En Sıcak Konular

Mehmet Şevket Eygi
Milli Gazete

Mehmet Şevket Eygi
0 0 0000

Eşekliklerimiz



İNSANLAR hayatları boyunca eşeklik yapabilirler. Politikacı, gazeteci, fikir adamı, iş adamı, bürokrat ve sıradan vatandaşlar...

Yıl 1966, günlük BUGÜN gazetesini yayınlamaya başlamıştım. Merhum Osman Yüksel Serdengeçti ile polemiğe girişmemi, aradan 40 yıl geçtikten sonra kendi açımdan bir eşeklik olarak kabul ediyorum. Rahmetli haklı, ben haksız mıydım? Hayır ben haklıydım ama polemik yapmam, herkesin önünde kavga etmem yaşça benden büyük, üstelik aramızda hukuk olan biri ile müşateme etmem eşeklik olmuştu.

O tarihlerde hayli genç, tecrübesiz, heyecanlı bir yapıya sahiptim. Şimdiki aklımla kalem kavgası yapmam, polemiğe girmem.

Kadim dostlarımdan biri bundan onbeş yirmi sene kadar önce bir dergide aleyhimde yazdı. İpe sapa gelir şeyler değildi ama kendimi müdafaa hakkımı kullanıp cevap verebilirdim. Vermedim. Verseydim, normalde yazılarımı okumayan bir yığın meraklı dedikoducu ilgilenecek ve küçük veya büyük bir fitne çıkacaktı.

Aleyhimdeki o yazılar, mutlaka cevap verilmesi, mutlaka savunma yapılması gereken mahiyette değildi. Binaenaleyh sustum.

Bundan birkaç yıl önce bir fıkra yazarı (köşeyazarı) aleyhimde şu mealde bir paragraf kaleme aldı: Güya ben evimde kediler, fareler, akrepler ve karıncalar ile birlikte oturuyormuşum... Evde kedi beslediğim doğrudur ama ötekiler yalan ve iftira... Buna cevap verilir mi? Verseydim birtakım dedikoducular iki tarafın atışmalarını sevinç ve zevkle okuyacaklardı. Doğrusu onlara bu zevki ve hazzı tattırmayı istememiştim.

Bizim halkımız medya kavgalarına bayılır. İspanyollar boğa güreşine, bizler gazeteci televizyoncu, politikacı kavgalarına meftunuz.

Geçenlerde bir tv’de, oyuncu mu, program yapıcısı mı iyi bilmiyorum (Benim televizyonum yok) tekme tokat dövmüşler... Zat-ı muhterem bir anda meşhur oldu, gündemin ortasına düşüverdi. Dayakta keramet olmadığını kim söylemiş...

Seyircilerin fazla ilgilenmediği bir tv açık oturumu. Ortada sayın sunucu, kenarlarda dört katılımcı. Hepsi de sayın... Tartışmalar, laf ebelikleri, birbirini çürütmeler... Aaaa ne oluyor? Biri sandalyasından kalktı ve ağır adımlarla karşı taraftaki karşıtlarından birine yaklaşmaya başladı. Herkes şaşkın vaziyette ne olacak diye bekliyor. Yaklaştı yaklaştı yaklaştı ve 50 santim kalınca yumruğunu adamın tepesine indirdi. Ciyaaak! Bu programı seyr eden binlerce evde, cihazları başında oturan vatandaşlar birden hareketlendiler, heyecanlandılar, gözleri açıldı, pür dikkat kesildiler...

Mutfaktaki eşine sesleniyor: Tomris koş gel, hemen gel, çabuk gel televizyonda kavga oluyor. Ünlü düşünür Nimbus, “öteki” düşünür Pluribus’a yumruk attı... Tomris hanım koşar gelir, ocaktaki süt taşar...

Bizde maalesef fikir kavgaları, edebî veya felsefî çatışmalar olmaz, bol bol hakaret, şahsiyat, sokak kavgası yapılır.

Bir yazı kaleme almışım, orada bazı tezler ileri sürmüşüm, birtakım tenkitler yapmışım, bir meselenin çözümü için çare ve çözümler teklif etmişim. Bir başka yazar da bunları yüksek seviyede, efendice, gerekçe göstererek cevaplandırmış... Bu durum bana keyif verir. Ben de ona seviyeli bir şekilde cevap veririm, kendimi savunurum... Savunma hakkı kutsaldır... Lakin bizde genellikle böyle yapılmıyor.

