Sabah
Murat Bardakçı
26 Mart 2010
Siz de bir ödül buyurmaz mıydınız?
YEŞİLÇAM ödüllerini kazananlar geçen akşam belli oldu.
Hangi filmlerin ve kimlerin ödüle lâyık görüldüklerini burada yazmam gereksiz, zaten haberiniz olmuştur.
Töreni benim gibi TV’den izledi iseniz ödül töreninde olanlar, daha doğrusu bu senenin müzik ödülünü alan
Atilla Özdemiroğlu’nun söyledikleri bilmem dikkatinizi çekti mi?
Önce törende yaşanan tuhaflığı anlatayım:
Müzik ödüllerine bu sene
Atilla Özdemiroğlu, Erkan Oğur, Mazlum Çimen, Ender Akay ile Sunay Özgür ikilisi ve Yıldıray Gürgen, Tevfik Akbaşlı ve Mahsun Kırmızıgül üçlüsü aday gösterilmişti. Törende sıra bu daldaki ödüllerin dağıtımına geldi ve ENBE Orkestrası eserlerin bazı bölümlerini seslendirdi. Erkan Oğur’un Mommo-Kızkardeşim filmi için yaptığı müzik başladığı anda, orkestradan 1925’te ölmüş olan Fransız besteci Eric
Satie’nin nağmeleri yükseldi. Arabesk kemanlar ve klarnetler, Satie’nin “
1 numaralı Gnossienne”ini ağlamakla inlemek arasında bir üslûpta bol iç çekişleri ve hıçkırıklarla dolu halde gûya çaldılar.
Sonra, diğer aday besteler de icra edildi.
JÜRİNİN CİDDİYETİ!
Derken, bu seneki müzik ödülünün, Vavien isimli filmdeki bestesi için
Atilla Özdemiroğlu’na verildiği açıklandı,
Özdemiroğlu sahneye çıktı ve teşekkür konuşmasında organizasyonu yapanların, jürinin ve orkestranın ibretle dinlemesi gereken bir açıklama yaptı: ENBE Orkestrası’nın
Erkan Oğur’un müziği yerine
Eric Satie’nin bestesini çaldığını, üstelik ödüle aday gösterilen
“Yedi Kocalı Hürmüz filminin müziği” diye icra edilen parçanın da kendi eseri olduğunu söyledi ve nihayet, son derece yerinde olarak
“Galiba bu ödülü hak ettim” dedi.
Ciddiyete bakın! Yeşilçam adına verilecek ödüller için geniş bir organizasyon yapılıyor, profesyonellerin yeraldığı jürinin yanısıra “
geniş katılımlı” dedikleri 2500 kişilik bir de halk jürisi kuruluyor, ödül alacaklar belirleniyor ve törene müzik dalında aday olan eserleri çalması için
“orkestra” olduğu söylenen bir topluluk da getiriliyor. Ama bu topluluğa neyi çalacakları söylenmediği ve grup da zaten
Eric Satie gibi son derece meşhur bir besteciden ve bu bestecinin dünya çapında meşhur eserinden çok büyük ihtimalle bîhaber olduğu için sıra
Erkan Oğur’un bestesine geldiğinde filmde kullanılan bir başka eseri,
Satie’nin Gnossienne’ini arabeske çevirip icra etmeye başlıyorlar. Tuhaflıklar bu kadarla kalmıyor, üstüne üstlük
“Yedi Kocalı Hürmüz” filminin müziği diyerek bir başkasına ait eseri çalıyorlar.
İşte,
“Türk Oscar’ı” dedikleri Yeşilçam Ödülleri’nin ciddiyeti!
FARKEDİLMEYEN REZALET
Buna benzer, daha büyük bir tuhaflık, hattâ tuhaflıktan da öte bir ayıp, Sinema Yazarları Derneği’nin bundan üç sene önce verdiği ödüllerde de yaşanmıştı. Dernek, müzik ödülüne
“Cenneti Beklerken” filmini lâyık görmüş ve ödülü filmin müziğinin
“bestecisi” olarak
Rahman Altın’a vermişti.
Eski bir Ermeni ninnisi olan müzik hakikaten nefisti ama ödülü alan kişiyle hiçbir alâkası yoktu.
Uğur Işık’ın
“Cello Unveils Anatolian Spirit” isimli viyolonsel albümündeki icrası aynen alınıp filme monte edilmiş, üstelik tam altı değişik yerde kullanılmıştı. Ama,
Uğur Işık efendi bir insan olduğu için sustu ve tek söz etmedi.
Bütün bunlar, hem sinemanın herşeyine vâkıf olduğuna inanılan jürinin bu işten ne kadar anladığını göstermesi, hem de
“besteci” dedikleri bir zâtın kendisine ait olmayan eserin ödülünü hiç çekinmeden kabul etmesi bakımından bize mahsus tuhaflıklardı.
Türkiye’de özellikle sinema alanında bol keseden dağıtılan “
ödül” kavramının nasıl bir şey olduğunu artık çok daha iyi anlıyorum.
Bu yazı 9,513 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
26 Mart 2010
Siz de bir ödül buyurmaz mıydınız?
-
29 Kasım 2007
Camilla'nın cedleri, İngiliz krallarının döşek yoldaşıydı
Yorumlar
+ Yorum Ekle