En Sıcak Konular

Gülay Göktürk
Bugün

Gülay Göktürk
0 0 0000

Ergenekon Davasını bekleyen tehlikeler



"Bu bir kirli savaştır" "Ak Parti'nin kapatma davasına karşı rövanşıdır" tarzı hedef şaşırtma denemeleri; "Cumhuriyet muhaliflerini temizlemeye çalışıyorlar" "Korku imparatorluğu yaratmaya çalışıyorlar" "gibi saçma ve mesnetsiz suçlamalar..."

"Tansiyon hastası iki yaşlı emekli orgeneral, birkaç gazeteci, birkaç işadamı ile darbe mi olurmuş" türü küçümseme taktikleri... Baykal'ın son incisi ise inanılmaz! "Hani nerede tankları topları" demiş. Sanki tanklar toplar ortalığa çıkmış olsaydı bizim bütün bunları tartışma imkanımız olacakmış gibi... Bunların hepsi de birbirinde zavallı darbe aklama denemeleri...

Ben bu çabaların hiçbirinin kamuoyunun sağduyu süzgecinden geçebileceğini ve etkili olabileceğini sanmıyorum. Geniş yığınlar ne olup bittiğinin çok iyi farkında ve parçalar bir araya geldikçe gözlerinin önünde oluşan resim her geçen gün daha da netleşiyor. Dolayısıyla, darbecilerin ve kaderini darbeye bağlamış kesimlerin yürüttükleri propagandanın bu davaya zarar verme şansı pek yok.

Ama bu durum, Ergenekon Davasını bekleyen başka tehlikeler olmadığı anlamını taşımıyor. Bu tehlikelerden birini Orhan Miroğlu çarşamba günü Taraf'ta yayınlanan "Ya Fırat'ın ötesindeki Ergenekon" başlıklı yazısında dile getiriyordu.

"Ergenekoncuları Kürt Savaşı'nın büyüttüğünü" "Kürt sorununun asker sivil bürokrasi için nasıl bir egemenlik alanı yarattığını ve bu egemenliğin sürmesi için başvurulan yöntemlerin, kurulan karanlık ilişkilerin zaman içinde nasıl da sürekli suç üreten bir bataklık yarattığını" anlatan Miroğlu, davanın bu bataklığı da deşip deşmeyeceğini soruyor ve şöyle diyordu:

"Geçmişte ifadeleri bile alınamayan şimdinin Ergenekon sanıklarının fiili görev yıllarında işledikleri suçlardan dolayı mağdur olanların bilgisine ve tanıklığına da başvurulacak mı?

Osman Gürbüz'ün Yeşil'le olan kader ortaklığı ve bu ortaklık sonucu gerçekleşen 250 cinayetin dosyaları tozlu raflardan indirilip yeniden sorgulanacak mı?" Davanın sınırlı tutulması, karanlıkların "dibine" kadar gidilmemesi tehlikesi Fırat'ın ötesiyle de sınırlı değil. Biz şimdiye kadar birçok iktidarın - buna Refahyol da dahil- derin devletle hesaplaşmanın bir noktasında işi pazarlığa döktüklerini ve geçmişle hesaplaşmanın "belli bir noktadan ileri gitmemesi" noktasında "konsensüs" sağlandığına tanık olduk. Bu uzlaşma çoğu kez "devletin yüce çıkarlarının gereği" ya da "değerli kurumlarımızı yıpratmamak" adına yapıldı.

Zaten eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu da aylar önce "Ergenekon'un sonu da Şemdinli gibi olur" derken böyle bir uzlaşma umudunu dile getiriyordu. En son olarak belirtmeliyim ki, Ak Parti'nin bugünkü "dik duruşunu" ne ölçüde koruyabileceğine ilişkin endişeleri besleyen bir başka olay da Meclis'te yaşandı.

ÖDP Başkanı Ufuk Uras'ın Darbe Günlükleri'nin Meclis'te bir komisyon kurularak araştırılması amacıyla hazırladığı önergenin TBMM Başkanlığı'na sunulabilmesi için iç tüzük gereği 20 milletvekili tarafından imzalanması gerekiyordu. Ak Parti'den tek bir milletvekili, sadece Hüsrev Kutlu, bir de bağımsız Hakkari Milletvekili Naim Geylani imzalarını attılar. Gerekçeleri konjonktürün uygun olmamasıydı...

Oysa konjonktürden bahsediyorsak eğer, Türkiye'nin özürlü demokrasisinden kurtulup evrensel düzeyde bir demokrasiye geçişi için tarihi bir konjonktürde bulunduğumuzu ve bu konjonktürün Ak Parti'ye tarihi bir misyon- ve elbette tarihi bir şans- getirdiğini bütün milletvekillerinin görmesi gerekiyor.

Orhan Miroğlu'nun dediği gibi, "Eğer Şemdinli ve Susurluk'ta olduğu gibi derin bir hayal kırıklığı yaşamayacaksak Ergenekon Davası yüzyılın davası olabilir, Ergenekon iddianamesi Türkiye'nin geçmişiyle yüzleşmesini sağlayacak yeni bir dönemin miladı haline gelebilir." Ve bu davanın arkasında eğilmeden, bükülmeden, sonuna kadar duran bir iktidar siyasi tarihimize adını altın harflerle yazdırır.


Bu yazı 1,340 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ekim 2008 Krizler ve sebep sonuç ilişkileri
    • 12 Temmuz 2008 Ergenekon Davasını bekleyen tehlikeler
    • 12 Haziran 2008 Cumhuriyet Çalışma Grubu
    • 28 Mayıs 2008 “Yalnız ve güzel ülkem”
    • 25 Mayıs 2008 Tam Gün Yasası 2
    • 21 Mayıs 2008 Tam Gün Yasası
    • 18 Mayıs 2008 Hukuk dersi
    • 14 Mayıs 2008 Kraliçe bilecek mi?
    • 9 Mayıs 2008 Patinaj ve bıkkınlık
    • 7 Mayıs 2008 "Dini ticarete alet etmek"
    • 30 Nisan 2008 Taksim neyin sembolüdür?
    • 25 Nisan 2008 “CHP'yi kurtarmak”
    • 23 Nisan 2008 Doğurun, ama bize güvenerek doğurmayın
    • 20 Nisan 2008 Hizmet yarışı olarak siyaset
    • 16 Nisan 2008 Vazoda büyüyenler
    • 9 Nisan 2008 “Kökü dışarda”
    • 30 Mart 2008 "Eğer kapatma davası açılırsa..."
    • 28 Mart 2008 Reform kuşa dönmesin
    • 26 Mart 2008 Meşru müdafaa
    • 19 Mart 2008 Asıl ihtimal Anayasa Mahkemesi’nin reddetmesidir

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,163 µs