Bir tarihte Müslüman bir gazetede, aleyhimde ağır bir yazı yayınlanmıştı. Yazar cenapları fakiri “Dinozor” olmakla suçluyor, karalıyordu. Her halde yaşım dolayısıyla... Kendisi benden 10 yaş küçük... O da herhalde genç dinozor oluyor...

Medyamızda fikir çatışmaları olmalıdır. “Müsademe-i efkârdan bârika-i hakikat doğar” (Fikirlerin çatışmasından hakikat şimşekleri doğar) demişlerdir.

Siyasî, fikrî, edebî, iktisadî, sanatla ilgili, hukukî tartışmalar, tenkitler, çatışmalar mutlaka olmalıdır. Lakin bunlar seviyeli olmalı, karşılıklı hakaretler savrulmamalı, yapıcı hareket edilmelidir, küfürleşilmemeli, Hüseyin Rahmi’nin romanlarındaki mahalle kavgalarına benzer (Tesadüf romanının baş tarafındaki mahalle kavgası nefistir!) çekişmeler yapılmamalıdır.

Bendeniz yıllardan beri “Dünyanın bütün ileri, medenî, demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, evrensel insan haklarına bağlı ve saygılı ülkelerinin üniversitelerinde başörtüsü serbesttir...” diye yazar dururum. Medyadan biri çıksa da benim bu iddiamı çürütmeye yönelik bir yazı kaleme alsa. Zevkle okurum ve efendice cevap veririm. Fakat ne yazık ki böyle yapan yok.

Müjde ve Uyarı

İSLÂM dâvetinde iki ana konu vardır: Müjde ve uyarı. Açın Kur’an’ı, açın hadîs kitaplarını, açın irşad, mev’ize ve ahlâk eserlerini hep bu iki tema ile karşılaşırsınız. İslâm madalyonunun bir tarafında müjde, öbür tarafında uyarı ve korkutma bulunmaktadır. Sırf müjdeleri söyleyip uyarıları dile getirmezseniz insanlar azar.

 Hiç müjdelerden bahs etmez, hep korkutursanız insanlar karamsar olur.

Doğrusu beynelhavf verreca (korku ile ümit) arasında olmaktır. Aman halkın morali bozulmasın, aman Müslümanlar ye’se düşmesin diye ortalığı güllük gülistanlık göstermek doğru değildir.

Ye’se (ümitsizliğe) düşürmemek şartıyla halk uyarılmalı, korkutulmalıdır. Irak’ta kan gövdeyi götürüyor... Afganistan cehenneme dönmüş... Azılı harbî kâfirler “Mekke’yi, Medine’yi bombalarız...” diye tehditler savuruyor. Birtakım kardeşlerimiz ise ortalığı pespembe göstermeye çalışıyor.

İstanbul zelzelesini bekliyor. Fatih’in büyük caddelerinden Akdeniz caddesindeki binalar bir bir muayene ve tedkik edilmiş ve koskoca caddede, 7 şiddetinde bir depreme ancak üç binanın dayanabileceği ortaya çıkmış. Şimdi bu korkunç gerçeği halka söyleyelim mi, söylemeyelim mi? Elbette söylemek gerekir. Herkes durumu bilsin, başının çaresine baksın.

Seçim günü dört dostumla beraberdim. Akşama doğru neticeler belli oldu. Onlardan biri “Artık Abdullah Gül cumhurbaşkanı olur ve her şey yoluna girer...” mealinde bir söz etti. İşlerin yoluna girmesi bu kadar kolay mıdır?

Baykal, onun gibi düşünenler millî iradeyi kabul edecekler midir? Bediüzzaman hazretleri çok karanlık yıllarda, ümit kırıcı sözlerin söylenmesini men etmiştir. Lakin zamanımızda demokrasi vardır, hürriyet vardır ve halkı, Müslümanları ümitsizliğe sevk etmemek şartıyla gerekli uyarmalar yapılmalıdır

Bütün Risale-i Nur talebelerinin tek bir vücut gibi bir ve beraber olmaları gerekir. Günümüzde ise Nurcular birtakım fırkalara, parçalara, cemaatlere ayrılmıştır. Bu bölünmeyi olumlu bir şekilde tenkit etmek niçin yanlış olsun?

