En Sıcak Konular

Avni Özgürel
Radikal

Avni Özgürel
0 0 0000

İpliğin inceldiği yaşta olmak



Gazeteyi, ara sıra da olsa kendimi, sevdiklerimi, dostlarımı anlatacağım bir zemin olarak görmedim hiç. Yazdıklarıma itibar eden okuyucunun beni; siyasete dair gözlemlerimi, kendisinin unuttuğu bir hadiseyle günün
olayları arasında kurduğum illiyet bağındaki isabeti ya da isabetsizliği; dikkatinden kaçırdığı bir ayrıntıyı yakalayıp yakalamadığımı ve nihayet
okuduğunu kendi süzgecinden geçirip zihninde bir yere yerleştirmek için okuduğuna inanırım.
Elbette farklı düşünen, farklı yazan, dolayısıyla farklı ilgiye muhatap olan kalem sahipleri var. Kim neden öyle düşünür, neden öyle yazar, ne kadar alaka görür diye bir merakım yoktur. Ama okumayı itiyad edindiklerim vardır. Şakir Süter bunlardan biriydi. Sadece okuduğum, beğendiğim bir yazar da değil üstelik. Meslektaş, arkadaş, dost, kardeş. Bunların teker teker her biri ve hepsiydi Şakir benim için. Birlikte çalışmak kısmet olmadı. Ama tanıştığımda hemen kaynaştığım çok az sayıda insandan biriydi o.
Hayatınızda kelimeleri aynı manada kullandığınız, aranmadığında laf olsun diye değil, samimiyetle içinizi sitem hissinin kapladığı ve bunu yansıttığınız; aramadığınızda aynı şekilde mukabele gördüğünüz, özelinizi önünü arkasını düşünmeden paylaştığınız kaç kişi olduğunu, onlardan birini yitirmenin ruh dünyanızda açacağı yarayı düşünün. Son buluşmamız, son konuşmamız geçtiğimiz Cuma günü. Öncesinde bir hafta süreyle bu imkân yoktu. Odası değiştirilince, rahatlamış, hatta neşesi yerine gelmişti. Oksijen takviyesine ihtiyaç duyulduğu için nargile misali ara ara soluduğu boruyu işaret ederek gülen haline bakıp kötümser olmaya imkân yoktu. Konuşmalarına bakınca sanki hasta değil de, önünden geçerken o an aklına geldiği için genel bir kontrol maksadıyla hastaneye uğramış ve usulen odaya alınmış insan sanabilirdiniz. Yatakta oturup ayaklarını sallandırmış, dizüstü bilgisayarında haber sitelerine göz atıyordu yanına girdiğimde.
Özellikle onkoloji kliniklerinde yatanları neşelendirmek için dağıttırmak istediği, fıkra gibi siyasi olayları derlediği ve bir hafta sonra piyasaya çıkacağını söylediği kitabı üzerine konuşup gülüştüğümüz, öpüşüp el sallayarak vedalaştığımız haliyle gözümün önünde: "Yazarken ben çok keyf aldım, eğlendim, hastalığı unuttum. Bu hastalığın en zor yanı zihni dağıtmak..." O gecenin sonun başlangıcı olacağını düşünemedim. Cahit Sıtkı'nın, 'Dante gibi ortasındayız ömrün' dediği yaş 35... Buna göre 70'i görmemiz lazım ve normal olan bu; ama olmuyor. Kuşkusuz takdir-i
ilahi, lakin önümüzde duran fotoğraf bu avuntuya fazla imkân vermiyor. Kalp hastalığı ve kanser bu mesleğin mütemmim cüzü haline geldi
adeta. Bilirim; olağan bir röntgen çekiminin ardından 'Sol akciğerin üst kısmında yoğunluk' denildiğinde her nedense sadece olması gerekenin olduğu, bütün arkadaşlarım gibi hastalığın keşif ve tebliğini içine alan 'alakasız vesile' sürecini yaşadığım hissi kaplamıştı içimi.
Şakir günlük hayatında telaşlı biriydi. Koşuştururken düşüp köprücük kemiğini kırmış, bu sebeple ameliyat masasına yattığında görülmüştü tümör. Duygu Asena, çok esniyorum, sürekli uyuklar gibiyim, ağzımın tadı kalmadı diyerek öylesine gitmişti doktora. Reha Mağden bilmem kaçıncı defa içkinin hayatını kararttığına hükmedip kurtulayım şu meretten diye gittiğinde, Ufuk Güldemir üşüttüğünü sanarak, Turhan Yavuz artan ayak ağrılarının nedenini öğrenmek istediğinde aldı haberi.
Demek ki âdet böyle... Tam dönemeçteyken... Ya da insan dönemeçte olduğu yalanına kendini inandırmaya çalışırken yanıyor kırmızı ışık... Karar verdim sigarayı bırakıyorum, delicesine çalışmayı, hatta şehri de... Artık ne para ne pul... denilen noktada... Hiçbir zaman sonun gelmeyeceği biline biline... Son defa... şunu da bitireyim bir daha asla... Bu son!... Son iş, son sigara, son kadeh... derken...



Bu yazı 1,905 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 18 Nisan 2010 Doğum gününde sevgiliyi hatırlamak...
    • 3 Ekim 2008 Gerçek gündem ve eğlence
    • 14 Ağustos 2008 Bir test, 2 bin ölü!
    • 30 Temmuz 2008 İddianamenin şifresi
    • 12 Temmuz 2008 Ordu ne düşünür?
    • 2 Temmuz 2008 AKP davası ve Ergenekon
    • 26 Haziran 2008 Travma!...
    • 21 Haziran 2008 Yeni dönemde Tayyip Erdoğan ve...
    • 12 Haziran 2008 Yargı kılıf işlevi görmeye başlarsa!..
    • 28 Mayıs 2008 Kritik dönemeç
    • 21 Mayıs 2008 Mahkeme nasıl kışkırtılır?
    • 14 Mayıs 2008 Sahtelik, devlet ve siyaset
    • 8 Mayıs 2008 Erdoğan’ın yol haritası
    • 30 Nisan 2008 CHP değişirse her şey değişir!..
    • 23 Nisan 2008 Laikliği masaya yatırmak!
    • 16 Nisan 2008 Perdeyi kaldırmak
    • 9 Nisan 2008 AKP nasıl kurtulmaz?
    • 2 Nisan 2008 Tayyip Erdoğan
    • 26 Mart 2008 Başımıza gelenler...
    • 19 Mart 2008 Siyasi tarihin ayıplı sayfaları

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,736 µs