, "görüş ve düşünceleri"nin bazıları ise beni hep şaşırtmıştır!.. Onunla, asıl ortak noktamız "Beşiktaşlı" olmak... Malûm, Çarşamba günü, "Gözün aydın Reha... Beşiktaş'a geri döndüm" demiştim... Reha da, Vatan'daki köşesinden cevap vermiş: "Hoş geldin yeniden Beşiktaş'a."
Bu arada, Hüseyin Üzmez ağabey ve benim hakkımda sarfettiği; "Zıtlıklar insanlar için var... Gerçekte onlar adam gibi adamdırlar... Günlük çıkarlara göre oportünistleşmezler, yavşaklaşıp yalanmazlar... Öyle inanırlar, öyle yazarlar... Adam gibi dururlar, adam gibi davranırlar... Saygı duyarım onlara... Ben, farklı fikirlerdeki insanlardan ürkmem... Fikri ve duruşu olan adamlardan zarar gelmez... Fikri ve duruşu olmayan adamlar ise kalleştir ve herşey esas onlardan beklenir... Ben insan kılığına girmiş tilkilere fitil olur, onlardan tiksinirim! Adam gibi adamlardan hiç gocunmam" sözleri için de kendisine "teşekkür" ediyorum.
Görüyorsunuz ya; "zıt fikirli" de olsa, insanlar birbirine en azından "saygı" duyabiliyor, birbirini "takdir" edebiliyor!..
Benim de, Reha'yı "takdir" ettiğim gibi!..


Bu yazı 1,290 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 CHP’nin asıl derdi, halktan kopukluk!
    • 16 Ağustos 2008 Kur’an Kursu’na düşman... Rusya’ya danışman!
    • 14 Ağustos 2008 28 Şubat sürüyor... Yoksa Kıvrıkoğlu haklı mıydı?
    • 14 Temmuz 2008 “General” olunabilir... Ama “adam”lık, zor iş!
    • 12 Temmuz 2008 “Darbe girişimleri” yetmediyse “suikast” verelim!
    • 21 Haziran 2008 “Sahtekâr kahpe”lere mahkeme tescilli cevabımdır
    • 13 Haziran 2008 Onlara dokunan yok... Millete gelince, vur abalıya!
    • 12 Haziran 2008 Onlar için “millet”in hiç önemi yok!
    • 1 Haziran 2008 Kamuoyu CHP’den açık bir özür bekliyor
    • 28 Mayıs 2008 Tarassut Köpeği işbaşında... Mı acaba?!?
    • 25 Mayıs 2008 Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu?
    • 24 Mayıs 2008 “Teslis”leri boşverin, gelin “tesis”leri gezelim!
    • 21 Mayıs 2008 Bu millet, CHP’yi niye iktidar yapmıyor!
    • 14 Mayıs 2008 İsimleri yerli, cisimleri yabancı ünlüler!
    • 9 Mayıs 2008 Böyle bir Yargı'ya; gel de güven, güvenebilirsen!
    • 8 Mayıs 2008 Mutlu’yum... Mutlu’sun!.. Mutlu’lar!.. Zafer Mutlu’lar!
    • 7 Mayıs 2008 Kurt’ta bahane, Savcı’da delil (!) bitmez!
    • 6 Mayıs 2008 “Haneye tecavüz”ün adı “gazetecilik” olmuş!
    • 3 Mayıs 2008 Özgürlük ve demokrasi ya herkese, ya hiç kimseye!
    • 30 Nisan 2008 Sanki ikinci 28 Şubat... Hep aynı film!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,617 µs