Zamane Müslümanları uyarıya, yapıcı tenkide, korkutmaya son derece muhtaçtır. Beş vakit namazını kılıyor... Allah kabul etsin... Fakat camiyle, cemaat ile arası yok... Bu kardeşimiz uyarılacaktır.

Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak emr-i maruf ve nehy-i münker yapmıyor. Bu da uyarılacaktır.

İstanbul Boğazının trafiği dehşet verici bir şekilde artmıştır. Hergün sıvı gaz, amonyak, petrol yüklü dev tankerler geçiyor. Bürokratlarımızın ve halkın bu konuda mutlaka uyarılması gerekir. Halk baskı yapsın, ilgililer ve sorumlular tedbir alsın...

Toplumumuzda dine, ahlâka, Şeriata, Sünnete, vicdana aykırı bir yığın kötülük işlenmektedir. Bu konuda uyarı yapılmalıdır ki, hiç olmazsa bazıları kötülükleri değiştirmek, toplumu ıslah etmek için çalışsınlar.

Müslümanlıkta elbette ümitsizlik yoktur. Hazret-i Yakub aleyhisselam oğullarına şöyle demiştir: “Ey oğullarım!.. Gidiniz kardeşiniz Yusuf’u arayınız ve sakın Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz. Çünkü Allah’ın rahmetinden ancak kâfirler ümit keser.” (Ayet meali)

Türkiye halkı mutlaka, en uygun şekilde uyarılmalı ve korkutulmalıdır. Azgınlıkların açıkça ve küstahça işlendiği bir toplum öyle belalara, musibetlere, ceza ve azaplara maruz kalır ki, onlar sadece kötülerin üzerine inmez... Emr-i maruf ve nehy-i münker yapmayan, nasihat etmeyen, uyarmayan iyilerin üzerine de iner. Toptan...


Bu yazı 1,897 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 Hainler İstanbul’u Bu Hale Nasıl Getirdiler?
    • 16 Ağustos 2008 Ergenekon=Jakoben Laikçilik=Resmî İdeoloji
    • 14 Ağustos 2008 Şeriatî Hem Sünnîlik, Hem Şiîlik Açısından Bozuktur
    • 30 Temmuz 2008 Yakın Tarihimize Işık Tutan Büyük Ve Engin Bir Kitap: Üstad Ali Ulvi Kurucu’nun Hatıraları
    • 29 Temmuz 2008 Modern Türkiye’nin kuruluşunda Yahudiler
    • 28 Temmuz 2008 Din Büyüklerinin ve Müslümanların Dikkatlerine 12 Maddelik Islah Projesi
    • 24 Temmuz 2008 Ezana Saygısızlık
    • 21 Temmuz 2008 Hırsızlıkla Namaz Bir Arada Olmaz
    • 18 Temmuz 2008 Darbe Şakşakçılığı Yapanlar Dilerim Beladan Belaya Uğrasınlar
    • 17 Temmuz 2008 Türkiye Halkı Aptal ve Salak mıdır?
    • 16 Temmuz 2008 İsim Vermeden Anonim Tenkitler ve Uyarılar Yapmaya Devam Edeceğim
    • 14 Temmuz 2008 Müslüman Türkiye’de İslâm Devleti İstenemez
    • 14 Temmuz 2008 Müslüman Türkiye’de İslâm Devleti İstenemez
    • 12 Temmuz 2008 İslami tevhid eğitimi
    • 11 Temmuz 2008 Hakkın ve Halkın Hizmetinde Cumhuriyet
    • 10 Temmuz 2008 Yapılabilecekler ve Yapılması Gerekenler Yapılmıyor
    • 8 Temmuz 2008 Ordu ve Din...
    • 5 Temmuz 2008 Baylar Bayanlar Boşuna Protesto Etmeyin Oyun Kuralına Göre Oynanmaktadır
    • 4 Temmuz 2008 Hep Sivas Faciasından Bahs Edip, Başbağlar Katliamından Hiç Bahs Etmemek Zulümdür
    • 3 Temmuz 2008 Fitne Fesat Saçan Gazete

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,470 µs